‘Üretebildiğini satmaya çalışma, satabildiğini üretmeye çalış…’

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Yeterince üretip satamamamız ve tükettiğimizin çoğunu dışarıdan almamız, döviz ihtiyacımızı artırıyor…
Bu da döviz fiyatlarında yükselmeye neden oluyor…
Dövizdeki o artış ve ihtiyacımız olan ürünleri üretemememiz, enflasyonu körüklüyor…
Önceki gün açıklanan enflasyon rakamları dahil, 2017’nin makro gerçekleşmelerinin de temeli sayılabilecek bu basit analiz, yine çok basit ama olayı özetleyebilecek bir Japon atasözünü de akla getiriyor:
“Üretebildiğini satmaya çalışma, satabildiğini üretmeye çalış…”

* * *
Yanlış üretim ve tüketim politikası sadece enflasyonu etkilemiyor…
Gelecek beklentilerini, gelecekteki üretimi, yatırımları yani makro ve mikro gerçekleşmelerin tamamını olumsuz etkiliyor…
Bütçe dengesini bozuyor…
Ve bu etki zincirleme büyüyor…

* * *
Artırılan vergiler sonrasında, 2018 bütçe gelir kalemlerine bakınca da bu anlaşılıyor…
Dahilde alınan KDV’den 2017’de 101.8 milyar lira gelir beklenirken, 2018’de bu kalemden 122.5 milyar lira gelir gelmesi bekleniyor…
Aynı şekilde ithalde alınan KDV’den 2017’de 83 milyar lira gelir beklenirken, 2018’de 108 milyar lira gelir gelmesi bekleniyor…
Bu, ithalatta artış olacağı yönünde bir beklenti olduğunu da gösteriyor…
Çünkü:
Üretim ve tüketim politikamızın sonuçları başka çare bırakmıyor…
Kısa dönemde, bu alanlara yüklenmemizi gerekli kılıyor…
O alanlara yükleniş ise yanlış üretim ve tüketim politikasının temelini oluşturuyor…
Bu kısır döngüde, her olumsuzluk, birbirini besliyor…

* * *
Ekonomi böyle bir şey!
Bir parametre, diğer parametreyi ya besliyor, ya da öldürüyor…
Uzun dönemli ucuz ithalatın (Döviz fiyatı olması gerekenden düşükken veya sabitken) yerli üretimi öldürdüğü gibi…
Sürdürülebilir üretim ve ihracat artışının (İthalat sabitken veya düşerken) döviz ihtiyacını düşürüp, pariteyi dengelediği gibi…

* * *
O nedenle ihtiyacımız olan ürünleri belirleyip, üretmemiz gerekiyor…
Biberse biber, buğdaysa buğday, lityumsa lityum, borsa bor…
Hatta futbolcuysa ihtiyacımız olan, futbolcu üretmemiz gerekiyor…
Öyle ya dünyada 1.7 milyona yakın futbol takımı varmış…
Bunların 100 bininde en az bir, 26 bininde ise en az iki yabancı futbolcu oynuyormuş…
Yılda 150 binin üzerinde yabancı futbolcu lisansı çıkarılıyormuş…
Bu pazardan yüzde 1 pay alınamaz mı?
Bin 500 futbolcu eder…
500 binin üzerinde lisanslı futbolcumuz varken, bin 500’ünün yurtdışında oynayabilme ihtimali yok mu?
Katar’da İkinci Lig maçına denk gelmiştik.
O takımlarda dahi 3’er 5’er yabancı oyuncu vardı.
Kamerunlu, Faslı, Uruguaylı…
“Atletik yapıları nedeniyle, hasbelkader top oynamayı seçmiş, teknikten bihaber yabancılar, sırf yabancı diye 1’er, 2’şer milyon dolara (6-7 milyon ton domates eder) Katar’da İkinci Lig takımlarında oynuyorlar. Maliyeti 9 milyon doları bulan futbolcular varmış o ligde. Keşke futbolcu olsaydık” diye dövünmüştük maçı seyrederken…

* * *
34 kişiye istihdam sağlayan ve ürününü satabilmek için hafta sonlarında dahi ülke ülke dolaşan bir tekstilci arkadaşımın, yıllık kârının en fazla 520 bin dolar olabildiğini; işsiz genç nüfusun 7 milyona yaklaştığını düşününce ‘futbolcu’ gibi yüzlerce alternatifi ortaya çıkarıp, fark yaratmamız gerekecek…
7 milyon gençten 70 tane Cenk çıkarsak, üreticilerimize yüklemek zorunda kaldığımız vergileri onların vergileri sayesinde düşürsek, bu yolla üreticilerimize rekabet avantajı sağlasak, o rekabet avantajıyla daha fazla üretip satmalarının önünü açsak ve gelirlerimizi bu yollarla daha da artırsak…
İlk anlattığım değil de, son anlattığım döngüyü seçip, olumlu şeylerin birbirini beslemesini sağlasak…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yıl 2001… 09 Mayıs 2024
Yaş 35… 06 Mayıs 2024