Yeni bir dünya düzeni nasıl kurulur?
Liberal değerler aşınıyor ve çok kullanılan adlandırmayla neoliberal dünya düzeni çözülüyorsa ekonomik düzendeki çöküş siyasal düzenin de dağılmasına mı yol açar? Liberal ekonomik düzenin dağılması mı milliyetçi otoriter yönetimlerin yaygınlaşmasına neden oluyor?
Ya da tersine, doğru soru şöyle mi olmalı acaba: Dünyada liberal demokrasilerin zayıflaması ve otoriter yönetimlerin yükselmesi mi Trump ve benzerlerinin liberal ekonomik düzenin altını oyan popülist ekonomi politikalarının önünü açıyor?
İki soru da anlamlı. Çünkü ekonomi ve siyaset arasında, her zaman ve her yerde karşılıklı bir etkileşim var. Ama bu etkileşim asla doğrudan değil. Aradaki duraklar, ikincil etkiler yüzünden ekonomi ve siyaset arasındaki ilişki hem son derece karmaşık hem de öngörülemez nitelikte.
Seçimlerde Trump bölgesi
Son haftadaki dört seçim, bu karmaşıklığın bir tezahürü.
Bu seçimlerden ilki Kanada ikincisi Avusturalya. Kanada’da şubat ayında Muhafazakarların yaklaşık 20 puan gerisinde olan merkez sol çizgideki Liberal Parti, Avustralya'da da İşçi Partisi ezici bir çoğunlukla seçimleri kazandı.
New York Times gazetesi bu durumu Trump faktörünün küresel siyaset üzerindeki etkisi olarak açıkladı. Her iki ülkede de Trump başkanlığı devralmadan önce sol partiler iktidarı kaybedecek görünüyordu. Seçim tahminlerinde hem biçim hem içerik açısından Trump politikalarına yakın duran muhafazakar partiler daha şanslı görünüyordu. Ama Trump’ın yol açtığı tepki muhafazakarlara kaybettirdi.
ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının olumsuz etkileyeceği ülkelerden biri olan Singapur’da da geçen hafta sonu yapılan seçimlerde 1959’dan beri iktidarda olan People’s Action Party istikrar vurgusu yaparak ezici bir çoğunluk kazandı.
Şubat ayında yapılan seçimlerde Elon Musk’un destek verdiği aşırı sağcı AfD ikinci parti olduktan sonra muhafazakar Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti arasında koalisyon kurulmasında da Trump siyasetine duyulan tepkinin izlerine rastlamak mümkün.
Trump karşılığının etkili olduğu bu örneklerin karşısına yine geçen hafta yapılan Romanya seçimlerini koyabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu AB eleştirisi ve Rusya taraftarlığı ile bilinen ‘aşırı sağcı’ diye tanımlanan Simion kazandı.
Bütün bu seçimlerde Trump’ın popülist tarzına duyulan hayranlık veya tepkinin gölgesi var.
Financial Times’da yer alan Aranıyor: Acımasız Liberal başlıklı yazıda Janan Ganesh, özde liberal olup biçim olarak popülist olmak mümkün mü sorusunu Kanada seçimlerinden hareketle Carney’nin kişiliği üzerinden tartışmış. Vardığı sonuca göre bundan sonra seçim kazanacak yeni kuşak liberaller daha çok Carney gibi popülist taktikleri kullanmayı bilen liderler olacakmış.
Trump bir yandan dünyada kendisi ile aynı frekansta yer alan liderlere rol model oluyorken, diğer yandan izlediği zigzaglı politikaların yol açtığı belirsizlik ve tehditler karşısında istikrar arayışında olan muhaliflerin konsolide olmasına da yol açıyor. Bu durum The Atlantic dergisinde Margaret MacMillan’ın Bir Dünya Düzeni Nasıl Biter başlıklı etkileyici yazısı çerçevesinde daha dikkate değer hale geliyor.
MacMillan’ın da vurguladığı gibi değişim bazen uzun bir zaman yayılıyor. Roma’nın çöküşünde olduğu gibi. Bazen de bir anda gelişiyor. Fransız ve Bolşevik devrimleri gibi. Ama her durumda değişimin öncü işaretleri çok önceden ortaya çıkıyor. İşaretleri okumasını bilene.
Uluslararası düzendeki değişim de ulusal çapta olanlardan farklı değil.
Bir de şu var. İnsanlık geçmişten, eski hatalardan ders alıyor. Büyük güçlerin dünyayı kendi arka bahçeleri gibi yönetmeleri yerine insanlığın ortak değerleri, ilkeler ve kurallar üzerine inşa edilen bir uluslararası düzenin kıymeti insanlığın ortak hafızasına işlemiş durumda.
Şimdi uluslararası düzen insanlığın ortak değerlerini değil kendi ülkesinin ulusal çıkarlarını önceleyen otoriterliğin tehdidi altında. Ama diğer yandan tam tersi eğilimler de güçleniyor.
Dolayısıyla yukarıdaki örnekleri tekil olaylar diye yabana atmamak lazım. Yeni bir dünya düzeni zaman içinde gelgitlerle adım adım şekillenecek. Eski düzenin çöküşünde de yeni düzenin oluşmasında da ekonomik faktörler belirleyici. Yeni düzenin nasıl şekilleneceğini anlamak için hangi adımların ne yönde atıldığına dikkat etmeliyiz.