Yeni Trump dönemi ve Asya Pasifik  

Ümit ÖZLALE
Ümit ÖZLALE [email protected]

Geçen hafta yeni Trump döneminde Türkiye ve A.B. ülkelerini bekleyen fır­satlara ve risklere değinmiş­tik. Bu hafta da belki Trump’ın kazanmasından en çok etkile­necek bölgeden bahsetmek is­tiyorum: Asya Pasifik

Dünyayı bütün mal ve hiz­metlerin üçte biri Asya Pasi­fik bölgesinde üretiliyor. Bu­rada dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var. Bu üretim ge­lişmiş ve gelişmekte olan eko­nomilerin bir arada olduğu bir ekosistemden geliyor. Ya­ni A.B. gibi kişi başı milli ge­lirlerin ve yaşam standartla­rının birbirine yakın olduğu bir coğrafyadan bahsetmiyo­ruz. ABD gibi, yüksek ücretler­den dolayı, birçok sektörden çıkan bir ülkeden de bahset­miyoruz.

Asya Pasifik her şe­yi üreten ve her şeyi tüketen çok canlı bir iç pazara da sa­hip bir bölge… İç pazarın can­lı olmasını şöyle ifade edelim: Hindistan’ı da dahil ettiğimiz­de dünya nüfusunun %60’ı As­ya Pasifik bölgesinde yaşıyor. Aynı derecede önemlisi, bu ül­keler farklı kalkınma süreç­leri yaşıyorlar. Bu da kişi başı milli gelir açısından çok fark­lı pazarlara farklı stratejilerle (ürün ve hizmet) erişme imka­nı veriyor.

Makroekonomik görünüm

2024 yılı için Güneydoğu Asya ekonomilerinin büyüme tahminleri olumlu seyrediyor. İlgili raporların büyüme orta­laması alındığında Doğu As­ya’nın %4,3, Güney Asya’nın %5,8, Orta Asya’nın %4,3 ve Batı Asya’nın %3,5 büyüme­si bekleniyor. Bu da bölgenin toplam büyümesinin %4,5’e ulaşacağını göstermekte­dir. Özellikle, Vietnam, Fi­lipinler ve Endonezya gibi ülkelerde büyümenin güç­lü seyretmesi bekleniyor. Bu ülkelerde büyüme po­tansiyeli özellikle imalat, teknoloji ve altyapı alan­larındaki yatırım fırsatla­rıyla destekleniyor.

Enflasyon beklentileri ise bölgeden bölgeye farklılık gösteriyor. 2024 yılı için Gü­neydoğu Asya’da enflasyonun %4,2 seviyesinde olması ön­görülüyor. Bu da küresel enf­lasyon ortalamasının altında bir enflasyon demek. Özellik­le gıda ve enerji maliyetlerinin kontrol altında tutulması, enf­lasyonu makul seviyelerde tu­tuyor. Burada dikkat edilme­si gereken nokta ise jeopolitik gerginlikler sonucunda ener­ji maliyetlerinin artması ve enerji tedarikinin zorlaşması gündeme gelebilir.

Çin’in borç ve gayrimenkul problemi

Enflasyon ve büyümede böl­genin en önemli ekonomisi olan Çin’deki yüksek hane hal­kı borcu ve gayrimenkul sek­törüyle ilgili kaygılar dikkat çekiyor. Biraz bundan bahset­mek gerekiyor:

Çin, şu anda büyük müteah­hitler arasında önemli bir borç krizine yol açan gayrimenkul sektöründe ciddi zorluklar­la karşı karşıya. Gayrimenkul pazarındaki düşüş, Evergran­de gibi önde gelen geliştiricile­rin temerrüt etmesine neden oldu; bu geliştiricilerin dolar tahvilleri 10 sentin altına dü­şerek derin finansal sıkıntıyı yansıtıyor.

Gayrimenkul sektöründe­ki durgunluk, Çin ekonomisi­ni de olumsuz etkileyerek iş­ten çıkarmalara ve finansal istikrarsızlığa yol açtı. Çin hü­kümeti, ekonomiyi istikrara kavuşturmak için 10 trilyon yuan (1.4 trilyon dolar) civa­rında bir mali teşvik paketi­ni değerlendirmeye alıyor. Bu paketin, yerel hükümetlerin borç sorunlarını ele alması ve konut pazarını destekleme­si amaçlanıyor. Uzmanlar, bu önlemlerin ekonomiyi istikra­ra kavuşturabileceğini, fakat önemli bir büyüme sağlamada yetersiz kalabileceğini vurgu­luyor. Özetle, Çin, ekonomik istikrarı tehdit eden bir gayri­menkul ve borç kriziyle müca­dele ediyor. Hükümetin öner­diği mali teşvik, bu zorlukları azaltmayı amaçlasa da güçlü bir toparlanmayı teşvik etme konusundaki etkinliği belir­sizliğini koruyor.

Jeopolitik ve siyasi riskler

Ortadoğu’daki gelişmeler, bölgenin kendi içindeki siyasi gerginlikler ve Trump’ın ABD Başkanı olması beraberinde birçok jeopolitik ve siyasi riski de getiriyor.

Tam da bu noktada enerji koridorlarından bahsetmemiz lazım. Çin başta olmak üzere Asya Pasifik ülkeleri net ener­ji ithalatçısı. Bu yüzden bölgede halen en büyük yatırımlar yenilenebilir enerji ve enerji teknoloji­leri üzerine. Avrupa Böl­gesi için Rusya’dan gelen doğalgaz ne kadar haya­ti önem taşıyorsa benzer bir tablo Asya Pasifik ile İran ve diğer körfez ülkeleri için geçerli. Asya Pasifik ülkeleri, özellikle Çin, Japonya, Güney Kore ve Güneydoğu Asya ül­keleri, enerji kaynakları için büyük ölçüde Ortadoğu’ya ba­ğımlı. Ortadoğu’daki gergin­likler petrol arzını ve fiyatla­rını etkileyerek bu ülkelerde maliyetlerin artmasına ne­den oluyor.

Malacca Boğazı gibi strate­jik geçiş noktalarına yönelik tehditler, bölgenin enerji gü­venliğini doğrudan tehlikeye sokuyor. Özellikle İran’ın stra­tejik petrol taşımacılığının hedef alınması Asya Pasifik ülkelerinin ticaret rotalarını zorlayabilir.

Güney Çin Denizi ve böl­gesel iddialar: Çin’in Güney Çin Denizi üzerindeki iddia­ları, Filipinler, Vietnam, Ma­lezya ve Brunei gibi diğer Gü­neydoğu Asya ülkeleriyle ger­ginliklere yol açmaktadır. ABD’nin Güney Çin Denizi’n­de serbest seyir operasyonla­rını desteklemesi, Çin ile olan gerginliği daha da artırıyor. Trump döneminde bu gerginli­ğin daha da artacağı kesin gibi.

Kuzey Kore’nin tehdit­leri: Kuzey Kore’nin nükleer programı ve füze testleri, As­ya Pasifik’teki güvenlik den­gelerini tehdit eden bir başka önemli unsur. Güney Kore, Ja­ponya ve ABD gibi müttefik ül­keler, Kuzey Kore’nin tehdit­lerine karşı savunma işbirliği­ni güçlendiriyor. Bu da Çin ile ABD arasında gerilimi artırı­yor. Bu gerilim Tayvan Boğa­zı’nda bir çatışmayı da berabe­rinde getirebilir.

Ekonomik rekabet ve böl­gesel bloklar: Bölgedeki ül­keler, özellikle teknoloji ve altyapı alanında Çin ve ABD arasındaki rekabetin etkisini hissediyor. RCEP ve Quad gi­bi bölgesel ittifaklar, ülkeler arasında ekonomik ve askeri iş birliklerinde yeni dengelere neden oluyor.

Trump yönetimi bölgeyi nasıl etkiler?

Çin ile rekabetin tırman­ması: Trump’ın liderliğin­de ABD’nin Çin karşıtı politi­kasını daha da sertleştirmesi beklenebilir. Trump’ın daha önceki yönetimi, Çin’e kar­şı ticaret savaşları başlatmış ve yüksek tarifelerle Çin eko­nomisini zorlamaya çalışmış­tı. Yeni Trump dönemi, Çin ile ABD arasındaki rekabetin da­ha da kızışmasına ve Asya Pa­sifik ülkelerinin bu rekabetten etkileneceği bir ortamın oluş­masına neden olacaktır. Özel­likle teknoloji alanında ger­ginlik dozu yüksek bir rekabet olacağı kesin.

Güvenlik ittifaklarının güçlenmesi: Trump, özel­likle Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi müttefikler­den savunma harcamalarını artırmalarını talep etmişti. Ye­ni Trump dönemi, Asya Pasi­fik’te ABD müttefiklerinin gü­venlik ve askeri iş birliğini güç­lendirmeye yöneltebilir. Bu da Çin’in bölgede daha fazla baskı hissetmesine ve buna karşılık bölgesel askeri hareketliliğin artmasına yol açabilir.

Ekonomik ve ticari yap­tırımlar: Trump, ticaret po­litikalarını ve ABD çıkarlarını koruma adına sert ticari yap­tırımlar uygulamaktan çekin­meyen bir lider. Çin’e karşı da­ha fazla ekonomik yaptırım uygulaması ve yüksek tarife­ler, Asya Pasifik ülkelerinin Çin ile ticaret bağlarını sorgu­lamalarına ve alternatif pazar­lar aramalarına neden olacak­tır. Bu durum, Çin’in ihracatını olumsuz etkilerken Vietnam, Tayland ve Malezya gibi ülke­lerin ABD ve Avrupa’ya olan ihracatını artırabilir.

Tedarik zinciri kesinti­leri: Trump dönemi ile bera­ber gelen belirsizlikler, teda­rik zincirlerinde kesintilere yol açabilir. Özellikle teknolo­ji, otomotiv ve elektronik gibi sektörlerdeki kritik bileşenle­rin ithalatı zorlaşabilir. Bu da Asya Pasifik’ten yapılan ihra­catı daha pahalı ve belirsiz ha­le getirebilir.

Sonuç olarak, Asya Pasifik ile ilgili daha yazacak çok şey var. Bu yazıda bölgenin genel durumuna, stratejik önemi­ne ve Trump döneminin böl­geye getireceği belirsizlikle­re dikkat çekmeye çalıştım. Bölgenin tedarik zincirindeki yeni gelişmeleri, yatırım için cazip ülke ve sektörleri, çey­rek asırdır yaşanan kültürel ve ekonomik dönüşümü anla­mak Türkiye için önümüzdeki dönemde büyük önem taşıyor. Bu konulara da haftaya deği­neceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar