Yoğun politika belirsizliği
Geçen hafta küresel ekonomi gündeminde IMF Dünya Ekonomik Görünümü raporu ve Trump’ın FED başkanı Powell’a işini öğretmeye kalkışması öne çıktı.
Trump’ın ikinci döneminin ilk IMF Dünya Bankası toplantıları yapıldı. IMF dünya ekonomisi öngörülerini güncelledi. IMF; 2025 yılı büyüme beklentisini ABD’de yüzde 2.7'den yüzde 1.8'e düşürürken Çin ve Hindistan dahil, neredeyse tüm ülkelerde de aşağı çekti. Böylece dünya ekonomisinin büyüme hızı tahminini 0.5 puan düşürerek yüzde 2.8’e indirdi. Büyümedeki zayıflama 2026’da da devam edecek.
Raporun tanıtım toplantısında IMF Araştırma Direktörü Gourinchas, son 80 yıllık küresel ekonomik sistemde yeni bir çağın başladığını belirterek gümrük vergilerinin yanı sıra ekonomi politikalarında ortaya çıkan ciddi belirsizliğin ve dalgalanmaların tahminlerin aşağı çekilmesinde etkili olduğuna işaret etti.
Büyümedeki bu yavaşlamaya, ticaretteki yavaşlama eşlik ediyor. Küresel ticaret artış hızı neredeyse yarı yarıya düşüyor. Geçen seneki yüzde 3.8’den bu sene yüzde 1.7’ye geriliyor. Geçen sene yüzde 2.4 büyümüş olan gelişmiş ülkelerin ithalatı 2025’te yüzde 1.9’a inerken gelişmekte olan ülkelerin ihracat artış hızı da yüzde 6.7’den 2025’te yüzde 1.6’ye gerileyecek.
Gourinchas, dünya ekonomisindeki ciddi belirsizliğin ve dalgalanmaların etkisinin kurlar üzerinde de hissedildiğini vurguluyor. Kurlar üzerindeki kısa ve orta/uzun vadeli etkiler farklı olacak.
Gümrük vergileri orta vadede ABD’nin ithalatını azaltarak diğer para birimleri talebini aşağı çekerek doların değer kazanmasına yol açar. Ancak kısa vadede gördüğümüz etki doların değer kaybetmesi. Doların değer kaybetmesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ihracattaki rekabet gücünü azaltırken değer kazanması ise dolar cinsinden olan borçlarının maliyetini yükseltiyor. Yani hem olumlu hem olumsuz etkilerin olabileceği bir konjonktüre giriyoruz.
Finansal mimari
Bu da bizi, küresel ekonomik sistemin ticaret dışındaki diğer önemli bileşeni olan finansal mimariye getiriyor.
Küresel ticaret ve küresel finans tabii ki birbirlerini etkileyen/belirleyen iki alan. Ticaret varsa o ticarete eşlik eden bir de parasal akım vardır.
Batı ülkeleri için, 2. Dünya Savaşı sonrasındaki küresel ekonomik sistemin temel özellikleri ABD’nin başrol oynadığı Bretton Woods toplantılarında belirlenmişti. Maksat her ülkenin kendi sınırları içinde uygulayacağı ekonomi politikaları üzerinde sahip olduğu egemenlik hakları ile uluslararası ticaretin ve sermaye hareketlerinin gereklerinin uyumlaştırılması idi.
Bu amaçla küresel ticaretin ve küresel finansın mimarisi ve düzenleyici kuruluşları şekillendirilmişti. Dünya ekonomisinin en önemli kurumlarının temelleri atılmıştı: Sonradan Dünya Ticaret Örgütü’ne dönüşecek olan GATT ile IMF ve Dünya Bankası ikilisi.
Dünya Ticaret Örgütü’ne büyük darbe
Trump, uygulamaya koyduğu gümrük tarifeleri ile kuruluş amacı dünya ticaretinin önündeki engelleri kaldırmak olan Dünya Ticaret Örgütü’ne büyük bir darbe vurdu. Küresel ticaretin kurucu mantığı ortadan kalktı. Küresel ekonomik sistemin temel kurucu unsurlarından biri işlevsiz kaldı.
Şimdi soru, küresel finansal piyasaların kurucu mantığının ne olacağı.
Küresel finansal sistemin üç temel özelliği sağlaması istenir:
-Gerekli likiditeyi temin etmek ve sermayenin küresel dolaşımını kolaylaştırmak
-Güveni tesis etmek ve döviz kurlarının istikrarlı ve öngörülebilir olmasını sağlamak
-Ortaya çıkacak dengesizliklerin makul biçimde çözülebilmesinin mekanizmalarını yaratmak
IMF bu amaçla kurulmuştu.
ABD, IMF ve Dünya Bankası’nda en çok söz sahibi olan ülke. Trump’ın birçok kuruma aktarılan fonları kesme yaklaşımının IMF ve Dünya Bankası’na etkisinin ne olacağı, gelecek günlerde daha netleşecek.
Alışıldık düzen değişiyor
Yani politika belirsizliği sadece dünya ticareti ile sınırlı değil. Etkiler küresel finansa da uzanıyor. Alışıldık düzen değişiyor. Değişim etkisi uzun sürecek bir belirsizlik anlamına geliyor. Bu politika değişimi, bilinçli, planlı, programlı bir biçimde yapılsa bile ortaya hem ABD için hem dünya için birçok olumsuz sonuç çıkardı. Bir de üstelik değişim, Amerikan tarihinde az görülen bir şekilde ABD kurumsal yapısı ile kavgalı bir şekilde yapılınca belirsizlik ve öngörülemezlik hepten yoğunlaşıyor.
Trump’ın ABD kurumsal yapısı ile kavgasının son örneği, geçen hafta FED başkanı Powell’ı görevden alma tartışılmaları oldu. Bu tartışma bizi bekleyen değişimin nerelere kadar uzanabileceğini ortaya koydu. Belirsizlik bu kadar yoğunsa yapılacak en iyi şey, kazanç peşinde koşmak yerine riski azaltmaya çalışmak olmalı.