Yüksek kur (2017)

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Yüksek ve/veya düşük kur ile ilgili her yıl ortalama bir yazı yazdığımı görünce, başlığa '2017' ibaresini de koymak farz oldu…

* * *

Dolar kurunun 2 TL'nin üzerini zorladığı ve piyasa aktörlerinin 'Çok yükseldi!' diye uyarılarda bulunduğu 2015 yılı başında da yazmışız örneğin…
Ve, 'yüksek döviz kuru' politikası ile yeni bir büyüme modelini uygulamaya başlayacağımızı duyurmuşuz…

* * *

O döneme kadar uygulanan 'düşük döviz kuru' politikasıyla üretmekten uzaklaşan, ithalatı artıran, borçlanan ve dışa bağımlı hale gelen bir ülke olduğumuzu da yeniden hatırlatmışız…

Yatırımla, üretimle, ihracatla değil, sıcak para akımıyla güçlenen TL ile övündüğümüz 2006, 2007, 2010 ve 2011'de 'değerli TL' ile üretimden uzaklaşacağımızı yazıp, hatırlattığımız gibi…

* * *

2015 Mart ayında, yine bu köşede, 'sabırsız davranmayacağız' başlığı altında yazdığımızı hatırlatayım…

"Yapısal reforma vurgu yapıp, sürekli top çeviren bir tek biz değiliz..."

ABD'de de, AB'nin gelişmişlerinde de durum aynı...

"Ekonomi bir tek para politikalarıyla yürümeyecek." sözü dünya merkez bankaları üyelerinin dilinde...

Ekonomilerin 'kısa dönemde' para politikaları desteğiyle ayağa kalkabileceğini gösteren somut örnekler de ortada.

Örneğin euroyu kabul etmeyen ve yoluna Zloti ile devam eden Polonya, para birimini değersizleştirerek ihracatçısına ve dolayısıyla üreticisine destek verip, kriz döneminde
AB'nin sürekli büyüyen tek ülkesi olarak tarihe geçerken, Yunanistan kur politikası nedeniyle ucuza ithal edip yemeği öğrendi ve üretimden uzaklaştı.

Geçen ayda ifade ettiğim gibi, bizim yeni büyüme modelinde, 'değersiz TL'nin merkezde olacağının sinyalleri geliyor…

Yüksek kur ile oluşacak yüksek enflasyon mu?

Bu politikayla enflasyon yükselecek ama üretim ve ihracat alışkanlığını da yeniden kazandıracak ve bu yeni alışkanlıklarımız, orta vadede enflasyonun sürdürülebilir şekilde düşmesini sağlayacak…

Yani yüksek döviz kuru politikasının üreteceği kısa dönemli enflasyon, dışa bağımlılık, senin olmayanı tüketmek, borcu artırmak ve üretim alışkanlığını yitirmekten çok daha sağlıklı bir 'hastalık' olarak karşımıza çıkacak…”

* * *

Bugün mü?

Dolar fiyatında görülen rekorlardan sonra düşüşe geçmesi ve 3.53 seviyesine kadar gelmesi, düşüşün süreceğine dair iddiaları artırırken, piyasalarda 2.70 TL ve altının telaffuz edilmeye başladığını görüyoruz…

Ancak…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandumun ardından Külliye'de yaptığı teşekkür konuşmasında da, sonrasında da yine 'düşük faize' dikkat çekti birkaç kez…

Bizim gibi sermayede dışa bağımlı ülkelerde düşük faiz politikasının anlamı nedir?

Yüksek döviz kuru demektir…

Demek ki yeni dönemde de, bana göre çok doğru bir seçimle, 'yüksek döviz kuru' politikasını uygulamaya ve 'düşük döviz kuru' politikası uyguladığımız dönemde kazandığımız alışkanlıklarımızdan kurtulmaya çalışacağız…

Piyasaların değil ama hükümet politikasının bu olacağını anlıyoruz…

Cumhurbaşkanlığı gün itibariyle değerli TL'nin ithalat lobisine hizmet ettiğini düşünüyor ve doların bu yıl 3-3.40 bandında kalmasını istiyor…

* * *

Peki, bir tek 'yüksek döviz kuru' politikasıyla üretim ve ihracat artar mı?


* * *

Burada da Polonya Modeli gibi modellere bakmak gerekiyor…

Üretimin önündeki engelleri kaldıran reformları kısa dönemde yapabildiği, para politikasına mali politikalar ile destek verdiği görülüyor…

Hukuk, vergi, eğitim gibi alanlarda yapılan yapısal reformların ise yabancı ve yerli yatırımcıya güven verdiği ve yatırıma özendirdiği gözlemleniyor…

Sonuç mu?

Yatırım yapmanın ve sürdürebilmenin kolaylığı ve maliyet avantajı ile 'yüksek döviz kuru' politikası Polonya'nın diğer ülkelerden olumlu ayrışmasına yetiyor…

Bizde ise, reformları ağırdan alıp ertelemeler devam ediyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar