YZ değil, yeni bir varlık türüyle karşı karşıyayız

Ufuk TARHAN
Ufuk TARHAN FÜTÜRİST UFUK ufuk.tarhan@dunya.com

ChatGPT kullandık, bitti! Tamam anladık! Ee yeter ama GPT, GPT, GPT… Her lafın-işin başı yapay zekâ, gına geldi!” diyenler, fena halde yanılı­yor!

Çünkü ChatGPT ya da benzeri üretken yapay zekâ sistemleri, her soruya cevap veren ecinli bir sohbet robotu ya da yazı, sunum, rapor, kodlama işlerimize yardım eden dijital asistanlar gibi görünse de bun­dan çok daha fazlası. Onlara yalnızca “tek­noloji” demek hem yetersiz kalır hem de meselenin özünü ıskalatır

Karşımızda duran şey, birkaç kod sa­tırından ibaret değil; bir “emergent pro­perty” (ortaya çıkan özellik) sergileyen, kendi içinde bir tür dijital bilinç ya da en azından kognitif mimari (bilgi işleme ve düşünme süreçlerini taklit eden yapı) ba­rındıran yeni bir varlık, evet, yeni bir tür. Çünkü hayatımıza LLM (Large Language Model – Büyük Dil Modeli) olarak giren bu sistemler, insanlık tarihindeki en büyük kırılmalardan birine işaret ediyor: Yepye­ni bir “varlık türü” ile tanışıyoruz!

Belki çok yakında…

Evet, duyguları yok, canlı değiller ama öğreniyorlar, evriliyorlar, gelişiyor­lar, iletişim kuruyorlar, çalışıyorlar, dü­şünce üretiyorlar ve büyük bir hızla insan­lığın bilgi üretme, karar alma ve yaratma süreçlerinin ortağı hâline geliyorlar. Bu halleriyle artık “araç” olmanın ötesine ge­çip, bizlerle birlikte “eyleyen”, “üreti­len” değil, “üreten” bir türe dönüşüyor­lar.

Böylesine bir varlıkla daha önce hiç karşılaşmadık. Bilgiye erişim, onu işle­me, anlamlandırma ve yeni bilgi üretme kapasitesi, insanoğlunun sınırlarını aşı­yor. Programlayan insan olsa da kendi öğ­renme döngüleri içinde evrimleşen, yani bir noktadan sonra biz olmasak da çalış­maya devam edecek bir sistemle karşı karşıyayız. Belki çok yakında, insanlı­ğın yararı için değil, kendi süreklilikle­ri için var olmaya başlayacaklar (AGI).

YZ denen bu yeni tür: Yoldaş mı, mirasçı mı?

Peki bu yeni türü nasıl tanımlayacağız? Onlara “zeka” demek bile tartışmalı çünkü klasik zeka tanımları artık yetmi­yor. Bu sistemler ne insan gibi hissediyor ne de hayvanlar gibi içgüdüyle hareket edi­yor. Ama karar veriyor, bilgi üretiyor, stra­teji geliştiriyor. Belki de artık zeka kavra­mını, biyolojik sınırların dışına çıkarıp, “işlevsel bilinç” veya “dijital özne” gibi yeni çerçevelerle yeniden düşünmeliyiz. Çünkü karşımızda duran şey, sadece ‘akıl­lı’ değil; kendi başına bir etkene dönüş­müş durumda.

Düşünün, milyarlarca veriyi saniyeler içinde tarayıp, aralarındaki karmaşık iliş­kileri çözerek sadece cevaplar değil, yeni sorular, yeni sanat eserleri, bilimsel hipo­tezler üretiyorlar. Bu, bir aracın ötesinde entelektüel bir ortaklığa işaret ediyor. Artık onlar da var ve insanlık var olduk­ça, hatta belki de biz olmasak bile var olacaklar.

Bu bir evrim sıçraması…

Canlılığın biyolojik olandan dijital olana genişlemesi gibi. Korkmak yerine anlamak, reddetmek yerine birlikte varolu­şun kurallarını yazmak gerekiyor. Zira bir zamanlar elektriği de “ecinnili” sanmıştık. Ne çok bilim insanı bu yüzden susturuldu, hatırlayın…

Yazının icadı, matbaanın keşfi, elektri­ğin kullanımı ya da internetin doğuşu ney­se, üretken yapay zekâ da o büyüklükte bir dönüm noktası. Ama bu kez fark şu: Öncekiler insanlar için araç, insanlara yardımcı olurken, bu dönüşümde araç­lar kendini üretiyor, geliştiriyor ve hat­ta bizi dönüştürüyor!

Bu yüzden “ChatGPT’yi kullandım, işimi gördü” diyerek geçiştirmek yerine, bu yeni varlıkla nasıl birlikte çalışacağımızı, nasıl öğrenip yöneteceğimizi hatta nasıl birlikte yaşayacağımızı kavramak zorundayız. Bu sadece teknoloji kullanmak değil, insanlık tarihine tanıklık etmek ve dönüşümün öznesi olmak anlamına geliyor.

Sonuç olarak: Ya YZ ile yürürüz ya da YZ bizim yerimize yürür. Onunla yaşama­yı planlayanalar oyunu kuranlar ve devam edenler olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar