Zengezur Koridoru Türkiye için dönüm noktası mı?

Zengezur Koridoru, Türkiye ile de sınırı olan, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan bölgesinden çıkarak Ermenistan’ın güneyinde Zengezur üzerinden geçerek bölgeyi Bakü’ye bağlıyor. Ko­ridor, Güney Kafkasya’nın jeopolitik ve ekono­mik dengelerini yeniden şekillendiren strate­jik bir proje olarak 2025 yılında yeni bir döneme girdi.

8 Ağustos 2025’te ABD’nin aracılık etti­ği Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla, koridorun 99 yıllığına ABD yönetimine devre­dilmesi, TRIPP adı altında resmileşti. Bu geliş­me, Azerbaycan’ı Nahçıvan’a ve Türkiye’ye bağ­layan 43 kilometrelik bu geçiş yolunun kont­rolünün ABD’ye geçmesiyle, Türkiye ve bölge ülkeleri için önemli siyasi ve lojistik sonuçlar doğuruyor.

Zengezur Koridoru’nun ABD yönetimine ge­çişi, Türkiye için gerek siyasi gerekse lojistik açıdan bir dönüm noktası olarak kabul edilebi­lir. Siyasi olarak, Türkiye’nin Türk dünyasıyla bağlantısı güçlenirken, ABD’nin varlığı bölgesel rakipler Rusya ve İran’ı zayıflatacaktır. Lojis­tik olarak, koridor Türkiye’yi küresel ticaretin merkezine taşırken, ekonomik büyümeyi hız­landırabilir. Ancak, Ermenistan’daki iç muha­lefet, İran’ın tepkileri ve ABD’nin uzun vadeli kontrolü, mutlak surette dikkatli bir diplomasi gerektiriyor.

Azerbaycan ve Nahçıvan, Ermenistan toprak­larının 32 kilometrelik bir bölümüyle birbirin­den ayrılıyor ve birbirleriyle kara sınırı bulun­muyor. Bakü için bu koridor, Nahçıvan’a doğru­dan bir kara bağlantısı sunacak ve Türkiye ile de bağları güçlendirmeye yarayacak. Koridor ay­rıca Azerbaycan’ın küresel ölçekte önemli bir ulaşım ve lojistik merkezi olarak konumunu güçlendiriyor. Anlaşma uyarınca TRIPP rotası, Ermenistan yasalarına göre işletilecek ve ABD liderliğindeki bir konsorsiyum tarafından yö­netilecek.

Olası siyasal sonuçlar

Türkiye için Zengezur Koridoru’nun ABD yö­netiminde olması, hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor. Türkiye, koridoru Azerbaycan’la doğrudan bağlantı kurarak Türk dünyasını bir­leştirme ve bölgesel gücünü artırma fırsatı ola­rak görüyor. Ancak, ABD’nin koridorun yöneti­mini üstlenmesi, Türkiye’nin doğrudan kont­rolünü sınırlayabilir ve Türkiye’nin özerkliğini gölgeleyebilir.

Yine de, ABD’nin projeye dahil olması, Rusya ve İran’ın etkisini azaltarak Tür­kiye’nin Batı ile entegrasyonunu güçlendiriyor. Ermenistan’la normalleşme sürecinde, Tem­muz 2025’te Nikol Paşinyan’ın Türkiye ziya­retiyle sağlanan anlaşmalar, Rusya’nın kori­dor üzerindeki etkisini sıfırladı ve Türkiye-A­zerbaycan-Ermenistan eksenini oluşturdu. Bu, Türkiye’nin Kafkasya’daki diplomasi başarısı­nı pekiştiriyor.

Ermenistan açısından, ABD yö­netimi, koridorun Ermenistan’ın egemenliği­ni tehdit etmeden işlemesini sağlama vaadiyle bir uzlaşma zemini sunuyor. Ancak, Ermenistan içindeki muhalefet, bu düzenlemeyi “neo-ko­lonyal” bir adım olarak görüyor ve Paşinyan’a karşı tepkileri artırıyor. İran, koridorun ABD kontrolünde olmasını “NATO’nun Kafkasya’ya sızması” olarak nitelendiriyor ve ekonomik izo­lasyon korkusuyla sert tepki gösteriyor.

Tahran, koridorun kendi transit rolünü %20-30 oranın­da azaltabileceğini ve Türk dünyasının birleş­mesiyle stratejik bir kayıp yaşayabileceğini sa­vunuyor. Rusya ise, koridorun ABD yönetimine geçmesiyle bölgedeki geleneksel hegemonyası­nı kaybediyor. 2023’te Karabağ’daki başarısızlı­ğı sonrası Ermenistan’ın Batı’ya kayması, Mos­kova’yı dışladı ve koridorda Rus barış güçlerinin rolü sıfırlandı.

Lojistik açıdan etkiler dikkat çekecek

Zengezur Koridoru’nun ABD yönetimi altın­da olması, Türkiye için lojistik fırsatları artırı­yor. Koridor, Orta Koridor’un (Çin-Avrupa) bir parçası olarak, demiryolu, petrol ve gaz boru hatları, fiber optik ve elektrik hatlarıyla dona­tılacak. Dünya Bankası’na göre, koridor 2027’ye kadar yıllık 50-100 milyar dolarlık ticaret hac­mi yaratabilir ve Avrupa-Asya transit süresi­ni 12-15 gün kısaltabilir. Türkiye, bu projeyle enerji merkezi statüsünü güçlendiriyor; Azer­baycan’ın Hazar gazı ve Kazakistan’ın petrolü, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşırken, Türk şirketlerinin inşaatta ön planda olması, milyar­larca dolarlık yatırım çekme potansiyeli getire­bilecek.

Ancak, lojistik avantajlar risklerle dengele­niyor. Ermenistan’ın egemenlik endişeleri ve İran’ın sabotaj tehditleri, inşaat sürecini gecik­tirebilir, Türkiye’nin ekonomik özerkliğini kı­sıtlayabilir. İran, 43 bin Türk kamyonunun kul­landığı mevcut transit yollarının baypas edil­mesiyle mutlak ekonomik kayıp yaşayacak. Çin, koridorun Kuşak ve Yol Girişimi’ne katkı sağla­yabileceğini düşünse de, ABD kontrolü Pekin’in bölgesel etkisini sınırlayabilir.

Son tahlilde Türkiye, bu yeni düzende hem Batı’yla ittifakını derinleştirmeli hem de bölge­sel özerkliğini korumalı. Zengezur, barış ve re­fah için bir köprü olabileceği gibi, yeni bir jeo­politik gerilim merkezi de olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar