Zengin göçebeler

Göçebe deyince aklınıza bir dikili ağacı bile olma­yan, geçimini gittiği yer­lerde yaptığı günü birlik işlerle karşılayan birisi geliyor dimi? Tarihi bilgiye fazla önem verme­nin zararları… Para olmayınca gezilmiyor. Bu sene tatile gitmek isteyenlere bir sorun!

Bugünün göçebeleri yeri yur­du olmayanlar değil. Parası olanlar. Hem de çok parası olan­lar. Çok paran varsa hangi ülke ne kadar vergi alıyor bakıp ona göre kararını verebilirsin. Hü­kümet vergi oranını yükseltme­ye kalkışırsa da paranı alıp baş­ka yere gidersin. Tüm ülkelerin vergi sistemlerini inceleyip en düşük vergi oranı nerede var di­ye sürekli bakınmak zor iş tabi. Can dayanmaz bu yorgunluğa. Neyse ki bu işi yapacak çalışan­lar var…

Zenginin parası bir kez daha züğürdün çenesini yordu. Vergi politikası geçen haftanın en çok konuşulan konularındandı.

Yoksuldan al zengine ver

Trump belli ki “Zenginden al yoksula ver” sözünü tersten an­lamış. Trump’ın ‘Büyük Güzel Yasa Tasarısı’ olarak adlandır­dığı yasanın en önemli özelliği zenginlerin vergi yükünü azalt­ması. Zenginlerin daha az ver­gi vermesi, daha fazla bütçe açı­ğı demek. Tahminlere göre borç yükü önümüzdeki 10 yılda 4.5 trilyon dolar artacak. Borç yü­künün artması sıkıntı hiç şüp­hesiz. Neyse ki ekonominin bü­tününe ait bir sıkıntı olduğunda faturayı üstlenen birileri çıkar hep: Halk. Bu yasa da zenginle­rin daha az vergi vermesinin be­delini sosyal yardımlarda büyük kesintiler şeklinde yine yoksul kesimlere ödetiyor. Gıda yar­dımları kesiliyor, sağlık sigorta­sı kapsamı daraltılıyor. Kongre Bütçe Ofisi’nin yasanın ilk tasla­ğı yaptığı üzerinden hesaplama­lara göre en zengin yüzde 10’un gelirleri artarken fatura en yok­sul yüzde 30’a çıkacak.

Fakat “Zenginden al yoksula ver” sözünün arkasından giden­ler de var. Demokrat Parti'nin New York belediye başkanlığı ön seçimlerini kazanan sosya­list Mamdani, siyasi duruşunun hakkını veriyor: Kent yoksulla­rı için daha iyi hayat koşulları vaat ediyor. Kent içinde beda­va otobüs, belediyenin ucuzluk mağazaları, kiraların dondurul­ması, çocuklar için kreş, uygun fiyatlı konut yapımı gibi söz ver­diği harcamaları zenginlerden alacağı vergilerle karşılamayı planlıyor.

“Temsil yoksa vergi de yok”

Vergi bize çok teknik bir konu gibi gelir. Oysa hem ekonominin hem demokrasinin temelinde vergi yatar.

Biz sabit gelirliler genelde ge­lirimizi net alırız. Bu yüzden ne kadar vergi ödüyoruz, nereye ne kadar kesinti yapılıyor bilmeyiz. Oysa ekonomi bilimi kimin ne ka­dar vergi vereceğini hesaplama ihtiyacından ortaya çıktı. Savaş­lar giderek daha masraflı olma­ya başlayınca, savaşın finansma­nı için büyük toprak sahiplerin­den vergi alınması gerekti. Vergi verenler bir süre sonra, “Parayı veren biziz, nereye harcanacağı konusunda da söz hakkımız ol­malı; kral bize danışmalı” dedi­ler. Meclisler böyle ortaya çıktı. “Temsil yoksa vergi de yok” (No taxation without representation) sloganı Amerikan devriminin ru­hunu çok iyi anlatır.

1750’lerden kalma “Temsil yoksa vergi de yok” sloganının hakkını vermek aslında o kadar da kolay değil. Çünkü bugünün küresel ekonomisi, zenginlere paralarını hiçbir engele takılma­dan bir vergi cennetinden diğeri­ne taşıyabilme olanağı sağlıyor. Bu yüzden hükümetler yüksek vergilerle sermayeyi ürkütmek­ten kaçınıyor. Hatta zaman za­man vergi oranlarını düşürerek rekabete girişiyorlar.

Bu açıdan sermaye ile üreti­min diğer önemli girdisi olan emek arasında tam bir asimet­ri var. Sermayenin hareketi sı­nır tanımıyorken iş gücü bin bir kontrol ve engellemeyle karşı karşıya. Tüm ülkeler için göçme­nin paralısı makbul, yoksulu ise ‘istenmeyen kişi’.

En son ve en bariz örnek Trump’ın vergi yasası: zenginle­rin vergisini azaltırken, göçmen­lerin üzerindeki baskıyı artırı­yor. Göçmen kamplarına, Meksi­ka sınırına duvara, sınır güvenlik kontrollerine para var da sağlık ve gıda harcamalarına yok...

Verginin nereden alınıp, ne­rede harcandığı, ekonominin hem en can alıcı hem de en po­litik başlığı.

Türkiye’de de ekonomi poli­tikasını kur, faiz ve enflasyona hapsediyoruz. ABD’nin bağım­sızlığına giden yolun temel slo­ganı olan “Temsil yoksa vergi de yok” sözünü bugün geniş kesim­ler açısından nasıl hayata geçi­rebileceğimizi tartışmaya baş­lamalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar