Zeytinler korunuyor, enerji güvence altında

Prof. Dr. Mustafa Kumral – İTÜ Maden Fakültesi Dekanı

Türkiye, bugün hem enerji arz güvenliğini sağlamak hem de tarımsal üretimini korumak gibi iki stratejik hedefi aynı anda yürütmeye çalışıyor. Bu iki hedefin kesiştiği en somut alanlardan biri ise zeytinliklerin bulunduğu maden sahaları.

Son günlerde kamuoyunda çokça tartışılan Milas’taki zeytin ağacı taşıma çalışmalarına rasyonel bir zeminden bakmak, gerçekçi olmak gerekiyor. Yapılan son çalışmalar sorumlu madenciliğe, maden ve çevrenin birlikte var olabileceğine kritik bir örnek oluştururken, ortaya çıkan sonuç yarattığı ekonomik değerle dikkati çekiyor. Maden ve zeytin birlikte var olabildikçe, hem ülkemizin enerji arz güvenliği ve döviz dengesi güçlenecek hem de zeytin varlığı artmaya devam edecek.

Rakamlar bize ne söylüyor?

Taşınan 151 ağacın altındaki rezervden ilk etapta çıkarılacak yaklaşık 1 milyon ton kömürden 900 bin MWe elektrik üretilecek. Bu miktarda elektriği üretmek için yaklaşık 171 milyon metreküp doğalgaz ithal etmek gerekirdi, bu da 64 milyon dolarlık bir ithalat maliyeti anlamına geliyor. Bir diğer hesapla Muğla ilinin tam 70 günlük elektrik ihtiyacının tamamen yerli kaynakla karşılanması anlamına geliyor ki, geçtiğimiz dönemde Avrupa’yı karanlığa boğan, jeopolitik sorunlara sebep olan enerji krizleri düşünüldüğünde sahip olduğumuz zenginliklerin farkına varmamız hayati.

Milas’ta rezerv sahalarında kalan 151 zeytin ağacının Ankara Üniversitesi koordinasyonunda, bilimsel yöntemlerle taşındığını ve sürecin her aşamasının kayıt altına alındığını biliyoruz. Burada uygulanan yenilikçi yöntemlerle ağaçlar aynı gün içerisinde yeni yerlerine dikiliyor.

Yaklaşık 10 gün önce taşınan ağaçların 20–40 yaş aralığında olduğu açıklandı. Yeni yerlerinde olgunluk dönemine girecek 150 ağacın yaklaşık 15 ton zeytin verebileceği öngörülüyor. Bu miktardan 1,5 ton zeytinyağı elde ediliyor ve bugünkü piyasa fiyatlarıyla yaklaşık 217 bin 500 TL’lik bir ekonomik değer oluşturuyor. Bu tablo, zeytin taşıma çalışmalarının yalnızca çevresel değil, tarımsal üretim ve bölgesel ekonomi açısından da önemini ortaya koyuyor.- Diğer yandan yasada yapılan değişiklik, zaten yapısı gereği taşınan ağaçlar yerine aynı sayıda yeni dikim yapmayı da mecburi tutuyor. Taşınamayanlar için ise iki katı sayıda…

Maden Yasası’ndaki değişiklik ve sonrasında yapılan çalışmalar kanıtlıyor ki madencilik ve zeytincilik, doğru yöntemlerle birbirini dışlayan değil, birbirini tamamlayan iki faaliyet olabilir.

Tercih değil denge

Türkiye 204 milyonun üzerinde zeytin ağacına sahip ve bu varlık, Ege’den Güneydoğu’ya kadar ülkenin kültürel ve ekonomik dokusunun bir parçası. Öte yandan, artan nüfus ve sanayi ihtiyacı nedeniyle Türkiye’nin enerji talebi de rekor seviyelere çıkıyor; yılda 70 milyar dolara yaklaşan enerji ithalatı, yerli kaynak kullanımının önemini artırıyor. Bu tablo bize, enerji ve tarım arasında bir tercih yapmak yerine, iki değeri birlikte koruyan bir denge kurmamız gerektiğini söylüyor.

Bu noktada şunun altını çizmek gerekir: Maden sahaları işletme ömürlerini tamamladığında terk edilmiyor; planlı rehabilitasyonla doğaya geri kazandırılıyor. Bugün yüzbinlerce fidanın dikildiği Hüsamlar Yeniden projesi, bu yaklaşımın en somut göstergesi. Maden sahaları kapandıktan sonra yeniden zeytinliklere, ormanlara ve tarım alanlarına dönüşebiliyor.

Türkiye’nin bu alandaki başarısı, madenciliğin doğayla uyumlu yapılabileceğini ve zeytinin de bu süreçte korunabileceğini kanıtlayan en önemli örneklerden biri olacak. Doğru planlama ve bilimsel yöntemlerle yürütülen çalışmalar ise Türkiye’nin enerji ve tarımda ortak geleceğinin simgesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar