Aşk her şeyi affeder mi?
Bezos’un gösterişli düğünü, sadece ikili bir kutlama değil; arkasında büyük bir sistemin ve adaletsizliğin yankılarını taşıyordu. 80’e yakın özel jetin, süperyatların ve lükslerin oluşturduğu karbon ayak izi, gezegenin kalanını unutmaya, gözlerimizin önündeki çevresel felaketi göz ardı etmeye çağırıyordu.
Son yılların en çok konuşulan peri masalı — hem de en büyük kabus düğünü — nihayet gerçekleşti.
Jeff Bezos ve Lauren Sánchez, Venedik’in kalbinde, San Giorgio Maggiore’nin gölgesinde; onlarca özel jet, süperyat, su taksisi ve Armani smokinleri eşliğinde evlendi. Ama mesele asla sadece bir düğün değildi. Mesele, bu düğünün pırıltılı vitrininde bir kez daha görünür hâle gelen derin adaletsizlikler, yerel halkın duyulmayan sesi ve gezegenin taşıyamayacağı kadar ağır olan gösterişti.
Venedik, bir aşkın kutlanacağı şehir olmaktan çok, görkemli bir eşitsizliğin simgesi hâline gelmişti.
Bezos’un gösterişli düğünü, sadece ikili bir kutlama değil; arkasında büyük bir sistemin ve adaletsizliğin yankılarını taşıyordu. 80’e yakın özel jetin, süperyatların ve lükslerin oluşturduğu karbon ayak izi, gezegenin kalanını unutmaya, gözlerimizin önündeki çevresel felaketi göz ardı etmeye çağırıyordu. Bezos’un sürdürülebilirlik dilinden ziyade, bu düğün ‘göstermek için gösteriş’in, ‘güçlü olmanın’ ve ‘eğer sahip olabiliyorsan, her şeye sahip olma hakkının’ bir simgesiydi. Aşk her şeyi affeder mi?
Belki affeder. Ama gezegen, bu kadar lüksü affetmiyor.
Venedik, ünlülerin ve zenginlerin kutlamalarına ev sahipliği yapmak için yeniden sahneye konulmuştu. Ve burada, seçkinlerin hayatlarına tanıklık ederken, bir halk, evlerinden sürülüyordu. Venedik’te, düğün yüzünden hem yerel halk hem de yıllarca biriktirdiği parayla hayatında bir kez görmek için gelen turistler, şehri adeta bir gösteri alanına dönüşen bu sahnede esir kalmış ve dışlanmışlardı.
Her bir süperyat, her bir özel jetin, her bir davetlinin harcadığı kaynaklar, geçmişin sevdalıları için tarihe karışırken, bugünün yalnızca gösterişine hizmet ediyordu.
Aşkın parıltısı eşitsizliğin gölgesinde
Bezos, Amazon’u yeniden şekillendirirken, ‘sürdürülebilirlik’ söylemiyle büyük yatırımlar yaptı. Elektrikli araçlara, yenilenebilir enerjiye, çevre dostu projelere büyük fonlar aktardı. Ancak Venedik’teki düğününde yaşananlar, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki derin boşluğu açığa çıkardı. 80 özel jetin, denizdeki süperyatların bıraktığı karbon ayak izi, Bezos’un ‘gezegeni kurtarma’ söylemiyle bağdaşmadı. Aşk her şeyi affeder mi?
Belki affeder. Ama gezegen ve zorluklar içinde yaşamaya çalışan, eşitsiz dünyada var olmaya çalışan insanlar, bu kadar ‘göstermelik’ aşkı affetmiyor.
Bir yanda milyar dolarlık bir yat, diğer yanda ise deniz seviyesinin artması nedeniyle taşınan yerel halk vardı. Bu çelişkiler, sadece büyük bir gösterinin parçası değildi, aynı zamanda küresel sistemin bir aynasıydı. Söz konusu olan sadece bir düğün değil; adaletin ve sorumluluğun hiçe sayılmasıydı. Venedik’in altın duvarları ardında, aşk kutlanırken, gözlerindeki parıltı, diğerlerinin gözyaşlarıyla örtülüyordu. Şehir bir süredir sadece zenginler için değil, zenginlerin kutlamaları için var oluyordu.
Bir düğün, bir çelişki ve gösterişin ardından yükselen protesto
Bezos ve Sánchez düğün sonrasında kültürel kurumlara bağışta bulundu. Ancak bu bağışlar, Venedik’i korumaktan çok, gösterişin samimiyetsiz bir parlatıcısıydı. Şehirdeki ekolojik dengenin bozulması, yükselen deniz seviyeleri ve ekonomik eşitsizlik gibi sistemik sorunlara karşı hiçbir etkisi yoktu. Her şey bir reklam gibi, parlak bir yüzeyle donatılmıştı ama altında patlayan çelişkiler yok sayılıyordu.
Venedik, bir zamanlar romantizmin ve sanatın evi iken, şimdi sadece özel davetler için rezerve edilen bir ‘sahne’ye dönüştü. Greenpeace aktivistlerinin "No space for Bezos" pankartları ve sokaklardaki protestolar, aşkı kutlayanların, bir halkın yaşam alanını nasıl yok sayarak kutlama yapabileceğini gözler önüne serdi. Bu düğün, bir aşkın değil, kapitalizmin ve gösterişin kutlamasıydı. Bir aşk, nasıl bu kadar büyük bir çelişkiyi içinde barındırabilir?
Aşkın gerçek yüzü: Adalet ve sorumluluk arasinda
Bir düğün, iki insanın birbirine duyduğu sevginin kutlamasıdır, evet. Ama bu düğün, sevginin kutlamasından çok, bu sevginin çevresinde gelişen eşitsizliğin açığa çıkmasıydı. Aşk her şeyi affeder mi? Belki affeder. Ama bu dünya, bu gezegen, bu şehirler, bu insanlar affetmemeli.
Çünkü bir aşk, bir toplumu, bir gezegeni yok sayarak var olamaz. Eğer bir aşk sadece iki kişi için yaşanıyorsa ve o aşkın kutlaması dünyaya değil, sadece seçkinlere sunuluyorsa, o zaman gerçek aşk değil, sadece parıltılı bir gösteridir.
Ve işte bu yüzden, aşk her şeyi affeder mi sorusunu sadece romantik bir şarkı gibi değil, derin bir sorumluluk olarak sormak gerekiyor.
Eğer aşk gerçekse, o zaman yalnızca kendine değil, tüm dünyaya karşı sorumlu olmalıdır. Çünkü bu kadar göz önünde olan ve dünyayı değiştirme potansiyeline sahip figürler sorumluluk almalı; aşk, yalnızca iki kişiyi değil, çevresini de dönüştürmelidir.
Aşk gerçek olduğunda: Gösterişin değişen yüzü
Aşk, gerçekten güzelse, sadece parıltılı bir düğünle değil, her şeye dokunur. Gösterişin ötesine geçer. Ve bir düğün, sadece lüksün bir ürünü değil, aynı zamanda toplumsal adaleti de içermelidir.
Aşk gerçek olduğunda, yalnızca seçkinlere değil, herkesin eşit haklarla yer aldığı bir dünyada kutlanır. Gösterişin, şatafatın ve iktidarın kutlamasıyla değil, herkesin eşitliğiyle.
Ve belki de şu an, bir düğün sadece bir kutlama değil, bir çağrı olmalıdır:
Daha eşit, daha adil, daha ortak bir dünyaya.
Ve işte o zaman aşk gerçekten her şeye değer.