Balkanlar’ın nabzı Zagreb’te attı

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Burası Hermann von Keyserling’in “Balkanlar mevcut olmasaydı bile icat edilmesi gerekirdi” dedikleri coğrafya… Burası 1. Dünya Savaşı’nın fitilinin ateşlendiği, bugün bile üzerinde barut kokusu ve kan izlerinin silinmediği topraklar… Burası dünyanın, siyaset teorisine “Balkanlaşma” deyimini sokan, savaşların, çalkantıların, etnik kavgaların hiç küllenmediği köşesi… Burası, belki bir tek Kafkaslar ile kıyaslanabilecek dil, din, etnik köken mozaiğinden huzurun değil her daim huzurusuzluğun filizlendiği yerler…

Balkanlar’da gerginlik hiç bitmiyor. Pek çok analist, halının altına süpürülen sorunların yeniden meydana çıkmaya, gittikçe “kibrit çakılsa patlayacak” hale evrildiğini söylüyor.

İşte Balkanlar’ın, ya da son dönemde kulağa daha hoş gelen söylemle “Güneydoğu Avrupa”nın nabzı hafta sonuna Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’te attı.

Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenterler Asamblesi’nin (GDAÜPA) zirvesi yapıldı.

Türkiye’den TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi (CHP), milletvekilleri Hakan Çavuşoğlu (AKP) ve Hüseyin Bürge (AKP) bu önemli zirvede Türkiye’yi temsil eden isimlerdi.

Sırbistan’ın da hazır bulunduğu zirvenin sonunda GDAÜ Parlamenter Asamblesi tarafından açıklanan sonuç deklarasyonu, yaklaşan tehlikenin ayak seslerine karşı bir kez daha “iş birliği ve anlayış” mesajları verdi.

GDAÜ Parlamenter Asamblesi, 2000 yılında Bükreş’te imzalanan "Güney Doğu Avrupa’da İyi Komşuluk İlişkileri, İstikrar, Güvenlik ve İş Birliği Şartı” ile doğdu. Çerçevesi, "Parlamenter işbirliği, diyalog ve iyi komşuluk ilişkileri için bölgesel sahiplenmeye dayalı bir oluşum" olarak çizildi.

Zagreb sonuç bildirgesinde, "GDAÜ katılımcılarının Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumları ile entegrasyon sürecine bağlılığımızı teyit ediyor ve AB genişleme sürecinin bölgemizde barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasında bir araç olarak öneminin altını tekrar çiziyoruz” denildi.

Avrupa’nın güvenlik ve istikrarı için kayda değer bir risk olmaya devam eden terörizm ve şiddet içeren aşırılıktaki tırmanışa dair kaygılar dile getirildi, “düzensiz göç sorunu ile etkin mücadele için GDAÜ katılımcıları arasında işbirliğinin güçlendirilmesine duyulan ihtiyaç” vurgulandı. "AB genişleme politikasının iyi sonuçlar vermeye devam ettiğini ve hem AB hem de Güneydoğu Avrupa bölgesi için yararlı olduğunu ve Avrupa’da barış, güvenlik, istikrar ve refaha kayda değer katkı yaptığını teyit ediyoruz; AB’ye aday ülkeler ile potansiyel adayların hukukun üstünlüğü, temel haklar, kamu yönetimi reform, iyi ekonomi yönetimi ve bölgesel işbirliği hususlarındaki çabalarını desteklemeye devam edeceğiz” denildi.

Bu vurguların, tam da Rusya’nın Balkanlar’da Sırbistan üzerinden etkisinin arttığı yorumlarının yaygınlaştığı bir dönemde yapılması ayrıca önemliydi. Üstelik de, Moskova’nın itirazlarına rağmen Karadağ’ın NATO’ya dahil olduğu günlerde.

Su uyuyor, Balkanlar uyumuyor. Sürekli yeni gerginliklerle içten içe fokurduyor. Son dönemde Kosova ile Sırbistan arasında endişe yaratan tırmanış var. “Kosova Sırbistan’ındır” söylemi bunda en önemli faktör.

Elbette büyük fotoğrafa bakıldığında, Suriye krizi ile başlayan Rusya-Batı kutuplaşması ve gerginliğinin Balkanlar’a gölgesinin hissedilir derecede düştüğünü söylemek mümkün. Rusya, tarihi müttefiki Sırbistan üzerinden etkisini arttırma peşinde. Moskova’nın Sırbistan’a yolladığı savaş uçakları ve tanklar Batı’da bu planın bir parçası olarak yorumlanıyor. Trump yönetimi ile dış politikada “geri vitese” geçeceğini ilan eden ABD’nin Yugoslavya dağıldığından beri hep “baş at” olduğu Balkanlar’da inisiyatifi terk etmesi ihtimalinin de, Rusya’ya alan açabilecek bir “denge değişimi” olacağını savunanlar az değil. Kendi sorunlarıyla uğraşan AB ise, “ortak politika” yokluğunda bölgeye nispeten mesafeli durmaya çalışırken, tüm yük Almanya’nın üzerinde görülüyor.

Son dönemde en sık dile getirilen görüş, “Eğer Rusya ile Batı arasındaki gerginlik tırmanır ve "güç gösterisi-hibrid savaş" için yeni bir alan gerekirse bunun Balkanlar olabileceği” kaygısı.

Bu noktada Balkanlar ile güçlü bağları olan Türkiye de ön planda durmaya özen gösteriyor ve aktif bir politika izlemeye çalışıyor. Yaşadığımız coğrafyanın kaynayan kazana döndüğü bir dönemde Balkanlar’ı bir ateş çemberinin dışında tutmak için daha fazla temas, iş birliği ve anlayış şart. İletişimin bittiği yerde çatışma başlıyor çünkü…

Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenterler Asamblesi her ne kadar daimi sekreteryası bile olmayan “emekle dönemi”ndeki bir yapı olsa da, kurumsallaşması ve saygınlığının artması çok önemli. Türkiye’ye bu konuda önemli görevler düşüyor. Ticaret başta olmak üzere, Sırbistan ile son yıllarda iyi ilişkilere dönük kayda değer adımlar atan Ankara’nın bu politikayı sürdürmesi, Balkanlar’da “tüm taraflarla konuşabilen ülke” olarak kalması şart.

Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenterler Asamblesi’nin (GDAÜPA) varlığına bu perspektiften bakmakta yarar var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar