Belirsizlik çağında risk yönetimi mümkün mü?

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

- Herakleitos

2019 yılının sonunda COVID pandemi haber­leri çıkmaya başladığın­da bunun hayatımızı ve ekonomiyi nasıl etkileye­bileceği konusunda hiç­bir fikrimiz yoktu. Pu­tin’in 21 Şubat 2022’deki televizyon konuşmasını Ankara’ya doğru giderken dinlediğimde ku­laklarıma inanamamış, bir gün son­ra başlayan Ukrayna işgalinin hâ­len süreceğini ise asla tahmin et­memiştim. Bugün yapay zekânın önümüzdeki on yılda doğurabile­ceği ekonomik ve sosyal sonuçlar hâlâ hararetli bir tartışma konusu; kuantum bilgisayarların etkilerini öngörmek ise neredeyse imkânsız.

2020 sonrası ‘benzeri görülme­miş zamanlar’ ifadesinin kitap­larda kullanımında yaşanan tarihi artış, içinde bulunduğumuz çağın algısını yansıtan en somut göster­gelerden biridir.

Tarih boyunca bilimsel ve tek­nolojik sıçramalar, jeopolitik ge­rilimler ve savaşlar, risk ile belir­sizlik arasındaki sınırları yeniden çizmiştir. Sıfırın Batı’ya geç gelişi nasıl hesaplama ve ticarette dev­rim yarattıysa, günümüzde kar­şılaştığımız salgınlar, savaşlar ve yeni teknolojiler de öngörülebilir risklerin ötesinde, saf belirsizlik­lerle yüzleşmemize neden oluyor.

Batı medeniyeti için sıfırın keşfi gecikmiş bir armağandı. Yüzyıllar boyunca matematiksel hesaplama­lar, astronomi ve ticaret, bu eksik­liğin ağırlığını taşıdı. Sıfır olmadan yapılan hesaplar hantaldı, ticaret sınırlıydı, finansal sistemler güven­sizdi. Ancak Hint-Arap rakamları­nın ve sıfırın İslam bilim çevreleri aracılığıyla Avrupa’ya ulaşmasıyla birlikte bambaşka bir çağ başladı.

8.–10. yüzyıllarda Arap bilginle­rin Hint eserlerini tercüme etme­leriyle başlayan bu serüven, El-Ha­rezmi gibi isimlerin katkılarıyla hız kazandı. 13. yüzyılda ise Fibonac­ci’nin Liber Abaci adlı eseriyle sı­fır ve Hint-Arap rakam sistemi Av­rupa’da tanındı. Bu, sadece hesap­lamaları kolaylaştırmadı; ticareti büyüttü, bankacılığı geliştirdi, fi­nansal sistemlerin temelini güçlen­dirdi. Modern ekonominin yapı taş­larından biri böylece yerine oturdu.

Sıfırın Batı’ya geç ulaşması sadece ticareti değil, olasılık teorisini de ge­ciktirdi. “Olasılığın sıfır olması” kav­ramı imkânsız olayların tanımlan­masına imkân verdi. Ondalık sistem sayesinde kumar oyunlarından si­gorta hesaplamalarına, finansal mo­dellemelerden yatırım kararlarına kadar geniş bir alanda risk ölçümü mümkün hale geldi. Bugün kullandı­ğımız risk yönetimi araçlarının bü­yük kısmı, aslında sıfırın matematik­sel ve kavramsal devriminden doğdu.

Ancak mesele yalnızca riskle­ri saymak değil; risk ile belirsizlik arasındaki farkı doğru kavramaktır.

Risk mi, belirsizlik mi?

Buradan günümüze dönersek, içinde bulunduğumuz dönemi “be­lirsizlik çağı” olarak nitelemek yanlış olmaz. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın 15 Mayıs 2025’teki konuşmasında altını çiz­diği kavram da tam olarak buydu: uncertainty. Powell, tahminlerdeki belirsizlikten, ekonominin şoklara karşı kırılganlığından söz etti.

Burada kritik ayrım Frank H. Knight’ın 1921’de yayımladığı Risk, Uncertainty and Profit adlı eserin­de yaptığı tanımla başlar. Knight, “risk” ve “belirsizlik” arasında kes­kin bir çizgi çeker:

Risk, olasılıkların bilindiği ve ölçülebildiği durumdur. Zar atıldı­ğında altı gelme ihtimalinin %16,6 olduğunu biliriz.

Belirsizlik ise olasılıkların ken­disinin bile bilinmediği, ölçüleme­diği durumdur. Örneğin, yapay zekâ­nın toplumsal etkileri ya da ABD-Çin rekabetinin nasıl evrileceği…

Klasik risk yönetimi araçları –ola­sılık dağılımları, senaryo analizleri, modeller– bu noktada işlevsiz kalır. Çünkü hangi senaryoların gerçekle­şebileceğini dahi kestiremeyiz. Si­gortalanamayan riskler, korunama­yan pozisyonlar ortaya çıkar. İşte buna “Knightian belirsizlik” denir.

Belirsizlikte stratejiler

Bu tür dönemlerde şirketler, ya­tırımcılar ve hatta devletler için tek yol, stratejik esneklik ve çevikliktir.

Senaryo çeşitliliği: Tek bir te­darik zincirine bağlı kalmak yerine alternatif kaynaklar oluşturmak.

Likidite tamponu: Şoklara da­yanabilmek için güçlü nakit rezerv­leri tutmak.

Kurumsal güven: Şeffaf, bağım­sız ve öngörülebilir kurumlara du­yulan ihtiyaç artar. Merkez banka­larının bağımsızlığı bu yüzden pa­ha biçilmezdir.

Davranışsal boyut: Belirsizlik dönemlerinde risk iştahı düşer, yatırımlar ertelenir, güvenli li­manlara yönelim artar. Bu, büyü­me üzerinde baskı yaratsa da ha­yatta kalma refleksidir.

Politika sınırları: Faiz indiri­mi, mali teşvik veya sigorta sis­temleri klasik risklere karşı işe yarar; ama jeopolitik çatışmalar veya teknolojik devrimler karşı­sında etkisiz kalabilir.

Fırsatlar: Knight’ın altını çiz­diği nokta şudur: Belirsizlik aynı zamanda girişimcilik ve inovas­yonun kaynağıdır. Kimsenin ce­vabının olmadığı yerde yeni fi­kirler, yeni iş modelleri doğar.

Sonuç

Bugün şirketlerin, bankaların, si­gortacıların, portföy yöneticileri­nin ve liderlerin önündeki asıl sı­nav, risk yönetiminin yetmediği yerde “belirsizliği yönetebilmek”­tir. Bu, kesin tahminler yapmak de­ğil; çevik, esnek, yaratıcı ve fırsat odaklı kalabilmektir.

Sıfırın Batı’ya gelişi nasıl mo­dern ekonomiyi inşa ettiyse, Kni­ghtian belirsizliğin farkına varmak da bugünün liderlerine yeni bir yol haritası sunuyor: Belirsizliği yok etmek mümkün değil, ama ondan güç devşirmek mümkün.

Bugünün liderliği, belirsizliği yok etmeye çalışmak değil; onunla yaşamayı öğrenmek, onu yenilik ve fırsata dönüştürebilmektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar