Bir AB ordusunun kurulması ihtimali ne kadar yakın?
Bundan yaklaşık beş ay önce, Avrupalı liderler soğuk bir şubat günü Almanya’nın Münih kentinde toplandılar. Münih’in karlı ve gri havasında düzenlenen ve gergin başlayan güvenlik konferansının son günü sahneye çıkan konferans başkanı Christoph Heusgen, gözlerinden aşağı doğru süzülen yaşlara engel olamadı. Avrupa liderlerinin ve kameraların önünde ağlayan Heusgen’in gözyaşları, ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in, ABD Başkanı Donald Trump’ı kast ederek “Kasabada artık yeni bir şerif var” diye başladığı konuşmasının ardından gelmişti.
Geleneksel olarak transatlantik NATO müttefikleri arasında diyalog platformu olan konferans, bu kez ABD ile Avrupa arasındaki farklılıkları iyice ayyuka çıkarmıştı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bu yılın başında iktidara gelmesinin ardından Trans-Atlantik İttifakı’nın geldiği hal, Avrupalı liderlerin önemli bir konuda hem fikir olmalarını sağladı: Güvenlikleri için daha fazla sorumluluk almaları ve ABD’ye daha az güvenmeleri gerektiği!
Trump’ın tehditleri işe yaradı
Ne de olsa Trump, 2016-2020 yılları arasındaki ilk başkanlık döneminde sık sık Avrupa ülkelerini NATO’ya yeteri kadar bütçe ayırmamakla suçlamış, savunma harcamaları konusunda NATO hedeflerini karşılamadıkları sürece Avrupalı müttefiklerini savunmayacağını söylemiş ve ABD’nin NATO’ya verdiği parayı da kısmakla tehdit etmişti. Tehditleri de işe yaramıştı!
İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, bu yılın başlarında bir Avrupa ordusunun kurulması çağrısında bulundu ve bu kez kıtanın nihayet ciddi olabileceğini öne sürdü. Ne de olsa artık ülkelerin savunma bütçeleri artıyor. Tehditler de artıyor. Avrupa’nın ABD’ye ne kadar güvenebileceği ise artık bir muamma.
Tüm bu gelişmelerin ardından güvenlik endişesi içindeki Almanya savunmaya ayırdığı bütçeyi 2030’a kadar 140 milyar dolara çıkarmaya karar verdi. Uzun süredir Avrupa’yı savunma alanında işbirliğini arttırmaya zorlayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da diğer liderlere “Güvenliğimizi sonsuza kadar Amerikalılara devredemeyiz” dedi. Polonya, gayri safi milli hasılasının en büyük payını askeri harcamalara ayırıyor.
Türkiye ile savunma işbirliği
Bundan yaklaşık bir ay önce Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun davetlisi olarak bir grup Türk gazeteciyle birlikte Brüksel’deydim. Aralarında Avrupa Komisyonu’nun önde gelen liderlerinin de bulunduğu birçok üst düzey Avrupalı bürokrat ve diplomatla görüşme fırsatı bulduğumuz gezide, konuştuğumuz hemen herkes Türkiye ile savunma sanayinde işbirliği yapmanın öneminden bahsetti.
Bu bağlamda, NATO’nun henüz birkaç ay önce görevini Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte’ye devretmiş olan eski Genel Sekreteri Stoltenberg’in veda konuşmasındaki sözleri de çok manidardı: “Türkiye olmadan Avrupa kıtasının güvenliğini öngörmek imkansızdır.”
Zira, bazı Avrupalı siyasetçiler tarafından, NATO’nun ABD’nin sonraki ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’nin, Avrupa’nın güvenlik mimarisinde önemli bir yere sahip olabileceği düşünülüyor.
Üstelik olası bir AB ordusunun kurulması durumunda 27 üye ülkenin bulunduğu AB’de liderliği kimin üstleneceği de belli değil. Bazı siyasi analistlere göre Avrupa, bir askeri güç oluşturmaya, 1954’te Fransa’nın Avrupa Savunma Topluluğu’nu reddettiği zamankinden daha yakın değil. Burada da asıl sorun kapasite değil, liderlik sorunu.
İşte dünyanın içine sürüklendiği bu belirsiz dönemde, Türkiye’nin kendi değerini bilmesi ve var olan teknolojik ve bilimsel kurumlarını daha da geliştirmesi gerekiyor. Türkiye’nin Avrupa’nın güvenlik mimarisinde oynayacağı rol, kuşkusuz Türkiye’ye AB’nin kapılarının açılmasına da katkıda bulunmalı.