“İstanbul’un ışıkları uzaydan kelebek gibi parlıyor”
O, insan hayatına üç uzay uçuşu, 15 saat uzay yürüyüşü, Uluslararası Uzay İstasyonu Komutanlığı gibi inanılmaz deneyimleri sığdırmayı başarmış, dünyanın en başarılı astronotlarından biri.
Kanadalı astronot, test pilotu, uzay gemisi komutanı ve yazar Chris Hadfield ile, 30 Kasım’da İstanbul’daki Zorlu PSM’de yapacağı konuşması öncesinde gezegenimizin ötesine, evrene uzanan büyüleyici yolculuğunu konuştuk.
Astronot olmaya ilk ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Küçükken okuduğum çizgi romanlar, bilim kurgu romanları ve Star Trek gibi filmler sayesinde astronot olmanın hayalini kurmaya başladım. Ama gerçekten karar verdiğim an, Apollo 11’in Ay üzerine yaptığı insanlı ilk uzay uçuşuydu. Dokuz yaşındaydım ve Neil Armstrong ile Buzz Aldrin'i Ay'da izliyordum. Şöyle düşündüm: Bu şimdiye kadar gördüğüm en havalı iş. Ayrıca şunu da merak ettim: Bu kişiler nasıl oldu da böyle bir şey yapabilecek insanlar haline geldiler? O yaz, 10 yaşına girdiğimde, ben de astronot olmaya karar verdim, kararımdan 26 yıl sonra ilk kez uzaya uçtum. Ve sonra 21 yıl boyunca Kanadalı astronot olarak çalıştım.
Astronot olmayı hayal eden çocuklara ne söylerdiniz?
Ben çocukken Kanada'nın uzay programı yoktu. Ne uzay mekiği, ne de astronot ekibi vardı. Ama hayatta değişmeyen tek şey değişimdir. Ve kontrol edebileceğiniz tek şey kendinizsinizdir. Bu yüzden kendimi bu yönde değiştirmeye odaklandım. Astronotların sağlıklı bir vücuda ihtiyaçları olduğunu biliyordum, bu yüzden iyi beslendim ve düzenli spor yaptım. Uzay uçuşlarının teknik olarak karmaşık olduğunu biliyordum, bu yüzden merakımı besledim, mühendislik okudum ve dört farklı üniversiteye gittim. Uçmayı öğrenmek için Hava Harp Okulu'na katıldım, sonra Hava Kuvvetleri pilotu, F-18 savaş uçağı pilotu ve daha sonra test pilotu oldum. Başarılı olacağımı beklemiyordum. Sadece her adımı keyifle yaşadım. Şanslıydım, Kanada sonunda bir uzay ajansı kurdu ve ben ilk astronotlardan biri olarak seçildim.
“Dokuz dakikada Florida'dan uzaya gidiyorsunuz”
Uzaya ilk uçuşunuzda nasıl hissettiniz?
Çok heyecanlıydım. İlk görevim 1995'te Mir uzay istasyonunun inşasına yardımcı olmaktı. Uzay mekiği, şimdiye kadar yapılmış en karmaşık uçan makineydi ve hazırlıklar çok yoğundu. Ama sonra, birdenbire dokuz dakikada Florida'dan yerçekimsiz ortama gidiyorsun ve yörüngede, pencereden dışarıya bakarak dünyayı izliyorsun. O an, dünyadaki en şanslı insan gibi hissettim.
Evrenin karşısında kendinizi küçücük hissediyorsunuz
Uzay yürüyüşü yapmak nasıl bir his?
Muhtemelen tüm insan deneyimleri arasında en nadir olanıdır – Düşünsenize, Everest'e tırmananlardan bile çok daha az sayıda kişi uzay yürüyüşü yaptı. Tehlikeli bir iş olduğu için yıllarca süren hazırlık gerektirir. Astronot giysisi dışardan giysi gibi görünse de, aslında sizi hayatta tutan küçük bir uzay gemisidir.
Uzay mekiğinin kapısını açtığınızı, evrene doğru çekildiğinizi ve aniden sonsuzlukla çevrili olduğunuzu hayal edin... Dünya, altınızda kocaman ve şişkin görünüyor. Artık kendinizi bir “dünyalı” gibi hissetmiyorsunuz. O anda şunu anlıyorsunuz: Dünya bir gezegen ve siz orada değilsiniz. Toplam 15 saat süren iki uzay yürüyüşüm, hayatımın en güzel ve bakış açımı değiştiren saatleriydi. Evrenin karşısında kendinizi küçücük hissediyorsunuz, ama aynı zamanda büyük bir insanlık yolculuğunun parçası olduğunuzu da anlıyorsunuz. Artık 25 yıldır kesintisiz olarak uzayda yaşıyoruz. Gerçekten de evimizi terk etmeye başlıyoruz.
Artık ticari uzay uçuşları var, imkanı olanlara bunu tavsiye eder misiniz?
Parası yetenler için evet. Büyükannem doğduğunda uçak bileti satın almak mümkün değildi. Bugün milyarlarca insan uçuyor. Şu anda Uzay yolculuğu da 1915'te uçakla uçmak gibi; Pahalı ve tehlikeli. Ancak fiyatlar hızla düşüyor. Uzay yolculuğu yavaş yavaş daha erişilebilir hale gelecek. Şu anda üst düzey lüks bir araba fiyatına uzaya uçabiliyorsunuz. İnsanlar ihtiyaç duymadıkları lüks arabalar satın alıyor. Onun yerine neden Dünya'yı, insanlığı ve evrendeki yerinizi anlamak için bir bilet satın almayasınız?
İstanbul'u, Uralları ve Paris'i aynı anda gördüm
Yörüngeden Dünya'ya bakmak nasıl bir duyguydu?
Uzay mekiğinin penceresinden ilk baktığınızda şok oluyorsunuz, çünkü binlerce kilometre ötesini görebilirsiniz. Coğrafya, jeoloji ve insanlık tarihini bir anda karşınızda beliriyor. İstanbul'u, Mısır’daki Nil'i, Uralları, Roma'yı ve Paris'i tek bir bakışta gördüğünüzü hayal edin. Dünyanın güzelliği size bir tokat gibi vuruyor.
Sonra, 2.650 kez Dünya’nın etrafında dönünce Dünya ile samimi bir yakınlık geliştiriyorsunuz. Bahamalar mavinin şahane tonlarıyla parlıyor. Fırtınalar kıtaların üzerinde kaynıyor. Çöller altın gibi parlıyor. Sanki Dünya kulağınıza şunu fısıldıyor: Her şey daha ne kadar muhteşem olabilir?
Peki ya İstanbul? Uzaydan şehir nasıl görünüyor?
İstanbul, yörüngeden bile bir enerji yayıyor. Geceleri, ortasından suyla ikiye bölünmüş, her iki taraftan ışık yayılan bir kelebek gibi parlıyor. İstanbul, kıtaların, tarihlerin, kültürlerin buluşma noktası. Gençliğimden beri İstanbul'u birçok kez ziyaret ettim ve uzaydan da aynı derecede güzel görünüyor: Aynı anda hem tarihi, hem modern, hem de canlı. 30 Kasım’da İstanbul'da olmayı dört gözle bekliyorum. Eğlenceli, ilham verici ve sürprizlerle dolu bir akşam olacak. İstanbul’un sokaklarında yürürken, her zaman 400 kilometre yükseklikten gördüğüm bu perspektifi zihnimde taşıyacağım.
Uzayda taze sebzelerin kokusunu özledim
Uzayda geçirdiğiniz süre boyunca en çok neyi özlediniz?
Hayatımı bir şeyleri özleyerek yaşamıyorum. Bu, varoluşun boşa harcanması gibi geliyor bana. Şu anda olan bitenin tadını çıkarmayı tercih ediyorum. Ama evet, taze yiyecekleri, sebzelerin kokusunu, pizzayı, küçük zevkleri özledim. Ailemi de özledim, ancak onlarla her gün telefonla konuşuyordum ve haftada bir video görüşmesi yapıyordum. Ama dünyadaki 8,3 milyar insan arasında uzayda bulunan altı kişiden biri olmak apayrı bir duygu, bunun gibisi yok.
Korku bir tercih, yetkinlik ise panzehir
Uzayda hiç paniklediniz mi veya korktunuz mu?
Hayır. Ama bunun nedeni Uzay’ın tehlikeli olmaması değil, aksine son derece tehlikeli bir yer. Asıl sorulması gereken soru şu: Korkuyla nasıl başa çıkarsınız? İnsanlar tehlike ile korkuyu karıştırır. Roketler korkutucu değildir. Onlar sadece roketlerdir. Örümcekler korkutucu değildir, onlar sadece örümceklerdir. Korku, sizin seçtiğiniz bir şey. Korkunun panzehiri ise yetkinliktir. Ne yaptığınızı gerçekten biliyorsanız, korku veya paniğin ötesinde bir şeyleri başarabilirsiniz. Bu yüzden 40 yıl boyunca eğitim aldım. Uzaya uçtuğumda korkmadım. Çünkü hazırdım.
Tüm bu deneyimlerden sonra, sıradan hayat sizi tatmin ediyor mu?
Her günümden çok memnunum. Altı adet çok satan kitap yazdım, bazıları Türkçe’ye çevrildi. Aralarında bir teknoloji kuluçka merkezinin de yer aldığı şirketler yönetiyorum, üniversitede ders veriyorum. Son 10 yılda çok şey öğrendim. Hayat, geçmişteki kendinizle rekabet etmek değil. Büyümek, evrim ve merak demek.