Bu sefer acele etmeyelim
Mayıs ayında enflasyon görünümünde belirgin ve beklentilerin ötesinde bir iyileşme yaşandı. Aylık artışın %1.5 ile %2 civarındaki piyasa beklentisinin altında kalmasının yanında, bugün açıklanacak enflasyonun ana eğilim göstergesinde de belirgin bir düşüş hesaplıyoruz.
Önceki dönemde sorun yaratan hizmet fiyatlarındaki eğilimde bu ay belirgin bir iyileşme gözleniyor. Hesaplamalarımıza göre, mevsimsellikten arındırılmış aylık artış %2 civarında gerçekleşti.
Bu oran, geçen yılın ortalama aylık %4.3 ve önceki 3 ayın %3.2 seviyelerine kıyasla belirgin bir düşüşe işaret etmektedir.Hizmet enflasyonunun yanı sıra, medyan enflasyon, kırpılmış ortalama ve çekirdek B gibi diğer çekirdek göstergeler ile oluşturduğumuz mevsimsel düzeltilmiş aylık ortalama enflasyon ana eğilim göstergesi de önceki aylardaki %2.5 civarından %2’nin altına gerilemiştir.
TL’deki sınırlı değer kaybı ve kredi büyümesindeki yavaşlamanın işaret ettiği şekilde, ekonomik faaliyetin ivme kaybetmesi enflasyonun önümüzdeki dönemde de ılımlı seyretmesini desteklemektedir. Bu çerçevede, manşet enflasyonun yıl sonunda piyasa beklentisi olan %30.4’ün altında, %28 seviyelerine gerileyeceği yönündeki görüşümüzü koruyoruz. Muhtemelen bu veri sonrasında piyasa beklentilerinde de düşüş gözlenecektir.
Döviz piyasası bekle diyor
Enflasyon tarafındaki bu olumlu görünüme karşın, döviz rezerv birikim hızının son dönemde yavaşladığını gözlemliyoruz. Günlük bazda yaptığımız hesaplamalara göre, TCMB 19 Mart–25 Nisan döneminde 56 milyar dolar döviz satışı yaptıktan sonra, 28 Nisan itibarıyla işlemler yeniden alım yönüne dönmüştü. TCMB’nin 28 Nisan–23 Mayıs arasındaki 18 iş gününde toplam 15 milyar dolar döviz alımı yaptığını hesaplıyoruz.
Takip eden 4 iş gününde ise anlamlı bir alım yapılmamıştır. Enflasyondaki olumlu görünüm bu alanı da olumlu etkileyebilir. Faizi sabit tuttuğunuz durumda, enflasyon beklentileri düşüyorsa reel faiz artmış demektir. Bu da TL’nin cazibesini artırarak yurtiçi ve yurtdışı yatırımcıları döviz satmaya teşvik eder. Bu yönde bir gelişme, para politikasını gevşetmek açısından TCMB’nin elini rahatlatacaktır.
Yavaşlamak için yerimiz var
Kısa vadede izlenmesi gereken önemli bir diğer konu ekonomik aktivitedeki yavaşlama eğilimidir. Geçmişte bu köşede en çok vurguladığım konu, enflasyonda kalıcı düşüş için büyüme eğiliminin yeterince yavaşlamadığı olmuştur. Geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren büyümenin yeniden hız kazanması ve ekonomik aktivitenin potansiyel üretim seviyesine yaklaşması bu durumu daha görünür hâle getirmiştir. TCMB de son dönemde verdiği mesajlarda, ekonominin yavaşlaması gerektiğine daha güçlü şekilde vurgu yapmakta; buna karşın özellikle firmalar şikâyetlerini daha yoğun dile getirmektedirler.
Son olarak, TCMB’nin Merkezin Güncesi blogunda yayımlanan “Parasal Sıkılaşma, Temerrüt Riski ve Firmaların Konut Satışı” başlıklı çalışmada bu konuda önemli mesajlar verilmiştir. TCMB bu yazıda, karşılıksız çek oranı ve ticari kredilerde tahsili gecikmiş alacak oranı gibi stres göstergelerinin tarihsel ortalamaların belirgin şekilde altında olduğuna dikkat çekmiştir.
Ayrıca, 2018–2019 gibi önceki parasal sıkılaştırma dönemlerinde firmaların temerrüt riskini azaltmak için başvurduğu varlık satışlarında son dönemde artış gözlenmediği, aksine düşüş görüldüğü belirtilmiştir. TCMB, firmaların sıkılaşma öncesindeki güçlü finansal durumlarının bu görünümde etkili olduğunu değerlendirmektedir. Artan şikâyetlere bir yanıt niteliği de taşıyan bu yazı ile TCMB, para politikasının sıkı kalması ve talebin yavaşlaması gerektiği konusundaki kararlılığını vurgulamıştır.
Temkini elden bırakmayalım
TCMB, Nisan ayı Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini %46 seviyesine yükseltti. Ancak, haftalık repo ihaleleriyle sınırlı likidite sağlamaya devam etmesi nedeniyle efektif para piyasası faizi %49 düzeyinde seyretmektedir. Mayıs ayı enflasyon verileri sonrasında TCMB’nin bu ay içinde bankalararası piyasada uyguladığı ek sıkılaştırmayı kademeli olarak azaltarak, efektif fonlama faizini politika faizine yaklaştırmasını beklerim.
Öte yandan, politika faizinde indirim sürecinin başlaması açısından Temmuz ayı toplantısının daha güçlü bir aday olmaya devam ettiğini düşünüyorum. Enflasyondaki düşüşle birlikte piyasada faiz indirimi beklentilerinin güçlenmesi, finansal koşulların erken gevşemesine ve kredi büyümesinin yeniden hızlanmasına yol açabilir. Geçtiğimiz yılın son çeyreğinde tam olarak bu olmuştu.
Ayrıca enflasyon konusunda da tek olumlu veri ile hareket etmenin sağlıklı olmayacağını, olumlu eğilimin kalıcı hale geldiği konusunda en azından bir veri daha görmek gerektiğini düşünüyorum.