Büyük bir savaş çıkar mı?
ABD'nin “tek ülkeye karşı tek savaş” yürütmeye dayalı bir 21'inci yüzyıl stratejisi geliştirdiği, Rusya ve Çin’in 3. dünya savaşı olmadan, çok kutuplu bir dünyada küresel güç olmak istediği düşünüldüğünde büyük bir savaş çıkmama olasılığı daha yüksek görünüyor.
Son günlerde bir dünya savaşı tartışmasına tanık oluyoruz. Önce Macaristan Başbakanı Viktor Orban, sonra Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve en son Dışişleri Bakanı Hakan Fidan büyük bir savaşın çıkabileceğine dair söylemlerde bulundular.
İki dünya savaşının da merkezi Avrupa’dır. I. Dünya Savaşı için Fransız Devrimi’nin yaktığı bağımsızlık ateşi ile silahlanma için gerekli hammadde ve pazar arayışının yarattığı sömürgecilik ana tetikleyiciler oldu. II. Dünya Savaşı için ise etkenler biraz farklıydı. I. Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım, kaybedenler üzerindeki büyük baskının yarattığı nefret önemliydi. Bunların yanında İspanyol Gribi, 1929 buhranının yarattığı ekonomik kriz, totaliter liderlerin iktidarı, faşizmin yükselişi, silahlanma yarışı, ideolojik kavganın yarattığı bölünme ve Milletler Cemiyeti’nin etkisizliği diğer etkenler oldu.
İki büyük savaşın çıkış nedenleriyle bugünü karşılaştırmak hem kolay hem de zor. Özellikle iki savaş arasındaki uluslararası ortama benzer bir yapı bugün için karşımıza çıkıyor. Covid-19 ve zirveye çıkardığı ekonomik sorunlar, Avrupa’da faşizmin yükselişi, totaliter lider profilinde artış, bölgesel çatışmaların önlenememesi, silahlanma yarışının hızlanması ve Birleşmiş Milletler’in etkisizliği…. En önemlisi ise fikir birliğini tam sağlayamamış ama farklı etkenlerle yolları aynı düzleme çıkan blokların ortaya çıkması.
Bu etkenlere bakıldığında karşılaştırmanın kolay yönü ortaya çıkıyor. II. Dünya Savaşı’nın nedenleriyle bugün yaşandıklarımız gerçekten örtüşüyor. Kıyaslamanın zorluğu ise teknolojik gelişim farklılığından. Büyük savaşlar döneminde var olan teknoloji savaşın çıkmasından duyulacak endişeyi dizginleyemiyordu. İş bir suikasta ya da Hitler gibi bir profilin vereceği karara bağlıydı.
Burada bir yanlış anlamaya sebep olmak istemem. Keza iki savaşın insanlık adına maliyetinin çok yüksek olduğu aşikâr. I. Dünya Savaşı’na 37, ikincisine kolonilerle birlikte 60 ülke katıldı. Savaşların sebep olduğu kıtlık ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenler eklendiğinde ölü sayısı 100 milyonun üzerine çıktı. Günümüzde çıkacak bir savaşta ise yüksek teknolojinin geliştirdiği konvansiyonel ve nükleer silahların varlığı insan kaybını milyarlara çıkarabilecek bir etkinlikte.
En sorunlusu Ukrayna-Rusya krizi
Bugün Ukrayna-Rusya, Çin-Tayvan ve İsrail-Filistin üzerinden büyük savaş okuması yapılmaya çalışılıyor. Çin-Tayvan üzerinden bir savaş okumasının zor olduğu kanaatindeyim. Çin için Tayvan’ın kırmızı çizgi olduğu doğrudur. Ancak Çin, hâlâ ekonomik ve askeri yapılandırmasının bir savaşı kaldırabileceği inancı taşımıyor. Burada ekonomisinin Batı’yla olan ilişkisi önemli etken. ABD ise Ukrayna krizi varken ikinci bir cephe açmak istemez. Bu etkenler bölgede statükonun devamını sağlıyor.
İsrail-Filistin sorununun yayılmasında ise kilit ülke İran. İsrail’in Lübnan Hizbullahı’na karşı girişebileceği bir saldırı İran’ı doğrudan bir çatışmanın içerisine sokar mı? Bu şüpheli. İran’ın dahil olduğu bir çatışmada Arap devletlerinin salt İran yanlısı olacağını düşünmek de doğru olmaz. Bunun yanında böyle bir çatışmada diğer Arap devletleriyle ilişkisi enerjiye dayalı olan Çin’in İran’a tam destek vermesi zor. Dolayısıyla olası çatışmalar İsrail-Arap savaşları gibi bölgesel kalır düşüncesindeyim.
Diğer iki krizin aksine Ukrayna-Rusya arasında yaşanan çatışma Avrupa ve Asya’da büyük bir etki yaratma potansiyeline sahip. Batı destekli Ukrayna’nın kaybetmesi, Batı’nın kaybı olacak. Savaşın Avrupa sınırlarına dayanması ise AB için bir varoluş sorunu. Bu durum Avrupa’da büyük fikir ayrılıklarına neden olabilecek. Keza aşırı sağcı partilerin yükselişi, AB'nin geleceği için bir tehdit oluşturuyor. Avrupa güvenlik yapısının bozulması NATO’nun işin içine girmesi demek olur ki bu büyük bir savaşın işareti olur. Rusya’nın kaybetme olasılığı ise nükleer silahların ateşlenebileceği bir ortamı hazırlayabilir. Bu da 3. Dünya Savaşı’nı kaçınılmaz kılar.
Tüm bu tespitlere rağmen ABD'nin “tek ülkeye karşı tek savaş” yürütmeye dayalı bir 21'inci yüzyıl stratejisi geliştirdiği, Rusya ve Çin’in üçüncü dünya savaşı olmadan, çok kutuplu bir dünyada küresel güç olmak istediği düşünüldüğünde büyük bir savaş çıkMAMA olasılığı daha yüksek görünüyor. Uluslararası kurumların etkisini kaybetmesi küresel sorunlara ortak çözümler bulmayı zorlaştırsa da barışçıl çözümler için küresel bir işbirliği ve diyaloga ihtiyaç her zamankinden daha önemli hale geldi.
Tartışalım ama! İki büyük savaştan ders alarak barışı sürdürmeye odaklanalım derim.