ETA-PKK karşılaştırması

PKK, 12 Mayıs'ta yayımladı­ğı açıklama ile örgütsel yapı­sını feshettiğini, silahlı mücadele yöntemini ve PKK adıyla yürüttü­ğü tüm çalışmaları sonlandırdığı­nı açıkladı. PKK, 11 Temmuz günü sembolik bir silah bırakma töreni yaptı. Bu süreç başarıya ulaşırsa 41 yıldır süren çatışmalar son bulmuş olacak.

Peki dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan terör ile benzerlik ve fark­lılıklar neler? PKK’nın silah bırak­masıyla benzerlik ve farklılık var mı? Bu yazıda buna değineceğiz. İlk olarak ETA (Bask Yurdu ve Öz­gürlük)’dan başlıyoruz…

ETA’nın harekete geçirmeye ça­lıştığı Bask bölgeleri İspanya’nın kuzeyinde yer alan 4 bölge ve Fran­sa’nın güneyinde yer alan 3 böl­geden oluşmaktaydı. Örgütlenme İspanya’da General Franko’nun diktatörlük dönemine denk gelir. Franco’nun yönetiminden kaynak­lanan rahatsızlık 150 bine yakın Basklı genci ülkeyi terk edip, Fran­sa’ya kaçmaya zorladı. Bu gençle­rin 1950’lerin başında Fransa’da yaptıkları örgütlenme silahlı mü­cadeleye dönüştü ve 31 Temmuz 1959 tarihinde ETA kuruldu.

Marksist ideolojiyle ayrılıkçı milliyetçilik birleştirildi

ETA, ilk dönemlerinde üç fark­lı eğilim içinde oldu. Kurulduğu dönemde bölgenin nüfusunun ço­ğunluğunun işçi olması nedeniyle Marksist bir yapılanma içine gir­di. Süreç sonrasında Bask gelenek ve kültürünü yaymayı savunan bir yapıya evrildi ve son olarak Bask halkını özgürlüğüne kavuş­turacak ve bağımsızlığı amaçla­yan silahlı harekete evrildi. Ya­ni Marksist ideoloji ile ayrılıkçı milliyetçilik birleştirildi. Bu sü­recin PKK ile neredeyse bire bir aynı olduğu görülür. Keza PKK da Marksist-Leninist ve etnik ayrılıkçılık temelli bir ideoloji­ye sahiptir.

ETA için silahlı mücadele, 1968’de örgüt mensuplarının ara­cını durduran bir trafik polisini öldürerek başladı. Örgüt ilk planlı eylemini, aynı yıl, Bask bölgesin­deki en üst rütbeli temsilcilerin­den birine suikast düzenleyerek gerçekleştirdi. ETA’nın dünyada en çok ses getiren eylemi, 1973 yı­lında, İspanya Başbakanı Luis Car­rero Blanco’nun öldürülmesi oldu.

ETA eylemlerine bakıldığında PKK ile kıyaslanamayacak bir du­rumla karşılaşıyoruz. ETA kendini feshedene kadar 50 yıllık süreç içe­risinde 1.206 bombalı saldırı, 475 suikast, 169 silahlı saldırı ve 88 sa­botaj olmak üzere toplam 1.938 ey­lem gerçekleşmiştir. Bu eylemler­de yarısı sivil 800’den fazla insanın ölümüne neden olmuştur.

PKK 1984 yılından beri 9 bin eylem gerçekleştirdi

PKK’nın ilk eyleminden kendini fesih kadar geçen süredeki rakam­lar bu iki örgütün büyüklük farkını ortaya çıkarır. PKK 1984’den bugü­ne kadar yaklaşık 9.000 eylem ger­çekleştirdi. Bu eylemlerin yaklaşık %30’u sivillere ve onların sosyal alanlarına yönelik. PKK eylemle­rinin hedeflerindeki çeşitlilik ETA ile karşılaştırılmayacak seviyede. Güvenlik güçlerine yönelik saldı­rıların yanında, doğal kaynaklara, turistlere, özel girişimlere ve inanç merkezlerine saldırılar önemli yer tutuyor. Bu saldırılarda PKK, 11.500’e yakın insanı katletti ki bu sayının %40’ı sivillerden oluşuyor.

Bask bölgesi topraklarının hem İspanya’da hem de Fransa’da olma­sı ETA’ya avantaj sağlamıştı. ETA, eylemlerini İspanya’da gerçekleş­tirirken örgütsel yapısını Fran­sa’da muhafaza edebilmişti. Fran­sa, 1990’ların ortasına kadar, ETA üyelerini tutuklamadı veya tutuk­lasa dahi İspanya’ya iade etme­di. Anti-terör gruplarının Fransa topraklarındaki eylemleri sonrası terörün kendi topraklarına sıçra­ması üzerine Fransa, ETA’ya karşı aktif bir mücadele başlattı. Örgüte yönelik Fransa-İspanya ortak ope­rasyonları örgütün gücünün zayıf­lamasında oldukça etkili oldu.

Her ne kadar iki ülkede faaliyet gösterse de ETA hiçbir zaman bu ülkelerde bir bölgeyi kontrol ede­cek kadar bir güce sahip ol­madı. PKK'nın yapılanma­sı ise Suriye, Irak ve İran topraklarını kapsadı. Irak’ı merkez kabul eden örgüt Su­riye’de YPG/PYD, İran’da PJAK olarak yapılandı. Bu ülkeler belirli dönemler ör­gütü Türkiye’ye karşı kul­lanmaktan çekinmediler.

Örgütün kullanılması yal­nızca sınır komşularımız ta­rafından yapılmadı. Bu ülkelerdeki rejimleri devirme ve bölgeyi kendi çıkarlarına göre şekillendirmek is­teyen ülkeler için de kullanıldı ve hala kullanılmaya devam ediyor.

İddialara göre finansal güç 28 milyar dolar

Bunların dışında PKK’nın Avru­pa yapılandırmasının örgüte hu­kuksuz finansal kaynak yaratma­sına da bu güçler tarafından göz yumuldu. Örgüt bu yolla yalnızca ülkeler tarafından kullanılan bir kukla olmaktan çıktı. Örgüt insan, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı kartellerinin önemli ortakları ara­sına girdi. Örgütün finansal gücü­nün 28 milyar dolar olduğu iddia edilmekte. Bu rakam BM’ye kayıtlı 193 ülkeden 85’inin GSMH’ın,dan daha büyük.

PKK gerek kapsadığı alan, üye sayısı ve finansal gücü gerekse iliş­kisi olduğu, kendisine alan buldu­ğu ülkeler bakımından ETA'dan çok daha büyük.

İspanya, 2000’li yıllarda Fran­sa ve AB’den aldığı destekle teröre karşı uluslararası iş birliğine git­miş, bu ittifak sonucu ETA, eylem gerçekleştiremez duruma düşmüş­tür. PKK'nın sınırlar ötesi yapı­sı düşünüldüğünde sürecin üçün­cü ülkelerin katılımı yönetilmesi kaçınılmazdır. Nitekim PKK tüm dünyada terör örgütü kabul edilse de İran kolu PJAK yalnızca Türki­ye, ABD, İran ve Japonya tarafın­dan terör örgütü olarak kabul edi­lirken Suriye kolu YPG/PYD De­mokratik Suriye Güçleri (SDG) içerisinde yer aldığından hiçbir ül­ke tarafından terör örgütü olarak kabul edilmemektedir.

ETA büyüklüğündeki bir örgü­tün silahları teslim süreci ve örgü­tün kendini tamamen feshetme­si altı yıl sürdü. PKK için ortamın oluşması durumunda bu sürecin daha fazla zaman alacağını kestir­mek zor olmasa gerek.

Bu tür süreçlerde silahlı gruplar içinde bölünmeler yaşanması ol­dukça yaygın. Sürecin sağlıklı iler­leyebilmesi için PKK’nın tüm kol­ları aynı kararda birleşmeli. Örgüt içinde bir kopma veya silah bırak­maya karşı çıkan sertlik yanlısı bir grup olmamalı. Keza normalleşme yalnızca belirli grupların silah bı­rakmasıyla veya yalnızca Türki­ye’den çekilmeleriyle elde edile­mez. Dolayısıyla PKK’nın Suriye ve İran kolunun da kendini feshet­meyi ve bu ülkelerde siyasi bir ya­pıya bürünmeyi kabul etmesi gere­kiyor. Bunun sağlanması yalnızca zamana bağlı değil, hükümetin de örgütün iç tartışmalarını yürütme­sine izin vermesi önemli ki Türki­ye bunu yapıyor.

Terörsüz Türkiye sürecini toplum da kabul etti

ETA kendini feshettiğinde örgüt üyelerinin büyük çoğunluğu ha­pisteydi. Bu üyelerin entegrasyo­nu hapisten sivil hayata geçiş şek­linde oldu. Hapiste olmayanların topluma karışması ise hissedilme­den yapılabildi. PKK için ise du­rum oldukça karışık. Eyleme katıl­mış, katılmamış, lider kadrosunda yer almış-almamış ayrımını yapa­bilmek ya da bunu sağlıklı yapabil­mek bile önemli bir süreç.

Türkiye’de başlatılan “terörsüz Türkiye” süreci toplumun gene­linde kabul görmüş durumda. Bu­nun yanında Türkiye’de Kürt kö­kenli vatandaşların PKK’ya olan desteği azalmış, örgüt silahlı ey­lem konusunda ülke içerisinde meşruiyet sıkıntısı çekmeye baş­lamıştır. Bu noktada PKK ve kol­ları aynı noktada buluşamaz ise PKK’nın süreci baltalayan yapısı Türkiye’de karşılığını yitirmesi ve giderek daha marjinal bir örgü­te dönüşmesiyle sonuçlanacaktır.

Tüm bunların yanında örgütün kendisine yakın partiler vasıta­sıyla bir siyasal taban yaratmayı başardığı söylenebilir. Bunu ETA örneğinde de gördük. Bu yüzden silahlı mücadelenin son bulması bu siyasi alanın ve tabanın yaşa­masının önünde bir engel olma­yacağı gibi siyasi alanı ve tabanı daha da besleyeceği öngörülebilir.

Sonuç itibarıyla iki silahlı terör örgütünü ele aldığımızda “ben­zerlik”lerden daha fazla “farklı­lık”lar öne çıkıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar