Rusya-Ukrayna barışı!

Türkiye’nin en kök­lü yayın organların­dan Dünya Gazetesi’nde, bu köşede, bugüne kadar 112 yazı yazdım. Bu yazı­ların 13 tanesi Rusya-Uk­rayna krizi üzerine oldu. Hala kriz üzerine yazmaya devam edeceğiz gibi gözü­küyor.

İlk yazının tarihi 9 Ara­lık 2022. Yazıda Rusya’nın Koso­va örneğini uluslararası hukuk açı­sından ustalıkla kullandığı ve Batı­yı kendi silahı ile vurduğu üzerinde durmuş, Ukrayna için Batı’nın Rus­ya’yı durdurmaktan başka çaresi ol­madığını yazmıştım. Keza Batı bu­nu yaptı. Daha doğrusu ABD, Avru­pa’yı mecbur bıraktı. İç meselelerle boğulan Avrupalı liderlerde bu mec­buriyeti kendi gelecekleri için fay­dalı gördüler.

Bir hafta sonraki yazımda ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında, Fransa ve Almanya’yı Çin ve Rusya konusundaki politikalarını destek­ler hale getiremediğini ancak Uk­rayna krizini büyük bir “Rus teh­didi” olarak sunmakta başarılı ol­duğunu ifade ettim. ABD adına bu strateji, Avrupa’nın ABD güvenlik vagonuna tekrar binmesini ve NA­TO’nun Avrupalılar için yeniden tek güvenlik şemsiyesi olmasını sağladı.

Bugün geldiğimiz süreç üç yıl ön­ceki tespitimizi doğrular nitelikte. Nitekim bir hafta sonraki yazımda AB için ekonomik güç olarak tanım­lanmanın ötesine geçemeyeceği bir geleceğin söz konusu olduğunu yaz­mışım. Geldiğimiz nokta tam da bu­nu gösteriyor.

Trump’ın gelişiyle işler Avrupalı­lar için daha da dramatik hale geldi. Avrupalı liderler Ukrayna ve Gazze krizlerinde etkisiz eleman durumu­na düştüler. Oval ofiste Trump’ın karşısında verdikleri fotoğraf ise bu durumun ispatı oldu.

Sonraki yazılarımızda Ukrayna’yı işgal girişiminin siyasi anlamda Rusya’ya verdiği en önemli zararın Batı bloğunu tekrar bir kutup hali­ne getirmesi olduğunu yazmıştım. Açıkçası bu düşüncem Trump’ın yönetime gelmesiyle boşluğa düştü.

Zelenski ile tüm diplomatik tea­mülleri çöpe atarak yaptığı görüş­me, Rusya’nın eline büyük kozlar vermekle kalmadı, elini çok güçlen­dirdi. Sonrasında Rusya’ya yaptığı tehditler, Rusya tarafından dikkate alınmadı. Bunun yanında İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım tüm göz­leri Filistin topraklarına çevirdi ki bu da Rusya’yı rahatlatan bir ortam yarattı.

Bugün geldiğimiz diplomasi süre­ci Rus isteklerini çok daha fazla dik­kate almak durumunda. Trump’ın 28 maddelik barış planı Ukray­na’nın savaş öncesi topraklarından tavizi mecbur kılıyor. Azak Denizi bir Rus gölü haline getiriliyor. Bu durum Rusya’nın en büyük filosu olan Karadeniz Filosunun emniyeti açısından önem taşıyor.

Kerç Boğa­zı artık iki ülkeye ait değil. Bu plan kabul edilirse Kerç Köprüsü yalnız­ca Rus topraklarını bağlayacak. Ce­nevre’den gelen haberler AB üyele­rinin ABD’yi planda değişiklik yap­mak için ikna ettiği yönünde. Bu ikna Ukrayna’nın toprakları üzeri­ne mi? Ukrayna ordusunun sınır­landırılması üzerine mi? Bu bilin­miyor.

Bu savaşın amasız lakinsiz kay­bedeni Ukrayna’dır. Büyük ihti­malle Azak Denizine kıyısı kalma­yacak. Karadeniz’e olan kıyılarının yarısından fazlasını kaybedecek. Güvenliği ve doğal kaynakları Ba­tı’ya bağımlı olacak. Bir an aklıma II. Dünya Savaşı öncesi Çekoslovak­ya’sı geldi. Onlarda inanmışlardı.

Son bir cümlede Türkiye-Rus­ya ilişkisini Erdoğan-Putin üzerin­den okuyanlara. Bilin ki barış planı­nın Rusya’nın isteklerini daha fazla yansıtacağı beklentisi orta vadede bizi de olumsuz etkiler. Karadeniz bölgesinde daha genişleyen bir Rus­ya bizim çıkarlarımıza aykırı. Suri­ye’ye geri dönecek bir Rusya gelecek için risk. Türk Cumhuriyetlerini hiç düşünemiyorum desem…

Yazara Ait Diğer Yazılar