CDS’te yüksek kırılganlıktan makul riske

Kredi Temerrüt Takası (CDS), bir ülkenin veya kuruluşun finansal yükümlülüklerini yerine getirememe riskini fiyatlayan ve uluslararası sermaye akışları açısından kritik önem taşıyan temel bir makroekonomik göstergedir. Basitçe, bir borcun temerrüt (ödenmeme) riskine karşı ödenen bir sigorta primi olarak düşünülebilir. CDS primi ne kadar yüksekse, ilgili ülkenin borçlanma maliyeti (Risk Primi) o denli artar ve ülke ekonomisinin dış şoklara karşı kırılganlığı o ölçüde yüksek kabul edilir.

CDS puanı, baz puan (bp) cinsinden ifade edilir. Her 100 bp, borcun %1’ine tekabül eder. Örneğin, 400 bp seviyesindeki bir CDS, 10 milyon dolarlık bir borcun temerrüt riskine karşı sigortalanması için yılda yaklaşık 400.000 dolar ödenmesi gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle, CDS’in düşmesi uluslararası güvenin arttığını, yükselmesi ise risk algısının büyüdüğünü ve ulusal ekonomiye duyulan inancın azaldığını gösterir.

Türkiye’nin makroekonomik risk algısında değişim

Türkiye ekonomisinin son yıllardaki seyri, CDS’in makroekonomik kırılganlığı nasıl yansıttığına dair çarpıcı bir örnek sunmaktadır. 2022 yılının ortalarında Türkiye’nin CDS’i 900 baz puanın üzerine çıkarak, ülkenin borçlanma maliyetinin aşırı yükseldiğini ve borcun ödenememe riskinin yatırımcılar nezdinde kritik bir seviyeye ulaştığını işaret etmiştir. Bu yüksek seviye, o dönemki yüksek enflasyon, negatif reel faiz politikası ve dış ticaret dengesindeki yapısal sorunlarla beslenen makroekonomik dengesizliklerin bir yansımasıydı. Bu durum, yabancı sermayenin ülkeden kaçmasına yol açarak rezervler üzerinde baskı oluşturmuş ve yerel para biriminin değer kaybını hızlandırmıştır.

Bugün itibarıyla, CDS’in 259 baz puan seviyesine gerilemesi, uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye dair risk algısının önemli ölçüde iyileştiğini göstermektedir. Bu sert düşüş, esasen Haziran 2023’ten itibaren uygulamaya konulan Ortodoks ekonomi politikalarına geçişin ve para politikası sıkılaşmasının bir sonucudur. Faiz oranlarının enflasyon beklentilerini dizginleyecek seviyelere yükseltilmesi, mali disiplinin önceliklendirilmesi ve rasyonel ekonomi yönetiminin sinyalleri, piyasalarda güvenin yeniden tesis edildiğine işaret etmektedir.

CDS düşüşünün makroekonomik çıkarımları

CDS’teki bu iyileşme, Türkiye ekonomisi için birden çok makroekonomik sonuç doğurur:

1. Dış Borçlanma Maliyetinin Azalması: Kamu ve özel sektörün dış piyasalardan borçlanma faizleri doğrudan düşer. Bu, özellikle yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türk şirketlerinin ve Hazine’nin üzerindeki faiz yükünü hafifletir.

2. Sermaye Girişinin Kolaylaşması: Düşen risk primi, Türkiye’yi uluslararası portföy yatırımcıları (sıcak para) ve Doğrudan Yabancı Yatırımcılar (DYY) için daha cazip hale getirir. Sermaye akışlarının artması, döviz rezervlerinin güçlenme sine ve cari işlemler açığının finansmanına katkı sağlar.

3. Yatırım Kararlarının İyileşmesi: Daha düşük bir risk ortamı, yerli ve yabancı yatırımcıların uzun vadeli yatırım kararlarını olumlu etkiler. Bu, potansiyel büyüme hızının ve istihdamın artmasına zemin hazırlar.

4. Kırılganlıktan Dayanıklılığa Geçiş Sinyali: “Yüksek kırılganlık” döneminden “makul risk” seviyesine geçiş, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırma potansiyeline sahip olduğunu gösterir. Sürdürülebilirlik ve gelecek senaryoları CDS tek başına nihai bir ölçüt olmamakla birlikte, makroekonomik istikrar yolunda güçlü bir sinyaldir. Ancak bu olumlu tablonun kalıcı olması, politika yapıcıların atacağı adımlara bağlıdır.

İyimser Senaryo (Sürdürülebilir İyileşme): Eğer ekonomi politikaları kararlılıkla sürdürülür, yapısal reformlar hız kazanır (özellikle enflasyonla mücadele, hukuk ve vergi alanında) ve küre sel piyasalarda önemli bir şok yaşanmazsa, CDS’in 200 baz puanın altına inmesi beklenebilir. Bu seviye, Türkiye’nin Gelişmekte Olan Ülkeler ortalamasına yaklaşması ve yatırım yapılabilir seviye (investment grade) notuna giden yolu açması anlamına gelir. Bu durum, sermaye girişlerini kalıcı hale getirerek hem kamu borçlanma maliyetlerini düşürür hem de reel sektörü rahatlatır.

Temkinli Senaryo (Dalgalanma ve Risk Artışı): Jeopolitik risklerde ani yükselişler, siyasi belirsizlikler veya küresel finansal koşulların beklenenden hızlı sıkılaşması (örneğin ABD Merkez Bankası’nın faiz artışlarına devam etmesi), CDS’in yeniden yükselmesine neden olabilir. Bu nedenle, mevcut düşüş trendinin korunabilmesi için ekonomi yönetiminin mali disiplin, fiyat istikrarı ve öngörülebilirlik ilkelerinden sapmaması kritik önem taşımaktadır. Ekonomideki iyileşmenin finansal piyasalardan reel ekonomiye yayılması ve vatandaşların enflasyon beklentilerini kalıcı olarak düşürmesi, CDS primindeki düşüşün en büyük teminatı olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar