Çok geç olmadan
Son günlerde dalga -dalga yayılan ve kamuoyunu en çok meşgul eden konuların başında 2026 yılından itibaren uygulanacak emlak vergisine esas olmak üzere takdir komisyonlarınca yapılan arazi ve arsa metrekare birim değer tespitleri konusu gelmektedir.
Normalde emlak vergisi her yıl bir önceki yıl vergi hesaplanmasına esas olan değerin yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılması suretiyle belirlenen matrah üzerinden ödenmektedir. Dört yılda bir takdir komisyonları devreye girerek bütün belediyeler nezdinde arazi ve arsa metrekare birim değerlerini yeniden belirlemektedirler.
Normal şartlarda, emlak vergisi kanununa göre bu dört yıllık süre içerisinde de vergi değerini anlamlı ölçüde değiştirecek; yeni bina inşa edilmesi, imar durumu değişmesi veya şehir, kasaba ya da köyde emlak vergi değerini %25’ten fazla değiştirici bir gelişme söz konusu olması durumunda emlak vergi değerinin yeniden belirlenmesi söz konusudur. Kanunun 29 ve 33’ncü maddelerinde bu durumlar ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.
Dört yılda bir yapılan değerlemelerde ise Kanunda herhangi bir alt veya üst sınır belirlenmediği için takdir komisyonları bu gelişmeleri de dikkate alarak değer takdiri yapmak durumundadırlar. Zaten her yıl emlak vergisine esas değerler yeniden değerleme oranının yarısı ile artarak uygulandığı için de bir özel gelişme olmayan durumlarda değer takdirlerinin de makul seviyede olması beklenir.
2017 yılında yasal düzenleme ile müdahale edilmişti
Uygulamada istisnai bazı zamanlarda bu değer takdirlerinde gereğinden fazla artışların yapıldığı durumlar söz konusu olabilmiştir. Nitekim 2017 yılı arazi ve arsa değer takdirlerinde aşırı artışların görülmesi üzerine Hükümet tarafından yasal düzenleme ile müdahale edilme gereği doğmuştur. Emlak Vergisi Kanununa 7061 sayılı Kanun’la eklenen geçici 23’ücü madde ile: yapılan diğer takdirlerinde 2017 yılı emlak vergisine esas birim değerlerin %50 sinden fazla artış olan durumlarda 2017 yılı için uygulanan değerlerin %50 fazlasının dikkate alınacağı, takip eden yıllarda emlak vergisi değerinin belirlenmesinde baz değer olarak hesaplanan bu yeni değerin dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır. Böylece çıkan ve vergi ödemesi sırasında ortaya çıkabilecek birçok ihtilaf sonlandırılmıştır.
Doğrusu 2017 yılında yapılan değer takdirlerinde dahi bu yılki kadar fahiş artışlar görülmemişti. Bu yıl birçok ilde piyasa rayicinin de çok üzerinde mevcuttaki değerin 40-50 katına kadar artış olan değer takdirleri söz konusu olmuştur. Bu durum birçok vatandaşın dava açma yoluna gitmesine neden olan bir sunucu doğuracaktır. Değer takdirlerine dava açmak için adli tatil nedeniyle 8 Eylül son gün olacaktır. Bu aşamada haberdar olamayan vatandaşlar açısından önümüzdeki yıl mart, nisan, mayıs aylarında emlak vergilerini ödemek istediklerinde karşılarına çıkan rakamların ödenemez olduğunu görmeleri ile ikinci bir dava furyası daha ortaya çıkabilecektir.
Açıklama ile bu kargaşa giderilebilir
Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde olduğu için bugünlerde bir yasal düzenleme teklifi verilmesi ve bunun mecliste görüşülmesi mümkün değil. Yasal düzenleme görüşmelere Ekim ayından itibaren başlayabilecektir. Bu da takdirlere ilişkin dava açma süresinin sona ermesi anlamına geleceğinden haberi olan vatandaşlar açısından yoğun bir dava açılması trafiği yaşanacaktır. Bu nedenle bizim önerimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın konuya el atması ve yasal düzenleme yapılacağı mesajını vermesiyle, vatandaşların mağduriyetinin ortadan kaldırılması ve vergi mahkemelerinin bu tür davalarla meşgul edilmesinin önüne geçilmesidir.
Emlak vergisi ülkemizde motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi gibi vergilerle beraber servet üzerinden alınan vergilerin en tipik örneklerindendir. Belediyeler tarafından tahsil edildiği için de belediye gelirleri arasında genel bütçeden aktarılan paylardan sonraki ikinci önemli gelir kalemidir.
Modern vergicilikte daha ziyade likit olan gelir ya da harcama üzerinden alınan vergiler temel vergileri oluşturur. Servetin ise, üzerinden vergi alı anmasından ziyade vergi güvenlik müessesesi aracı olarak kullanılması daha anlamlıdır. Günümüzde sermaye hareketlerinin çok hızlı ve kaygan olduğu dikkate alınarak servet artışlarının bir vergi güvenlik müessesesi olarak uygulanmasının da özellikle gelişmekte olan ülkeler bakımından nadir örnekleri bulunmaktadır.
Bize göre de günümüz teknolojik koşullarında para hareketlerinin kontrolünün en etkili vergi güvenlik müessesesi olduğu ve vergilemede gelir ve harcama gibi likit kaynakların esas alınması daha doğrudur.