Deprem
Depreme eşimle bir alışveriş merkezinde dolaşırken yakalandık. Giriş katında olduğumuz için sakince dışarı çıktık. Malum saat nispeten erken olduğu için çok kalabalık değildi. Ancak sarsıntıyla beraber, merdivenlerden koşmaya başlayan kalabalığı görünce beni depremden daha çok, başka bir mesele endişeye sevk etti.
Biz acil durumlarda ne yapacağımızı bilmiyoruz. Burada kendim de dahil herkesi kast ediyorum. Eğitimler alıyoruz, veriyoruz ama o panik anı gelince her şeyi unutuyoruz. Normaldir, insan panikler önce can derdine düşer ama sonrasında sakinler organize olur. Sanki biz ikinci aşamayı biraz yönetemiyoruz. Her benzinci önünde uzun kuyruklar, marketlerde sıralar, bankamatiklerden para çekme yarışı. Her kuyrukta ayrı bir kavga gürültü. Hep itiş kakış. Açık söyleyeyim, beni depremden ziyade sonrası korkutuyor. Bu hal tavır ve öne geçme hevesi, sıra kapma derdi. Gemisini kurtaran kaptan meselesi beni korkutuyor.
Gelelim ikinci mevzuya. Artık alıştık ama keşke alışmasaydık. Her doğal afet, terör olayı, yangın ya da acı bir hadisenin ardından yas bile tutamadan, bilhassa sosyal medya siyasi kamplaşma alanına dönüşüyor. Acımızı yaşayamadan, sen yaptın ben yaptım kavgası başlıyor. İçimiz yanarken, herkesin topu diğer tarafa atma yarışı başlıyor. O yüzden ne oldu ne bitti anlamadan hemen kavgaya tutuşuyoruz, olayın esasından ve temelinden uzaklaşıp gidiyoruz. Kısa süre sonra neden başlamıştı bu tartışma deyip, yeni bir kavga derdi bulup acılarımızı unutup gidiyoruz.
Üçüncü mesele en enteresanı. Bilim insanı kavgaları. Böyle durumlarda reyting peşine düşülür mü? Maalesef ki düşüyoruz. Bilim her şeyi ile tek bakış açısına sahip olunan bir yaklaşım olsa, dünya hala düzdü, elektrik hak getire, demir zaten uçamaz ve yüzemezdi. Farklı insanlar, önce farklı şeyler düşünür, sonra farklı veriler toplarlar bazıları eksik bazıları yanlış. Bu verilerle tartışılır, konuşulur yanlışlar ve doğrular olur sonunda ortaya bilim çıkar.
Bu insanlarda ellerindeki verilerin farklılığından ya da aynı verileri farklı yorumlamalarından dolayı farklı düşünebilirler. Hata da yapabilirler, fikirlerini de değiştirebilirler ama hakaret etmeden taraf tutmadan ben bucuyum, sen şucusun demeden bilimi bile dinleyemiyoruz. Hocaların farklı bakışlarından kavga çıkar mı? Biz onu da başarıp çıkarıyoruz. Aslında işin özeti çok basit, deprem olacak diyen hocayı dinle ona göre önlemini al, hiçbir şey olmayacak diyen hocayı dinle sakin ol, panikleme.
Son nokta kentsel dönüşüm meselesi, bakınız bu iş çok önemli. Bu iş kolay iş değil, maddi manevi çok ağır yükleri var. Bu mesele iktidar, muhalefet demeden, belediye ya da bakanlık demeden gerçekten bir milli seferberlik haline dönüşmeli. Planlı ve organize bir şekilde, sakin ama hızlı bir dönüşüm şart.