Dezenflasyonun ince patikası ve OVP’nin yeni çerçevesi

Türkiye ekonomisi eylül ayına girerken, gözler eylülün ilk haftasında açıklana­cak yeni Orta Vadeli Program’a çevrildi. Üç yıllık yol haritası niteliğindeki OVP, sadece sayısal hedefleri değil, aynı zamanda politi­ka eşgüdümünü de belirleyen kritik bir bel­ge olacak. Bu yılki programın en önemli farkı ise, Merkez Bankası’nın enflasyon raporun­da ilk kez somut ara hedeflerle net bir de­zenflasyon patikası ortaya koymuş olması. Bu nedenle yeni OVP’nin, para politikasıyla daha güçlü bir uyum sergilemesi bekleniyor.

Merkez Bankası’nın son raporunda çizdi­ği tablo, 2025 sonunda %24, 2026’da %16 ve 2027’de tek haneli (%9 civarı) enflasyona işa­ret ediyor. Nihai hedef orta vadede %5. Bu ara hedefler, OVP’nin enflasyon tahminleri için çıpa işlevi görecek. Programın 2028 yıl sonu için %5-7 aralığına yakınsayan bir hedef koy­ması kuvvetle muhtemel. Bu, hem fiyat istik­rarı vizyonunu güçlendirecek hem de piyasa beklentilerinde tutarlılık sağlayacak.

Hedeflerle uyumlu ücret politikası

Enflasyonla mücadelede en kritik konular­dan biri, gelirler politikası ve yönetilen fiyat­ların bu hedeflerle uyumlu hale getirilmesi. Geçmiş yıllarda enflasyonun gerisinde kalan ücret artışları veya kamu fiyat ayarlamaları sıklıkla beklentileri bozdu. Yeni OVP’de bu tür kararların artık “geçmiş enflasyona en­deksli” değil, “hedeflerle uyumlu” biçimde alınacağı açıkça vurgulanacaktır. Asgari üc­ret ve kamu ücretleri bu yeni yaklaşımın en somut sınavı olacak.

Büyüme tarafında ise Türkiye’nin 2026- 2028 döneminde potansiyelini aşmayan, dengeli bir büyüme patikasına yönelmesi bekleniyor.

Son iki programda olduğu gibi, “talep bas­kısı yaratmayan, verimlilik temelli büyüme” söylemi korunacak. Tahmini rakamlar 2026 için %4, 2027 için %4,5 ve 2028 için %5 ci­varında şekillenebilir. Bu oranlar yüksek iç talep genişlemesiyle değil, dijital dönüşüm, yeşil yatırımlar, sanayide verimlilik artışları ve ihracat odaklı bir modelle desteklenecek­tir. Kısacası, büyüme hedefi ile enflasyon he­defi birbirini baltalamayan bir uyum içinde sunulacaktır.

Kamu maliyesinde konsolidasyon

Kamu maliyesi tarafında ise konsolidas­yon ana başlık olacak. OVP 2025-2027, büt­çe açığının GSYH’ye oranını %3,1’den %2,5’e indiren bir yol haritası çizmişti. Yeni prog­ramda bu eğilim devam edecek ve açığın 2028’de %2’nin altına inmesi hedeflenecek. Faiz dışı fazla vermek, mali çıpanın güçlen­dirilmesi açısından önemini koruyacak. Har­cama gözden geçirmeleri, kamu tasarruf ted­birlerinin kurumsallaşması ve Tek Hazine Kurumlar Hesabı uygulamasının yaygınlaş­tırılması gibi araçların yine ön planda olması bekleniyor. Kamu ihale sisteminde şeffaflık ve etkinlik sağlayacak düzenlemeler de prog­ramın yapısal ayağında yer alacaktır.

Dış dengeye bakıldığında, yeni OVP ca­ri açığın kademeli olarak azalacağı bir tab­lo çizecektir. 2026’da GSYH’nin yaklaşık %2,5-3’ü düzeyinde olan cari açığın, 2028’de %2’nin altına gerilemesi hedeflenebilir. Bu iyileşme, turizm gelirlerindeki artış ve ih­racatın katkısıyla sağlanırken, aynı zaman­da enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklığa da hassas olacaktır. Rezerv birikimi ve finans­man kalitesinin güçlenmesi de programın fi­nansal istikrar bölümünde öne çıkacaktır.

İhtiyatlı senaryo ön planda

Öte yandan riskler masadan kalkmış değil. Küresel enerji fiyatlarındaki artış veya gıda arzındaki şoklar, enflasyon patikasını yuka­rıya çekebilir.

Hizmet enflasyonundaki katılık da, para politikasının faiz indirimlerinde daha ihti­yatlı davranmasını gerektirebilir. Ayrıca kü­resel merkez bankalarının beklenenden da­ha yavaş gevşemesi, gelişen ülkelere yönelik sermaye akımlarında oynaklık yaratabilir. Bu belirsizliklerin, OVP’de “ihtiyatlı senar­yo” başlığı altında not düşülmesi sürpriz ol­mayacaktır.

Sonuç olarak, eylülün ilk haftası açıklan­ması beklenen yeni Orta Vadeli Program, Merkez Bankası’nın çizdiği dezenflasyon pa­tikasını sahiplenerek daha gerçekçi ve tutar­lı bir çerçeve sunmalıdır. Büyüme hedefle­ri daha dengeli, mali disiplin daha sıkı ve dış denge daha ihtiyatlı bir çizgide olması piya­salar için yeni bir motivasyon olarak görü­lebilir. Türkiye ekonomisi için asıl mesele, bu hedefleri yazmak değil, uygulamada ka­rarlılıkla sürdürmektir. Çünkü artık piyasa­lar sadece hedefleri değil, uygulamanın sa­mimiyetini ve sürdürülebilirliğini ölçüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar