Türkiye ekonomisinde not artışı ve beklentilerin gölgesi

Piyasalarda aşırı olumsuz fiyatlama döngüsünden çıkışta ilk adım, faiz indirim döngüsünün başlaması bek­lentisiydi. Bu beklentinin ilk ayağı, geçen hafta TCMB’nin PPK toplantısında alınan 300 baz puanlık indirim ile des­teklenmiş oldu.

Bundan son­raki indirim sürecinde bizim hedefimiz, yıl sonunda poli­tika faizinin %35 seviyesine ulaşması şeklindedir. Gerçek­leşmelerde ise 300-250-250 baz puanlık indirimlerle önü­müzdeki toplantılarda karar alınması şeklinde bir patika öngörüyoruz. 19 Mart sonra­sı yaşanan piyasa dalgalanma­sının ardından bu süreci, bir dengelenmenin teyidi olarak değerlendiriyorum.

Moody’s’in not artışı: Parasal disiplinin ödülü mü, yoksa malumun ilanı mı?

Moody’s, not artırım süre­cinde diğer iki derecelendir­me kuruluşunun bir basamak gerisinde kalmıştı. Bu toplan­tı ile birlikte Moody’s aldığı not artışıyla Türkiye’yi diğer kuruluşlarla aynı seviyeye ge­tirmiş oldu. Moody’s, kara­rın gerekçesi olarak Merkez Bankası’nın sıkı ve tutarlı pa­ra politikasını, enflasyondaki sert düşüşü (%72 - %35) ve ca­ri açıkta yaşanan keskin daralmayı (%5,4 - %0,9) ön plana çıkarıyor. Özellikle Merkez Ban­kası’nın siyasi dalgalan­malara rağmen fiyat is­tikrarını önceleyen bir rota izlemesi, yabancı yatırımcıların Türk Li­rası’na olan güvenini yeniden kazandırdı. An­cak görünümün “pozi­tif”ten “durağan”a çekilmesi, iyileşmenin hâlâ kırılgan ol­duğuna işaret ediyor.

Fitch: Dengeyi koruyun, not gelebilir

Fitch tarafında ise daha temkinli bir yaklaşım hâkim. Kurum, enflasyondaki düşüşü ve rezervlerdeki toparlanma­yı olumlu karşılasa da dış borç dinamiklerinin zayıf olması, yüksek dış finansman ihtiya­cı ve politika belirsizlikleri­ni not artışının önünde engel olarak değerlendiriyor. Fitch, 2026’ya kadar sıkı para politi­kalarının süreceğini öngörse de 2028’deki başkanlık seçimi yaklaşırken bu duruşun sür­dürülebilirliğini sorguluyor.

Yapısal reformlar hâlâ beklemede

Her iki kuruluşun değerlen­dirmesinde de ortak bir nok­ta dikkat çekiyor: Türkiye’nin yapısal reformlar konusun­daki ilerleme beklentileri dü­şük. Özellikle enerji bağımlı­lığı, üretim yapısındaki itha­lat yoğunluğu ve düşük katma değerli ihracat gibi kronik so­runlar çözülmeden, kredi no­tunun kalıcı olarak daha yuka­rılara taşınması için yeni bir hikâye ve önemli, kalıcı iyileş­meler gerekli.

Piyasalarda not artışı “beklenti bitti” fiyatlaması yaratabilir

Borsa İstanbul’da son haf­talarda yaşanan yükselişin te­mel motivasyonlarından bi­ri Moody’s’ten bir not artışı beklentisiydi. Bu beklenti, cu­ma akşamı gerçekleşerek fi­yatlamalara dahil oldu. Ancak teknik analiz cephesinde olu­şan yükselen takoz formasyo­nu, kısa vadede bir düzeltme hareketinin kaçınılmaz olabi­leceğine işaret ediyor. 10.825 ve 10.900 puanlar kritik di­renç seviyeleri olurken, aşağıda 10.580 ve 10.495 destekleri yakından ta­kip edilecek.

Enflasyon ve TCMB raporu gündemde

Ekonomi cephesin­de gözler şimdi 3 Ağus­tos’ta açıklanacak olan temmuz enflasyon ve­risinde ve 14 Ağustos’ta sunulacak olan TCMB Enflas­yon Raporu’nda olacak. Özel­likle TCMB’nin dezenflas­yon süreciyle ilgili vereceği sinyaller ve yıl sonu hedefle­rindeki olası güncellemeler, piyasaların ikinci yarıdaki yö­nü açısından belirleyici olabi­lir.

Yeni ticaret düzeni ve Türkiye’nin stratejik konumu

Öte yandan, Cumhurbaş­kanı Yardımcısı Cevdet Yıl­maz’ın yaptığı açıklama, kü­resel ticaretin yeni yönleri­ne dikkat çekiyor. ABD ile AB arasında çerçevesi çizilen ye­ni ticaret anlaşması, Çin baş­ta olmak üzere diğer büyük aktörlerle dengeleri yeni­den şekillendirebilir. Türki­ye, AB ile olan Gümrük Birli­ği ve serbest ticaret anlaşma­ları sayesinde bu dönüşümde hem fırsat hem de risklerle karşı karşıya kalabilir. Yeni lojistik hatlar, tedarik zinciri kaymaları ve yatırım karar­larındaki yön değişiklikleri, önümüzdeki yıllarda Türki­ye’nin ticaret ve üretim mo­delini yeniden tanımlayabi­lir.

Sonuç: İyileşme sürse de riskler masada

Türkiye ekonomisinde son iki yılda önemli mesafeler ka­tedildiği yadsınamaz. Ancak kredi notundaki artışlar hâlâ “yatırım yapılabilir” not se­viyesine ulaşmak için yeterli değil. Enflasyonda kalıcı dü­şüş, rezervlerin güçlenmesi ve yapısal reformlara yöne­lik kararlılık, not artışlarının devamı için kritik eşikler ola­rak önümüzde duruyor. Olası Anayasa değişikliği, önümüz­deki dönemde piyasalar üze­rinde etkili olabilecek majör faktörlerden biri olabilir. Bu fiyatlama stratejisi, anayasa reform sürecinin ne kadar iyi yönetileceğine ve toplumsal mutabakatı ne kadar kapsa­yıcı olacağına bağlı olacaktır.

Yatırımcı güveninin tesisi kadar, bu güveni sürdürecek ekonomik ve kurumsal altya­pının güçlendirilmesi, Türki­ye’nin sürdürülebilir büyüme patikasına kalıcı şekilde dön­mesinde belirleyici olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar