Trump’ın BRICS’e yönelik gümrük tehdidi ve Türkiye açısından muhtemel etkiler

Trump’ın 2 Nisan’da yaptığı gümrük tarifeleri düzenlemesindeki uzatma döneminin sonuna yaklaşırken, hedefi­ne BRICS ülkelerini koyması dikkat çe­kici oldu. Özellikle gerçekleşmekte olan BRICS toplantısından çıkan açıklamala­rarı Trump “Anti-Amerikan” olarak de­ğerlendirileceğini vurgulaması ama hangi başlıkların bu sınıfta yer alacağını netleş­tirmemesi belirsizliği artırmakta. Ancak, BRICS ülkelerinin Filistin’e yönelik tutu­mu, İsrail’e sert eleştiriler yöneltmesi ve dolardan bağımsız ticaret sistemi arayış­ları, Trump’ın bu pozisyonları ‘Amerikan karşıtı’ olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Burada en kritik mesele, Trump’ın küre­sel ticarette tarafsız kalmayı seçen veya çok kutuplu dünya düzenini savunan ül­keleri de cezalandırma niyetinde olduğu­nu gösteriyor.

Türkiye’nin BRICS ile dengeli ilişkileri

Türkiye, BRICS üyesi değil; ancak 2018 yılında “BRICS Plus” formatına davet edilmiş daha sonrasında da tam üye olma başvurusu yaptığını buna Hindistan’ın ve­to koyduğunu biliyoruz. Türkiye özellikle 2018 sonrasında Rusya, Çin ile hem siyasi hem de ekonomik ilişkilerini son yıllarda çeşitlendirme eğilimine girmiştir. Türki­ye’nin Çin ile Kuşak ve Yol Girişimi üze­rinden altyapı ve finans iş birlikleri, Rus­ya ile enerji projeleri ve Hindistan’la bü­yüyen ticareti, Türkiye’yi bu bloğa tam üye olmasa da yakın bir noktaya yerleştiriyor. Trump’ın tarifelendirme tehdidi Türki­ye’nin BRICS ile kurduğu bu denge politi­kasını zorlayabilir. Özellikle son dönemde artan dış ticaret açığını kapatma amacıyla ihracat pazarlarını çeşitlendiren Türkiye, BRICS ülkeleriyle yapılan ticarette pozitif bir ivme yakalamış durumda.

ABD ile ilişkilerde yeni gerilim riski

Trump yönetimi, Trump 2.0 dönemiy­le birlikte Nisan 2025’den bu yana yeni­den agresif bir ticaret politikası güdüyor. Nisan ayında açıkladığı gümrük vergi­lerinde Türkiye’yi taban seviyede vergi­lendirmesi kısa vadede avantaj gösterse 7 temmuz’da açıklanan yeni tarifelendir­me söylemi, sadece BRICS’i değil, bu ülke­lerle siyasi veya ekonomik yakınlık kuran tüm ülkeleri potansiyel tehdit olarak kod­luyor yorumunu getirmekte.

Bu bağlamda Türkiye’nin önünde iki stratejik risk var:

1ABD’nin Türkiye’ye doğrudan ek vergi uygulama riski (düşük ihtimal)

2BRICS ülkelerine uygulanan vergiler nedeniyle dolaylı olarak Türk ihracat­çısının maruz kalacağı maliyet artışları kuvvetli ihtimal olarak karşımıza çıkmak­tadır.

Küresel yatırım ikliminde belirsizlik

Trump’ın ticaret savaşlarını yeniden alevlendirme sinyalleri, piyasalarda kı­sa vadeli dalgalanmaları tetikledi. ABD doları %0,2 güçlenirken, Çin yuanı de­ğer kaybetti. Bu gelişmeler, Türkiye gibi dış finansmana bağımlı gelişen piyasalar açısından sermaye hareketleri ve kur dal­galanmaları anlamında yeni riskler de­mek.

Türkiye ne yapmalı?

Trump’ın seçim öncesi agresif ticaret söylemlerine karşı Türkiye’nin, çok yönlü diplomatik angajmanlarını artırması gere­kiyor. Gümrük tarifesi tehdidinin altından kalkabilmek için Türkiye’nin şu adımları önceliklendirmesi yararlı olacaktır:

1 ABD ile ticaret diplomasisini güçlen­dirmek

2 BRICS ile ilişkilerde stratejik dengeyi korumak

3Yerli parayla ticaret ve ödeme sistem­lerini ve

4 Yeni ihracat pazarları geliştirmek

Trump’ın %10 ek tarife tehdidi, sadece BRICS üyelerini değil, Türkiye gibi yük­selen pazarlar açısından da dolaylı etkiler barındırıyor. Bu tehditleri fırsata çevir­mek için Türkiye’nin önümüzdeki dönem­de dış politikada daha rafine ve ekonomik anlamda daha dirençli bir çerçeveye ihti­yacı var.

Yazara Ait Diğer Yazılar