Diplomanın yetmediği yer: Gençlere alan açmak
Bir gencin farklı sektörlerde, farklı insanlarla, farklı beklentilerle karşılaştığı her an; yalnızca iş tecrübesi değil, bir karakter inşası sürecidir. Staj ve ilk iş deneyimi fırsatları, yalnızca kariyer planlaması için değil; gençlerin hayata dair duruşlarını, kriz anlarındaki reflekslerini, sorumluluk alma kapasitelerini görebilecekleri bir ayna işlevi taşır.
Gençlerle ilgili konuşurken çoğu zaman akademik başarıyı merkeze alırız. Hangi okulu kazandıkları, hangi bölümü seçtikleri, hangi not ortalamasına sahip oldukları… Elbette tüm bunlar kıymetlidir. Ama bazen gözden kaçırdığımız bir gerçek vardır: Gençlerin gelişimi yalnızca bilgiyle değil, deneyimle tamamlanır.
Bir gencin farklı sektörlerde, farklı insanlarla, farklı beklentilerle karşılaştığı her an; yalnızca iş tecrübesi değil, bir karakter inşası sürecidir. O nedenle staj ve ilk iş deneyimi fırsatları, yalnızca kariyer planlaması için değil; gençlerin hayata dair duruşlarını, kriz anlarındaki reflekslerini, sorumluluk alma kapasitelerini görebilecekleri bir ayna işlevi taşır.
Sertifikadan fazlası: Becerinin yeni tanımı
Araştırmalar da bu dönüşümü açıkça ortaya koyuyor. Amerika merkezli Ready to Hire araştırmasına göre, 18–29 yaş arası bireylerin yüzde 98’i yalnızca masa başı işler değil; sağlık, lojistik, üretim ve bakım gibi alanlarda da çalışmaya açık olduklarını ifade ediyor. Gençlerin yüzde 70’i ise farklı iş alanlarını keşfetme ve uygulamanın içinde yer alma fırsatları sunan programlara yüksek ilgi gösteriyor. Bu, klasik yükseköğretim modelinin tamamlayıcısı olacak deneyim odaklı yollara duyulan ihtiyacın veriyle desteklenmiş bir göstergesi.
Harvard Üniversitesi’nden David Deming’in çalışmaları ise iş dünyasının gençlerden ne beklediğini netleştiriyor: En çok aranan nitelikler teknik bilgi değil; iletişim, takım çalışması ve problem çözme becerileri. Üstelik sosyal beceri gerektiren işlerde istihdam yüzde 7,2 artarken, maaşlar da ortalama yüzde 26 yükseliyor. Demek ki gençleri geleceğe hazırlamak için sınıf içinde verilen bilgi kadar, sınıf dışında sunulan uygulamalı öğrenme fırsatları da belirleyici.
Sosyolog Jeylan Mortimer’in Youth Development Study (Gençlik Gelişim Araştırması) araştırması, lise ve üniversite çağında haftalık 15–20 saat çalışan gençlerin hem akademik başarılarının hem de yaşam doyumlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu deneyim, yalnızca ekonomik bir katkı değil; aynı zamanda kimlik, yön ve amaç geliştirme süreci.
Yerellik, mahallelilik ve ilk işin gücü
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu alanda sevindirici gelişmeler yaşanıyor. Özellikle son yıllarda hem kamu hem özel sektör girişimleri gençlerin erken yaşta deneyim kazanmasına yönelik projelere öncelik vermeye başladı. Belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler çeşitli staj havuzları oluşturuyor; özel sektörse gençlerin yalnızca belli kalıplar içinde değil, farklı sektörlerde kendilerini sınayabilecekleri deneyim alanları açmaya başlıyor.
Bu projelerin çoğu artık yalnızca “CV’ye yazılacak bir satır” olmanın ötesinde anlamlar taşıyor. Bazıları gençlere sektörler arası geçiş imkânı tanıyor, bazıları onlara ilk kez ekip içinde yer alma şansı sunuyor, bazıları ise gençleri yalnızca ‘öğrenen’ değil, üreten bir özne olarak konumlandırıyor.
Ve bu anlamda, son zamanlarda dikkatimi çeken bir proje oldu. Çünkü gençlere ilk iş/staj deneyimini yalnızca işlevsel bir öğrenme süreci olarak değil, aynı zamanda yerellik ve aidiyet duygusuyla bütünleştiren bir anlayış sunuyordu.
Bir zamanlar yaz tatillerinde mahallenin bakkalında, kasabında, kırtasiyesinde çalışmak vardı ya… Gençlerin aileden uzaklaşmadan ama dışarıya adım atabildikleri o ilk sorumluluk alanları…
bonVeno’nun İstanbul’da faaliyet gösteren yeni nesil mahalle marketlerinde başlattığı ‘İlk İşim O’ projesi, bu kültürel mirası alıp bugünün kent hayatına uyarlamaya çalışıyor.
Proje, 18–22 yaş arası gençlerin yaşadıkları mahallede yer alan bir bonVeno mağazasında part-time bir iş deneyimi elde etmesini sağlıyor. Ama burada asıl mesele sadece mağazacılık sistemini öğrenmek, kasada durmak ya da ürün takibi yapabilmek de değil; bir mahallede çalışan biri olmanın ne demek olduğunu öğrenmek. Mahallenin insanlarını tanımak, çocuklarla göz teması kurmak, aynı sokaktan geçen biriyle günaydınlaşmak… Yani geleceğin iş dünyasının önemli gerekliliklerini o yaşlardayken elde edebilmek… Gençlerin yalnızca müşteri değil, komşu ilişkisi kurduğu bir bağlamdan söz ediyoruz. Ve bu, iş deneyiminin duygusal zekâyla buluştuğu yer haline geliyor. Üstelik bu sektörde devamlılığı olan bir istihdam sürecine de temel hazırlanıyor.
Böylesi projelerin farklı sektörlerde benzer deneyimlerin yaygınlaşması, gençlerin hem beceri hem de toplumsal aidiyet anlamında daha güçlü bireyler haline gelmesini sağlayabilir.
Gençler, kendinize alan açın
Her gencin potansiyeli farklı. Kimisi anlatır, kimisi yazar, kimisi üretir, kimisi analiz eder. Ama ne yaparsak yapalım; o potansiyelin açığa çıkması için uygun ortamlar, ilham veren örnekler ve deneyimleme şansı gerekiyor. Gençlerin bu fırsatlara erişmesi yalnızca bireysel gelişimleri için değil, hepimizin geleceği için bir gereklilik.
Ama tüm bunların yanında kendinize bir şey daha hediye edin: Hayatın içinde var olma deneyimi. Gönüllü bir projeye katılın, bir staj programına başvurun, kısa süreli bir işe girin, hiç bilmediğiniz bir sektörde bir gün geçirin. Çünkü gençliğin tadını çıkarmak ile kendinize yatırım yapmak arasında bir çelişki yok. Aksine, biri diğerini büyütüyor.