Ekonomide gelir dağılımı adaleti sosyal barışın anahtarıdır

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist sevket.sayilgan@dunya.com

Gelir dağılımı ve ekonomik istikrar, modern ekonomilerin en önemli meselelerinden biridir. Bu iki faktör ekonomik sistemlerin sürdürülebilirliği, refah seviyeleri ve toplumsal adalet açısından büyük önem taşır. Gelir dağılımı, bir ekonomide üretilen toplam gelirin nasıl paylaşıldığıdır. Eğer bir toplumda gelir eşit olarak dağılıyorsa, bunun sonucunda insanların refah seviyeleri yükselir.

Ancak, bir ekonomide gelir eşit değilse, sosyal huzursuzluklar ve adaletsizlikler ortaya çıkabilir. Gelir dağılımının bozulması, ekonomik dengesizliklerin ve istikrarsızlıkların bir habercisi olabilir. Bu durum, ekonomide büyük bir kesimin gelirinin azalması ve bir azınlık tarafından kontrol edilmesi ile oluşabilir. Bu durumda, azınlık harcamalarının ve yatırımlarının sınırlı olması nedeniyle ekonomide daralma yaşanabilir.

Ekonomik istikrar ise, devamlı üretim, iş gücü, tüketim ve yatırımın temin edilmesiyle elde edilir. İster yerel, ister küresel olsun, istikrarlı bir ekonomi, yatırımcılara ve tüketicilere güven verir ve böylece ekonomik büyüme artar. İstikrarsız bir ekonomi, ticari durgunluk, işsizlik, enflasyon, faiz oranlarında dalgalanmalar ve sosyal istikrarsızlık gibi birçok sorun yaratabilir.

Bunların hepsi, toplumdaki insanların hayat kalitesini düşürebilir ve ekonomik refah seviyelerini olumsuz etkileyebilir. Ekonomik istikrarı sürdürmenin yolu, hükümetler ve merkez bankaları tarafından uygulanacak uygun politikalarla mümkündür. Bu politikalar, faiz oranlarını, para arzını ve bütçe açıklarını düzenleyerek ekonomide dengeleri koruyabilirler. Ekonomik istikrar ve gelir dağılımı, modern ekonomilerin önemli bir meselesidir.

Eğer bir ekonomide gelir eşit değil ve istikrarsızlık varsa, bu durum toplumdaki birçok insanı olumsuz etkileyecektir. Ancak, uygun politikalarla bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Son açıklanan gelir dağılımı verileri ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sürecin olumsuz yansıması olarak değerlendirilmelidir. Tüm bu gelişimin Ekonomide panzehri vergi sistemidir. Bir ülkede vergiler aşağıdaki çeşitlerde toplanmaktadır.

Vergi gelir çeşitleri şunlardır:

1. Gelir vergisi: Kişilerin elde ettikleri kazanç üzerinden ödediği vergidir.

2. Kurumlar vergisi: Şirketlerin elde ettikleri kazanç üzerinden ödediği vergidir.

3. KDV: Tüketicilerin aldıkları mal ve hizmetler üzerinden ödedikleri vergidir.

4. ÖTV: Özellikle lüks tüketim malları üzerinden ödenen vergidir.

5. Motorlu taşıtlar vergisi: Araçların sahiplerinin ödediği vergidir.

6. Gayrimenkul vergisi: Taşınmazların sahiplerinin ödediği vergidir.

7. Damga vergisi: Resmi belgelerin ve işlemlerin üzerine konan vergidir.

8. Harçlar: Bazı resmi işlemlerin gerçekleştirilmesi için ödenen ücret şeklindeki vergilerdir. Bu vergi çeşitlerini gelirden alınanlar (1-2), tüketimden alınanlar(3-4), servetten alınanlar (5-6) ve devlet olmaktan kaynaklanan gelirler (Patrimuvan gelir) (7-8).

İdeal vergi politikası gelir dağılımının krizler ve ekonomik dengesizliklerden kaynaklanan olumsuzlukların düzeltilmesinde etkili olmalıdır. Bu etkide gelirden ve servetten alınan verginin payının ağırlıklı olduğu bir yapı ile mümkündür.

Günümüzde bu iki grubun payı yüzde 50’nin altında olması istenen gelir dağılımını düzeltici etkiyi ortadan kaldırmaktadır. Bu tercih bir siyasi tercihtir. Demokrasilerde de seçmenler özellikle tercih ve kararlarını verirken bu politikanın partiler tarafından nasıl vaat edildiğine bakarak karar vermeleri rasyoneliteyi belirleyecektir.

Son söz: Vergi mükellefi olmak vatandaş ve birey olmanın ekonomideki karşılığıdır. Sorumluluk gerektirir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar