Ekonomi ve psikoloji / davranışsal iktisat: Tüketici davranışları, enflasyon beklentileri ve medya etkisi
Davranışsal iktisat, ekonomik kararların yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını, psikolojik ve sosyal faktörlerin de belirleyici rol oynadığını gösterir. Klasik iktisat bireyleri tamamen rasyonel kabul eder; oysa gerçekte insanlar duygular, algılar ve beklentilerle hareket eder. Türkiye gibi yüksek enflasyon yaşayan ekonomilerde bu durum daha görünür hale gelir. Enflasyon beklentilerinin tüketici davranışlarını, finansal karar alma süreçlerinde güven ve risk algısının tercihleri, medya ve sosyal medyanın ise ekonomik beklentileri nasıl etkilediği, politika yapıcıların da yakından takip ettiği alanlardır.
Tüketici davranışları ve enflasyon beklentileri
Türkiye’de son beş yılda tüketici davranışları, enflasyon beklentilerinden güçlü biçimde etkilenmiştir. TCMB Beklenti Anketi’ne göre 12 ay sonrası enflasyon beklentisi 2020’de %10,8 iken 2022 sonunda %25’e, 2024’te ise %42’ye çıkmıştır. Bu artış, tüketicilerin “ileride fiyatlar daha da yükselecek” algısıyla harcamalarını öne çekmelerine yol açmıştır. Beyaz eşya, otomobil ve elektronik eşya satışlarında dönemsel sıçramaların temel nedeni budur. OECD araştırmaları da benzer şekilde, beklentilerin enflasyonu besleyen “kendi kendini gerçekleştiren kehanet” etkisi yarattığını ortaya koymaktadır.
ABD’de Michigan Üniversitesi Tüketici Güven Endeksi, 2022’de %8,5’lik yüksek enflasyon sırasında sert düşmüş, hanehalklarının harcamalarını kısmasına yol açmıştır. AB’de Eurobarometer anketleri, vatandaşların enflasyon korkusu arttığında gıda ve enerji harcamalarını azaltıp tasarrufa yöneldiğini göstermektedir. Türkiye’de ise tam tersi, enflasyon beklentisi arttığında harcamalar hızlanmaktadır. Bu fark, davranışsal iktisat açısından kritik bir farklılıktır.
Finansal karar alma: Güven, algı ve risk iştahı
Finansal kararlar çoğu zaman duygularla şekillenir. Türkiye’de Tüketici Güven Endeksi 2020’de 60 seviyesindeyken, 2024’te 80’e yükselmiştir. Bu kısmi artışa rağmen OECD ortalaması olan 100’ün altında kalmaktadır. Güven eksikliği, mevduat sahiplerini döviz ve altına yöneltmiştir. 2021’de TL mevduatların toplam içindeki payı %53 iken, 2023 sonunda %37’ye gerilemiştir.
Borsa İstanbul’da bireysel yatırımcı sayısı 2020’de 2,4 milyondan 2023’te 6,5 milyona çıkmıştır. Ancak bu hızlı artış beraberinde sürü davranışını da getirmiştir. Bazı hisse senetlerinde birkaç hafta içinde %50–70’lik dalgalanmalar yaşanması, irrasyonel kararların sonucudur. Davranışsal iktisatta “aşırı güven” ve “kayıptan kaçınma” kavramları tam da bu durumu açıklar.
Risk algısını ölçen uluslararası göstergeler de Türkiye’de tüketicilerin kararlarını etkiler. Türkiye’nin CDS primi 2020’de 350 baz puanken, 2022’de 900 baz puana yükselmiştir. Bu durum hem yabancı hem yerli yatırımcıların risk algısını bozmuş, döviz talebinde artışa yol açmıştır. Aynı dönemde küresel VIX endeksi 35 seviyelerini görmüş, riskten kaçınma eğilimini artırmıştır.
Medya ve söylemlerin etkisi
Ekonomik beklentiler yalnızca rakamlardan değil, haber akışlarından da etkilenir. Türkiye’de TCMB faiz indirimleri sonrası medyada çıkan “kur fırladı” veya “enflasyon yükselecek” manşetleri, bireylerin kısa vadeli kararlarını hızla değiştirmektedir. 2021’de politika faizinin %19’dan %15’e düşürülmesi, manşetler aracılığıyla beklentilerin bozulmasına ve döviz talebinde artışa neden olmuştur.
Sosyal medya da bu süreci katlamaktadır. X (Twitter) üzerinde birkaç saat içinde yayılan yorumlar, özellikle genç yatırımcıların altın, döviz veya kripto paralara yönelmesine yol açmıştır. Araştırmalar, Türkiye’de medya manşetleri ile tüketici enflasyon beklentileri arasında 0,65 korelasyon katsayısı bulunduğunu göstermektedir. ABD’de de benzer bir etki vardır: FED faiz kararları sonrası Michigan Güven Endeksi hızla değişmektedir. Japonya’da deflasyon döneminde olumsuz medya söylemleri, tüketicilerin harcamalarını kısmasına ve ekonomiyi uzun süre canlanamaz hale getirmiştir.
Davranışsal anomali örnekleri
Türkiye’de sürü davranışı 2018 döviz krizi sırasında açıkça gözlenmiştir; bireyler panikle dövize yönelmiş, bu hareket kuru daha da yukarı çekmiştir. 2020– 2021 döneminde altın fiyatlarının hızlı artışı, hanehalklarının panik alımlarına yol açmıştır. 2021’de kripto paralarda görülen balon sırasında yüzbinlerce yatırımcı yüksek fiyattan alım yapmış, sonrasında ciddi kayıplar yaşamıştır. Bu örnekler, davranışsal iktisadın öne çıkardığı kayıptan kaçınma, çerçeveleme ve aşırı güven etkilerini somut biçimde göstermektedir.
Politika önerileri
Enflasyon beklentilerinin yönetimi sadece para politikasıyla sınırlı değildir. İletişim stratejileri güçlendirilmelidir. TCMB’nin şeffaf, öngörülebilir ve güven verici bir dil kullanması, beklentilerin çıpalanmasını sağlar. Medyanın spekülatif haberlerden kaçınması, kamuoyunun yanlış yönlendirilmesini engeller. Sosyal medyada dezenformasyona karşı düzenleyici önlemler alınmalıdır.
Finansal okuryazarlık programları, bireylerin daha bilinçli yatırım yapmasına katkı verir. Nudge politikaları ile bireyler otomatik tasarruf planlarına yönlendirilebilir. Vergi teşvikleri, uzun vadeli yatırım araçlarını cazip hale getirerek sürü davranışlarını sınırlayabilir. Ayrıca tüketici güvenini artıracak sosyal politikalar, risk algısını azaltarak finansal istikrarı güçlendirebilir.
Sonuç ve 2030’a doğru öngörüler
Davranışsal iktisat, ekonomik kararların rasyonel olmaktan çok beklenti, algı ve psikolojiyle şekillendiğini gösterir. Türkiye’de 2030’a doğru üç senaryo öne çıkabilir:
* İyimser senaryo: Enflasyon beklentileri kontrol altına alınır, tüketici güveni yükselir, risk iştahı dengeli hale gelir.
* Durağan senaryo: Beklentiler yüksek kalır, güven endeksi 80–90 seviyelerinde sıkışır, tasarruf davranışı kırılgan olur.
* Kötümser senaryo: Medya etkisiyle beklentiler bozulur, sürü davranışları güçlenir, finansal istikrar zayıflar.
Sonuç olarak, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşabilmesi için yalnızca faiz ve bütçe politikaları değil, davranışsal dinamikler de dikkate alınmalıdır. Tüketici davranışlarının, enflasyon beklentilerinin ve medya etkilerinin birlikte yönetildiği bir çerçeve, ülkenin ekonomik istikrarı için kritik olacaktır
SON SÖZLER: “İnsanlar temel ihtiyaçları ile meşgul edersen, kaybettikleri özgürlüğü unuturlar” Jose Saramago
“Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan yeni okyanuslar keşfedemez” Andre Gide