Ekonomilerde sürdürülebilirlik bankacılık sektörünün istikrarına bağlıdır

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist sevket.sayilgan@dunya.com

ABD de son hafta yaşanılanlar hem Türkiye’deki 2001 krizine, hem de 2008 ABD’de başlayan mortgage kriz günlerine götürdü. Bir kere daha anlaşılmış oldu ki bankacılık sektörü ekonomilerin kalbidir. Bankacılık sektörü, ekonomilerin dolaşım sistemi ve finansal sistemin en kritik bileşenlerinden biridir.

Herhangi bir ülkedeki ekonomik büyüme, bankacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde işleyişi ile doğrudan ilgilidir. Bankacılık sektörü, toplumda yatırımcılara, girişimcilere, bireysel müşterilere ve hükümetlere hizmet verir ve finansal kaynakları etkin bir şekilde yöneterek ekonomik büyümenin anahtarıdır. Bankacılık sektörü, hizmet verdiği müşteri tabanına göre farklı kategori ve türlerde bankalar barındırır.

Hükümetlerin merkez bankaları, ticari bankalar, yatırım bankaları, kredi birlikleri, tüketici bankaları ve özel bankalar gibi birçok farklı türde banka bulunmaktadır. Bu bankalar, müşterileri için bir çok farklı hizmet sunar ve krediler, mevduat hesapları, yatırım fonları, kredi kartları, ticari krediler ve borçlanma hizmetleri gibi finansal hizmetlerin sağlanmasında önemlidir.

En önemli sermayeli güven ve itibar

 Bankacılık sektörü, ekonomik büyümenin anahtarıdır çünkü işletmelere, yatırımcılara, bireysel müşterilere ve hükümetlere kredi vererek dünya ticaretini ve yatırımını canlandırır.

Bankacılık sektörü, kredilerin sağlandığı kitlelerin yanı sıra mevduat hesaplarını besleyen bireysel müşterilere de hizmet vermekte ve genel ekonominin toplam gelirini artırmaktadır. Ancak bankacılık sektöründe bazı riskler mevcuttur. Bu riskler arasında banka iflası, kredi riskleri, faiz oranı riskleri, likidite riskleri ve piyasa riskleri bulunur.

Bu risklerin yönetimi, finansal kurumlarda sıkı denetim gerektiren bir alan haline gelmiştir. 2008 yılında ABD de mortgage krizi olarak da isimlendirilen ve tüm dünyayı etkisine alan süreçten sonra 10 Mart 2023 itibarıyla önce Silicon Valley Bank‘ın ve Signature Bank’ın iflası tekrar aynı algıları hatırlattı.

Yukarıda da belirttiğim gibi bankacılık sektörü ekonominin kalbi ve akış merkezleridir. En önemli sermayeleri güven ve itibardır. Bu konuda yaşanılacak en ufak yıpranma tüm ekonomide dalgalanma yaratır. Unutmayalım ki bankalar topladıkları fonları farklı faaliyetlerin ihtiyaçları doğrultusunda plase ederek temel faaliyetlerini sürdürürler.

Bu konuda pratikte aynı dönemde mevduat sahipleri paralarını çekmek isterse hiçbir banka bu süreci karşılayamaz. Dolayısıyla bu güven ve itibar asla sarsılmamalıdır. Bankacılık sektörü sanılanın aksine piyasa faizlerinin arttığı dönemleri sevmez ve kârlılıkları düşer.

ABD’de bankacılık sektörü enflasyonla mücadele programı çerçevesinde FED’in başlattığı faiz artırımı ile aslında bankacılık sektörü için riskli bir dönemi de başlatmış oldu. Unutmayalım ki bizdekine göre kredi, mevduat ve tahvil, bono vadelerinin çok daha uzun olması (Mevduat ortalama vadesi ABD de 5 yıl, kredi vadeleri 3 yıl, tahvil vadeleri ortalama 10 yıl) pozisyon değiştirmelerinde daha uzun zaman gerektirmektedir.

ABD’de yaşanılan bu sürecin kök sebebine bakacak olursak, özellikle tahvil faizlerindeki yukarı çıkışın banka bilançolarında zarar yazması ve bunun müşteriler seviyesinde banka hesaplarını kapatma gayretinin getirdiği bir etki olarak değerlendirilebilir.

Gelinen noktada ABD bankacılık sektörünün yaşadığı bu etkinin ortadan kalkması bir süre alacaktır. Bu dönem boyunca sadece ABD değil tüm global piyasalarda dalgalanma kaçınılmazdır. Ayrıca 2008 deki benzer bir durumun olması ise global ekonomiler için bir felaket tanımına uygun olacaktır. Sürecin bu seviyelere geleceğini düşünmemekle birlikte bir maliyeti olacağı da unutulmamalıdır.

Özellikle borsaların ve menkul kıymet piyasalarının bu süreçten olumsuz, altın, değerli metaller ve coinler ise olumlu etkilenecektir. Tabi bütün bu gelişmeler ayrıca tüm ülkelerin ortak faiz artırım politikasını benimsediği için kendi bankacılık sektörlerine detaylı bakma ihtiyacı hissedeceklerdir.

Ülkemiz bu konuda belki de uyguladığı dünyaya ters politika nedeniyle bankacılık sektörü bu riski yaşamamaktadır. Ancak burada unutulmaması gereken uygulanan politikanın da sürdürülemez olduğudur. Seçimlerden sonra iktidarı hangi parti alırsa alsın enflasyon karşısında değişecek para politikası ABD’de yaşanılan riskleri ülkemiz içinde öne çıkaracaktır.

Özellikle BDDK’nın 2023 Ocak ayı verilerine göre, bankacılık sektörümüzün toplan menkul kıymet değeri 2 trilyon 472 milyar 373 milyon TL olduğu ve bunun 1 trilyon 408 milyar 736 milyon TL’sinin devlet tahvilinden oluştuğudur. Yani yüzde 50 den fazlasını faiz değişimine en duyarlı varlıklardır. Sonuç olarak, bankacılık sektörü, ekonomik istikrarın sağlanmasında kritik bir kurumdur.

Sektör, dünya genelinde milyonlarca kişinin maddi hayatlarına hizmet eder ve istikrarlı olması için sıkı denetim, gözlem ve yönetim gerektirir. Yatırımcılar, müşteriler ve hükümetler, bankacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için risklerin ve ekonominin gerekleri çerçevesinde yönetimine özellikle dikkat etmelidirler. Son Söz: Ekonomide kabul edilebilir riskler dışındakiler, piyasalarla kumar oynamaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar