Enflasyon gelişmelerine dair
Haziran ayı enflasyon verileri açıklandı. Buna göre aylık tüketici enflasyonu %1.37 artarken yıllık enflasyon %35.05 olarak gerçekleşti. Aylık enflasyon beklentileri %1.5 civarında idi.
Tüketici enflasyonunun beklenenden düşük gerçekleşmesinin sebeplerinden bir tanesi gıda ve alkolüz içecekler kaleminin -%0.27 olarak gerçekleşmesi. Türk-İş aylık gıda harcaması endeksi %4’lük bir artışa işaret etmişti. TEPAV tarafından hesaplanan aylık gıda fiyat endeksi %0.11’lik bir artış kaydetmişti. Dolayısıyla, TÜİK endeksinde düşüş sürpriz oldu.
Giyim ve ayakkabı enflasyonu yapılan fiyat indirim kampanyaları nedeniyle düşüş göstermiş görünüyor. Lokanta ve oteller enflasyonu için ana girdi gıda ve içecek fiyatları olmasına ve bu fiyatlarda aylık gerileme olmasına rağmen lokanta ve otel fiyatlarının aylık olarak %2.1 arttığını gözlemliyoruz. Enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ulaştırma fiyatları %2.38 artmış. Ev eşyası fiyatlarında da aylık %2’lik artış var.
Aylık en yüksek artış eğitim harcamalarında %4.48 olarak gerçekleşmiş. Eğitim harcamalarındaki yıllık artış %73.3 seviyesinde ve yine alt kalemler arasında en yüksek artış oranına sahip. Konut harcamalarının aylık artış oranı %2.62. Konut harcamalarında en önemli kalem olan kiranın aylık artış oranı %3.97. Yıllık kira artışı ise %82.9 seviyesinde. Kira giderinin göreli olarak bu kadar yüksek seviyelerde artıyor olması hanehalkını mecburen diğer harcamalardan kısıp zorunlu barınma harcamalarına yönlendirmesine neden oluyor.
Mal ve hizmetler enflasyonu makası kapanmıyor!
Enflasyon gerçekleşmelerine hizmetler ve mal enflasyonu olarak baktığımızda oldukça çarpıcı bir durumun devam ettiğini gözlemliyoruz. Grafik 1’de görüldüğü üzere hizmetler enflasyonu yıllık %50.3 seviyesinde. Mal enflasyonu ise %28.4. Temel mallar alt kalemindeki yıllık artış ise %20 seviyesine geriledi. Dayanıklı mallarda yıllık enflasyon %22.3 seviyesinde. Bahar aylarında %18’e kadar gerileyen dayanıklı mal enflasyonun maliyet artışlar neticesinde tekrar hareketlendiğini gözlemliyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz rakamları özetlemek gerekirse mal enflasyonunda kayda değer bir gerileme gözleniyor. Diğer taraftan, maliyet artışları (özellikle kur artışları) hala hızlı bir şekilde fiyatlara yansıtılıyor. Geçişkenliğin hala yüksek olması dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olarak duruyor. Manşet enflasyonun hala yüksek seyretmesindeki temel kaynak olan hizmetler enflasyonu ise hala oldukça yüksek.
Eğitim, konut, ulaştırma gibi temel alt kalemlerde aylık ve yıllık artış oranları çok yüksek ve yakın zamanda yavaşlayacak gibi görünmüyor. Bu konuya uzun zamandır değiniyoruz ve yapısal sorunlardan kaynaklı fiyat artışları karşısında para politikasının aczinden bahsediyoruz. Kira gibi temel barınma ihtiyacı fiyatlarının artışı hala oldukça yüksek. Çözümü konusunda kayda değer bir yol alındığını söylemek mümkün değil.
Çözüm bulunmazsa enflasyonda katılık kaçınılmaz
Gıda ve konut sektörlerinde yapısal sorunlar kaynaklı fiyat artışlarının sürdüğünü biliyoruz. TCMB’nin uyguladığı sıkı para politikası sayesinde mal enflasyonunu düşürme konusunda belli bir yol kat edildi ve maliyet ödeniyor. Fakat bu süreç sonsuza kadar sürdürülemez. Reel sektör üzerinde oluşturulan talep baskısının da kaçınılmaz olarak sınırları var.
Bu çerçevede, eğer yapısal sorunlar kaynaklı fiyat artışları için çözüm bulunamazsa enflasyonda yüksek seviyelerde katılık oluşması kaçınılmaz görünüyor. Finansal koşulları sıkı tutarak yola devam etmeye çalışsak bile sürekli artan bir maliyet ile karşı karşıya kalacak Türkiye ekonomisi. Dünya ekonomisinde tersine küreselleşme rüzgarlarının estiği, tekrar sanayileşme çabalarının arttığı bir dönemde rüzgarın tersine hareket etmek zorunda kalmamalıyız.
Ne yapmak lazım?
Esasen yapısal sorunlar konusunda son 10 yılda kayda değer çalışmalar yapıldı. Gerek gıda fiyatlarındaki yüksek artış oranlarına ilişkin, gerek konut sektöründeki yapılsa sorunlara ilişkin çözüm önerileri mevcut. Fakat harekete geçme konusunda geç kalıyoruz.
