Enflasyon raporu ve ötesi
Yarın TCMB, üç aylık enflasyon raporunu yayımlayacak. TCMB Başkanı Fatih Karahan da her zaman olduğu gibi ekonominin görünümüne ilişkin bir sunum yapacak ve güncellenmiş enflasyon ile çıktı açığı tahminlerini paylaşacak.
Son aylarda açıklanan enflasyon ve büyüme verilerinin, geçtiğimiz toplantıda çizilen daha gerçekçi makroekonomik çerçeveyle büyük ölçüde uyumlu olduğunu gözlemliyoruz. Bu doğrultuda, enflasyon ve büyüme tahminlerinde bir değişiklik beklemiyoruz.
Söylem açısından ise daha çok önümüzdeki yılın hedeflerine odaklanan ihtiyatlı bir duruş görmeyi bekliyoruz. Ancak geldiğimiz noktada, önümüzdeki dönemde açıklanacak veriler ve alınacak aksiyonlar, sözlü yönlendirmelerden daha önemli hale gelmiş durumda.
Enflasyon hedefleri değişmez
TCMB, 22 Mayıs’ta yayımlanan önceki enflasyon raporunda, 2025 yılı için enflasyon tahmininin orta noktasını yüzde 24, 2026 yılı için ise yüzde 12 olarak korumuştu. Ancak enflasyon hedeflemesine yönelik iletişim bu rakamlar üzerinden yapılmıyor. Hedef verilirken, olası risk senaryolarını dikkate alan üst ve alt bantlara da yer veriliyor. 2025 ve 2026 için enflasyon üst bantları sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 18 olarak, önceki rapordaki seviyelere yakın şekilde korunmuştu.
Ekonomi yönetimi, enflasyon bu bant aralığında kaldığında hedefin yakalandığını ifade ediyor. Bu nedenle enflasyon hedeflemesinde üst bant rakamları daha yakından izleniyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de geçen hafta Reuters’a verdiği röportajda, enflasyonun bu yılı TCMB’nin tahmin aralığı olan yüzde 19-29 arasında tamamlayacağını; 2026’da yüzde 20’nin altına, 2027’de ise tek haneli seviyelere ineceğini belirtmişti.
Sayın Şimşek’in açıklamaları da enflasyon üst bant hedeflerinin değişmeyeceğini düşündürüyor. Ancak yıl sonuna sadece dört aylık görece kısa bir süre kalmış olması nedeniyle, enflasyon belirsizlik aralığı (üst bant ile orta nokta arasındaki fark) biraz daraltılabilir. Bu durumda, enflasyon tahmininin orta noktası (yüzde 24) bir miktar yukarı çekilebilir. Buna teknik bir gereklilikten öteye anlam yüklemeyiz.
Bu sefer büyüme tahmini de tuttu
TCMB büyüme tahminlerini doğrudan paylaşmasa da, raporda GSYH’nin potansiyel seviyesinden farkını yansıtan çıktı açığı tahminlerine yer veriyor. Geçtiğimiz sene TCMB ekonomik aktivitedeki yavaşlamaya yönelik çok güçlü beklentiler koymuştu. Bu doğrultuda da buradan enflasyona gelecek destek konusunda fazla iyimser kalmıştı. Bu da, parasal koşulları daha fazla sıkılaştırmak veya daha uzun süre sıkı tutmak konusunda elini zayıflatmıştı.
Mart ayında yaşanan finansal koşullardaki belirgin sıkılaşmaya rağmen TCMB, mayıs ayında yayımladığı enflasyon raporunda ihtiyatlı bir yaklaşımla, çıktı açığında yalnızca sınırlı bir artış; yani potansiyelin biraz altına doğru bir gidiş öngörmüştü. Bu da, buradan enflasyondaki düşüşe gelecek destek konusunda daha ihtiyatlı kalınmasını sağlamıştı.
Yüzde 4.5’lik yıllık potansiyel GSYH büyümesi varsayımı ile TCMB’nin mayıs enflasyon raporunda, bu yılın ilk çeyreğinde, önceki çeyreğe göre yüzde 1’in biraz üzerinde büyümenin ardından, ikinci ve üçüncü çeyrekte 0 civarında çeyreklik büyüme öngördüğünü hesaplamıştık.
Daha sonradan açıklanan 1. çeyrek GSYH büyümesi çeyreklik bazda yüzde 1 ile TCMB tahmininin biraz altında gerçekleşti. İkinci çeyrek için açıklanan öncü göstergeler ise hafif pozitif bir çeyreklik büyümeye işaret ediyor. Sonuç olarak, gerçekleşmeler TCMB’nin öngörüleriyle uyumlu seyrediyor. Bu nedenle çıktı açığı tahminlerini, dolayısıyla bunun enflasyon üzerindeki etkilerine dair öngörüleri değiştirmek gerekmeyecektir.
Gerçekleşmeler, söylemin önüne geçebilir
Sonuç olarak, son dönemdeki gerçekleşmelerin TCMB’nin tahminleri ile uyumlu seyretmesi, enflasyon raporu toplantısının da daha rahat geçmesini sağlayacak. Ancak önümüzdeki dönemde, açıklanacak veriler ve buna verilecek politika tepkileri daha önemli olacaktır.
Aylık enflasyon eğilimi, önceki döneme göre gerilese de son dört aydır yüzde 2 civarında yatay seyrediyor ki bu da yıllık bazda yaklaşık yüzde 30’luk bir enflasyon eğilimine işaret ediyor. Ağustos ayı enflasyonuna dair ilk gözlemlerimiz, aşağı yönlü belirgin bir kırılma ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor. Eylül ayında da aylık enflasyon eğilimi yüzde 1.5 civarına gerilemezse, sadece 2025 hedefi değil, 2024 yıl sonu hedefi dahi sorgulanabilir hale gelecektir. (Muhtemelen toplantıda, enflasyon katılığına yönelik soru gelir.)
İkinci çeyrekte büyüme bir miktar yavaşlamış olsa da, enflasyon ve mevsimsellikten arındırılmış kredi kartı harcamalarında temmuz ayında gözlemlediğimiz hızlanma, bu yavaşlamanın üçüncü çeyrekte de sürüp sürmeyeceğine dair soru işaretleri yaratıyor. Yüksek reel faiz ve makro ihtiyati düzenlemelere rağmen hâlihazırda çok da yavaşlamamış olan kredi kullanımının, faiz indirimleriyle birlikte yeniden hızlanması da olası. Eğer ekonomik aktivite, TCMB’nin öngördüğünden daha hızlı toparlanmaya başlarsa, enflasyonla mücadeleye bu kanaldan gelen destek zayıflayacaktır.
İlk faiz indiriminin yurtiçinde dolarizasyon eğilimi üzerinde önemli bir etkisi olmadı. Ancak özellikle bireysel yatırımcılar döviz mevduatlarını azaltmak istemiyor. Ayrıca göstergeler, yabancı yatırımcıların kısa vadeli swap pozisyonlarının (carry trade) mart ayındaki seviyelere yeniden yükseldiğine işaret ediyor. Bu çerçevede, TCMB’nin döviz alım hızının da son dönemde yavaşladığını görüyoruz. Daha fazla faiz indirimine piyasaların nasıl tepki vereceği yakından izlenecektir.
TCMB son PPK toplantısında faiz indirimi hızıyla ilgili olarak, “Adımların büyüklüğü, enflasyon görünümüne odaklı, toplantı bazlı ve ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirilecektir” demişti. Önümüzdeki dönemde açıklanacak veriler hedeflerle uyumlu bir görünüm çizerse, eylül PPK toplantısında 300 baz puanlık bir indirimle devam edilebilir. Ancak burada bahsettiğimiz riskler gerçekleşir ve enflasyon beklenildiği ölçüde düşmezse, sonraki enflasyon raporunda hedefleri gözden geçirmektense, TCMB’nin gerekli aksiyonları alması, bu yöndeki söylemlerden çok daha önemli olacaktır.