Enflasyonda yıllık hedef artık daha zor

İç ve dış kırılganlık süre­cinde yüklü satışlarla baskılanmaya çalışılan kurlarda olası yükseliş negatif; dünya petrol fiyatlarında de­vamı beklenen sert düşüşler ise pozitif faktör olarak öne çı­karken, enflasyonda bu yıl için öngörülen iddialı hedefin tut­ma olasılığı daha da zora girdi.

Tüketici fiyatları (TÜFE) bazında enflasyonda yılın ilk dört ayında alınan sonuçlar ve nisan itibarıyla hala yüz­de 3’lerdeki aylık seyir dola­yısıyla, üç yılda tek haneli dü­zeylere indirme hedefi çerçe­vesinde bu yıl için öngörülen yıllık oranın tutabilmesi için yılın kalan döneminde koşul­ların mucize derecesinde iyi­leşmesi gerekiyor.

Manşet yıl­lık enflasyonun seyrinde son on bir ayda kayda değer düşüş yaşanmakla birlikte, özellikle son iki aydaki iç ve dış şoklar­la ulusal ve küresel ekonomide olağan dışı artan kırılganlık ve geleceğe yönelik belirsizlikler ekonomi yönetiminin hedef­lediği ve Merkez Bankası tah­mininde yer alan enflasyon hedeflerinin tutma şansını azalttı. İzleyen dönemde hız­lı kur artışlarına bağlı maliyet enflasyonu yönlü etki olasılı­ğı dezenflasyona karşı başlıca tehdidi oluşturur­ken, petrol fiyatlarındaki dü­şüşler ise eğer devam ederse enflasyonla mücadeleye des­tek verecek pozitif faktör ola­rak öne çıkıyor.

Merkez Bankası tahmini yüzde 24

Ekonomi yönetiminin 2024’ün son çeyreğinde hazır­ladığı 2025-2027 dönemine ait Orta Vadeli Program’da TÜFE bazında 2025 yılı enflasyon he­defi yüzde 17,5 olarak yer alıyor. Merkez Bankası ise 2025 için daha önce yüzde 21 olarak ön­gördüğü bu hedefini 7 Şubat’ta açıkladığı bu yılın ilk enflasyon raporunda, tahmin aralıkları­nın alt ve üst sınırları yüzde 19 ve yüzde 29 olmak üzere yüzde 24 düzeyine revize etmişti.

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan raporun sunu­munda, enflasyon tahminin­deki artışın, para politikasında duruş değişikliği ve gevşeme sinyali anlamına gelmediğini vurgulamıştı. Merkez Banka­sı’nın enflasyon hedefini ger­çekleştirmek için kullandı­ğı en önemli araçlardan birini politika faizi oluşturuyor. Ban­ka, Haziran 2023-Mart 2024 döneminde yüzde 8,5’ten yüz­de 50’ye kadar yükselttiği poli­tika faizini uzun bir süre sabit tuttuktan sonra aralık ayında indirim süreci başlatmıştı.

An­cak söz konusu faizi mart ayı itibarıyla yüzde 42,5’e kadar düşürmüş olan Merkez Ban­kası, 19 Mart’ta bazı siyasetçi­lere yönelik yargı operasyon­ları ile başlayan siyasal geri­lim ve nisan başında ABD’nin şok gümrük tari­fesi ile kızışan küre­sel ticaret savaşları şeklin­de beklenmedik iç ve dış geliş­melerin yükselttiği kırılganlık dolayısıyla yeniden faiz artı­rımına gitmek zorunda kaldı. İçeride ve dışarıda kırılgan­lık ve belirsizlik süreci devam ederken, nisanda faizi yüzde 46’ya çıkaran Merkez Bankası, kurları baskılamak için yaptığı yüklü satışlar nedeniyle hızla eriyen rezervlerinde ise sınıra yaklaştı.

Haziranda yeniden yükseliş ihtimali

TÜFE’de bu yıl ocak ayın­da yüzde 5,03 olan aylık ar­tış şubatta, yüzde 2,27, mart­ta yüzde 2,46 olurken, nisan­da yüzde 3’ü buldu. 2024 sonu itibarıyla yıllık yüzde 44,38’e inmiş olan TÜFE bazında enflasyon, bu yıl ilk dört ayda aylık artışlar geçen yılın aynı aylarındakinin altında seyret­tiği için baz etkisiyle gerileye­rek nisan sonu itibarıyla yüz­de 37,86’ya kadar indi. Böyle­ce ilk dört ayda 6,52 puan, son bir yılda 31,94 puan gerileyen yıllık enflasyon son 40 ayın en düşük düzeyini görmüş oldu.

Geçen yılın mayıs ayında yüzde 3,37 olan aylık artış dik­kate alındığında, piyasa hare­ketlerinde olağan dışı geliş­meler yaşanmazsa bu yıl ma­yıstaki aylık artışın bundan düşük geleceği, dolayısıyla yıllık enflasyonda kesintisiz düşüş sürecinin bu ay da de­vam ederek on iki aya ulaşaca­ğı ağırlıktaki görüş.

Ancak geçen yılın haziran ayında yüzde 1,64 olan TÜFE artışına karşılık, bu yılın aynı ayındaki oranın daha yüksek gerçekleşme olasılığı dolayısıy­la, yıllık enflasyonun on iki ay kesintisiz düşüşten sonra ha­ziranda yeniden yükselişe geç­me olasılığını artırıyor. Bu den­ge, haziran ayının yıllık enflas­yonda yeni bir kırılma ile yukarı yönlü seyrin başlangıcı olma olasılığını içinde barındırıyor.

Geçen yıl temmuzda yüz­de 3,23 olan aylık TÜFE artışı tedrici düşüşlerle aralık ayın­da yüzde 1,03’e gerilemişti. Bu yıl aynı aylarda aylık artış­lar bu oranların altında gelir­se enflasyon yıllık bazda ge­rilemeye devam ederken, bu oranların üzerinde gelmesi durumunda ise yıllık enflas­yon yükselişini sürdürecek.

Yüzde 24 imkansıza yakın

Bu yılın tümüne ilişkin yüz­de 24’lük hedefe karşılık, ocak-nisan döneminde (dört aylık) kümülatif enflasyon yüzde 13,36 olarak gerçekleşti. Merkez Bankası’nın bu hedefi­nin tutabilmesi içinde yılın ka­lan sekiz ayında aylık ortalama oranın yüzde 1,13’de kalması gerekiyor. Bu durumda ocak-a­ralık dönemi itibarıyla TÜFE enflasyonu yüzde 24,02 olacak ve hedef tutacak.

Merkez Ban­kası’nın üst sınır olarak belir­lediği yüzde 29’un aşılmaması için ise aylık ortalama artışın yüzde 1,63’ü geçmemesi gere­kiyor. Başka deyişle son sekiz ayda aylık oranlar farklı da ol­sa ortalaması yüzde 1,63 dü­zeyinde oluşması durumunda yıllık enflasyon yine tahmin aralığında kalacak.

Ancak mayıs-aralık döne­minde aylık ortalama yüzde 2,2’lik bir tüketici fiyat artışı senaryosunda yıllık enflasyon yüzde 38’i aşacak, aylık orta­lama yüzde 3 artış olasılığın­da ise yıllık oran yüzde 43-44 aralığına ulaşacak.

Kurlarda yükseliş fiyatlara yansıyacak

Merkez Bankası’nın politika faizini yeniden artırması ve indirim sürecinin akim kalması ve ardından tüketici kredisi faizlerindeki yükselişin tüketimi baskılaması bekleniyor. Kredi ve mevduat faizlerinin artması önümüzdeki dönemde iç talebi frenleyecek ve dolayısıyla talep enflasyonu etkisini azaltacak faktörler olarak öne çıkıyor. Ancak yabancı sıcak para çıkışının hızlandığı, yurt içi yerleşiklerin dövize atağının güçlendiği bu dönemde kurları baskılamak için bir buçuk ayda 50 milyar dolar dolayında rezerv eriten Merkez Bankası’nın da sınıra yaklaştığı görülüyor.

Önümüzdeki dönemde dövize atağın güçlenerek devam etmesi durumunda bunun paralelinde kurlarda artışın da hızlanma olasılığı güçleniyor. Kurlardaki artışın yurt içi fiyatları etkileme derecesi olan kur geçişkenliği dolayısıyla, bu artışların “maliyet enflasyonu” etkisi ile manşet enflasyonu yükseltmesi kaçınılmaz görülüyor. Buna göre izleyen dönemde olası kur artışları, dezenflasyona kontra bir faktörü oluşturuyor.

Petrolde düşüş lehte etki yapacak

OPEC+ grubunun üretim artışını hızlandırma kararı almasının ardından petrol fiyatları aşağı yönlü hareket gösterdi. Brent petrolün varili, uluslararası piyasalarda 60 doların altına geriledi.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ve müttefiklerinden oluşan OPEC+ grubu, haziran itibarıyla günlük üretimi 411 bin varil artırma kararı aldı. Bu artış ise OPEC+ tarafından daha önce öngörülen miktarın yaklaşık üç katı oldu. Suudi Arabistan ve Rusya başta olmak üzere kilit konumdaki üyelerin üretimlerini artıracakları görülüyor. Bu kararlar, gelecek aylarda petrol arzının ciddi biçimde artacağına işaret ediyor ve bu gelişme de petrol fiyatlarını daha da düşürme potansiyeline sahip bulunuyor.

Petrol arzındaki artış ve fiyatlarında devam edecek olası düşüş, enerji kaynaklarında büyük oranda dışa bağımlı olan Türkiye’nin ithalat faturasını küçülteceği gibi, akaryakıtta zincirleme biçimde tüm mal ve hizmetlere yansıyan fiyat artışlarını aşağı çekeceği, en azından benzin ve motorin fiyatlarındaki artışların sınırlı kalmasını sağlayacağı bekleniyor. Buna göre mevcut finansal koşullar ve iç talebin baskılanmasının yanı sıra enerji fiyatlarındaki olası düşüş sürecinin de Türkiye’nin enflasyonla mücadelesine katkı yapacağını gösteriyor.

 Enflasyonda yıllık hedef artık daha zor - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar