Faiz indirimi var ama ne yok…

Geçen haftaki yazımda, bu senenin ikinci çeyreğinde ekonomik aktivitede gözlenen yavaşlamanın, mart ayından sonra finansal ko­şullarda yaşanan daralmanın düşündürdüğün­den daha sınırlı kaldığını ayrıntılı olarak in­celemiş ve bunun da TCMB’nin faiz indirimi konusunda daha temkinli kalmasını gerektir­diğine vurgu yapmıştım.

Ayrıca, temmuz ayında aylık enflasyonun önceki aylara göre belirgin şekilde hızlanacak olması, enflasyon beklentilerindeki iyileşme­nin sınırlı kalması ve döviz alımlarının zayıf seyretmesi gibi faktörler de temkinli olunması gerektiğini göstermektedir.

Temmuz enflasyonunda yükseliş

Temmuz enflasyonuna ilişkin derlediğimiz veriler, manşet enflasyonda belirgin bir hızlan­maya işaret ediyor. Bu hızlanmanın başlıca ne­deni, enerji grubunda yaşanan fiyat artışlarıdır. Akaryakıt, LPG ve tüpgaz fiyatları, otomatik ÖTV ayarlamalarıyla birlikte kayda değer oran­larda yükseldi. Öte yandan, doğal gaz tarifele­rine yapılan %24,6’lık zam, manşet enflasyona yaklaşık 0,4 puan katkı sağlayacak. Sigara ve alkol ürünlerindeki ÖTV artışlarının da enflas­yona yaklaşık 0,2 puan eklemesini bekliyoruz.

Gıda fiyatları tarafında, önceki aylardaki dü­şüşün ardından, sebze ve meyve fiyatlarının ge­nel olarak yükselişe geçtiğini gözlemliyoruz. İşlenmiş gıda fiyatlarındaki ölçülü artışla bir­likte, gıda fiyatları mevsimsel eğiliminin biraz üzerinde artacağını düşünüyoruz.

Kur etkisiyle ithal otomobil fiyatlarında da artış dikkat çekiyor. Euro/TL kuruna paralel olarak liste fiyatları genel anlamda yükseliyor. Beyaz eşya fiyatlarındaki artış eğilimi ise geçen ay olduğu gibi sürüyor. Öte yandan, giyim gru­bunda sezon etkisiyle fiyatların gerilemesini bekliyoruz.

Hizmetler tarafında ise daha dengeli bir gö­rünüm var. Lokanta fiyatlarındaki artış hızı ön­ceki aylardaki ılımlı seyrini korurken, geçen ay sert artan şehirlerarası otobüs fiyatlarında bu ay daha sınırlı bir değişim öngörüyoruz. Kira enflasyonunun ise yaz aylarında sözleşme ye­nilemelerinin yoğunlaşması nedeniyle artma­sını bekliyoruz.

Bu veriler, temmuzda aylık enflasyonun %2,5–3 civarında gerçekleşebileceğine işaret ediyor. Bu durumda, yıllık enflasyon oranı baz etkisinin de katkısıyla %34,5 civarına sınırlı bir düşüş gösterecektir.

Çekirdek fiyat eğilimlerinde kayda değer bir bozulma beklemesek de, aylık enflasyondaki bu artışın önceki aylardaki yaklaşık %1,5 seviyele­rine göre hızlanması, olumsuz bir algı yarata­bilir ve enflasyon beklentilerinin düzelmesini geciktirebilir. Zaten TCMB’nin son Piyasa Ka­tılımcıları Anketi’nde de 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon beklentileri, %29,7 ve %20,4 ile önce­ki ayki ankete yakın seviyelerde kalmıştır.

Döviz alışları son günlerde yavaşladı

TCMB’nin doğrudan bir politika hedefi ol­mamakla birlikte, döviz piyasası dinamikleri, TL’leşme süreci ve döviz rezervlerindeki ge­lişmeler de yakından takip edilmektedir. Bura­da, TCMB’nin son dönemde düzenli bir döviz alım eğiliminde olduğu gözlenmekle birlikte, alım hızının son günlerde bir miktar yavaşladı­ğı söylenebilir.

Hatırlanacağı gibi TCMB, Mart ortasından nisan sonuna kadarki dönemde 56 milyar dolarlık döviz satışı yaptıktan sonra, fa­iz artışlarıyla birlikte döviz alımına geçmişti. Başta oldukça hızlı başlayan bu alımlar, mayıs sonuna kadar yaklaşık 15 milyar dolara ulaş­mıştı. Ancak sonrasında tablo tersine dönmüş ve Haziran ayında yaklaşık 2 milyar dolarlık sa­tış yapılmıştı.

Temmuz ayında ise bu alanda tekrar olum­lu bir tablo gözlenmiş; 18 Temmuz itibariy­le döviz alımları bu ay 13 milyar dolara yak­laşmıştır. Ancak ayın başında daha hız­lı seyreden alımlar, son günlerde günlük ortalama 0,5 milyar dolar civarına gerile­miştir. Bu şekilde devam ederse, mart orta­sından itibaren yapılan döviz satışlarının ta­mamen geri alınması yaklaşık üç ay sürebi­lir. Makro ihtiyati çerçevede gevşeme olmaz Sonuç olarak, temmuz ayında yıllık enflasyo­nun %35’in altına gerilemesi ve yılın kalanın­da da kademeli bir düşüş beklenmesi, %46 se­viyesindeki politika faizinde ölçülü bir indi­rime alan açmaktadır.

Bu doğrultuda, yarınki PPK toplantısında piyasanın ve bizim beklen­timiz, politika faizinin 250 baz puan indirile­rek %43,5 seviyesine çekilmesi yönündedir. Bu indirim sonrası da reel faiz seviyesi oldukça yüksek kalacaktır. Faiz indirimi dışında, makro ihtiyati çerçevede, yani kredi kısıtlarında ve mevduatta TL’leşme hedeflerinde herhangi bir gevşeme beklemiyoruz. Ekonomik aktivitede yavaşlama başlamakla birlikte, enflasyon eğili­minde istenen düşüşün sağlanabilmesi için bu yavaşlamanın önümüzdeki dönemde de korun­ması gerekmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar