Faiz indirimi yok, ama neler var?

Yarınki PPK toplan­tısında faiz indirimi beklenmemekle birlik­te, önümüzdeki döneme ilişkin faiz sinyalleri, fa­iz koridorunda olası de­ğişiklikler ve makro ih­tiyati düzenlemelerde­ki gelişmeler yakından izlenecek.

Jeopolitik belirsizliklerin yüksek seyretmesi nedeniyle TCMB’nin faiz koridorunu daralt­maya gitmeyeceğini düşünüyo­ruz. Ekonomik aktivite ve kredi büyümesinde yavaşlama sinyalle­ri alınmakla birlikte, bu gelişme­ler henüz kredi büyüme kısıtlarını gevşetecek düzeyde değil.

Faiz indirim sinyalini nereden alırız?

Hatırlanacağı üzere, TCMB Ni­san ayı Para Politikası Kurulu top­lantısında politika faizini yüzde 46 seviyesine yükseltmişti. An­cak bu faiz oranından sınırlı liki­dite sağlanması nedeniyle, efektif para piyasası faizi yüzde 49 düze­yinde seyrediyordu. Geçen hafta da bu yönde bir adım atıldı ve TC­MB, bankaların fonlama ihtiyacı­nın tamamını yüzde 46 faiz oranlı bir haftalık repo ihaleleriyle karşı­lamaya başladı. Böylece repo faiz­leri de bu seviyeye geriledi.

Daha önceki yazılarımda da be­lirttiğim üzere, yarınki PPK top­lantısında politika faizinin sabit kalmasını bekliyor, sonraki ola­sı faiz indirimi için ise 24 Tem­muz tarihli PPK toplantısının işa­ret edilmesini olası görüyorum. Bu yönde bir sinyal, PPK metninde yer alabilir.

Hatırlanacağı gibi, TCMB’nin mart ayına kadar yaptığı faiz indi­rimlerinde kullandığı yönlendirme şu şekildeydi: “Enflasyonda belir­gin ve kalıcı bir bozulma öngörül­mesi durumunda para politikası araçları etkili şekilde kullanılacak­tır.”

Ancak, mart ayındaki piyasa dal­galanmasının ardından faiz artırı­mına gidilen toplantılarda bu ifade şu şekilde değiştirilmişti: “Enflas­yonda belirgin ve kalıcı bir bozul­ma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacak­tır.” Bu ifadenin önceki haline ben­zer bir söyleme dönülmesi, sonraki toplantılarda faiz indiriminin gün­deme gelebileceğine yönelik bir işaret olarak değerlendirilebilir.

Koridor daralır mı?

İzlenecek bir diğer başlık ise faiz koridorunun tekrar daraltılıp da­raltılmayacağıdır. Bilindiği üzere, 17 Mart’taki ara PPK toplantısın­da TCMB, politika faizi ile üst bant arasındaki farkı 1.5 puandan 3 pua­na çıkarmıştı. Bu uygulama, TL li­kiditesini ayarlayarak bankalara­rası faizlerin daha geniş bir bantta hareket etmesine olanak tanımak­tadır. Bu da risk algısındaki ani de­ğişikliklere karşı TCMB’nin çabuk tepki vermesine imkan tanıyor.

Risk algısı normalleştikçe bu bant aralığının yeniden eski seviyelere çekilmesi beklenebilir. Ancak mev­cut jeopolitik belirsizlikler göz önü­ne alındığında, bunun için Temmuz toplantısının beklenmesinin da­ha yerinde olacağını düşünüyoruz. Küresel piyasalarda risk iştahında­ki dalgalanmalar halen fon akımları ve dolayısıyla döviz rezervleri üze­rinde belirgin etkiler yaratabiliyor. Örneğin, günlük analitik bilanço ve­rilerinden yaptığımız hesaplamaya göre, İsrail-İran savaşının başladığı geçen cuma günü TCMB’nin 5.4 mil­yar dolar döviz satışı gerçekleştirdi­ğini hesaplıyoruz.

Makro ihtiyati düzenlemeler gevşetilir mi?

Faiz artışlarının etkisiyle finan­sal koşullarda belirgin bir sıkılaş­ma yaşanmış olsa da ve ekonomik aktivitede ılımlı bir yavaşlama göz­lense de, enflasyon eğiliminde kalı­cı bir iyileşme için bu sıkı duruşun bir süre daha sürdürülmesi gerek­tiği kanaatindeyiz.

Öncelikle kredi büyümesine ba­kalım. Daha önceki bir yazımda (RENKK Gelsin, 14 Aralık 2024) Reel Net Kredi Kullanımı göster­gemizi tanıtmıştım. Son verilerle güncellediğimizde, 4 haftalık orta­lama net kredi kullanımının tarih­sel ortalama düzeyine yavaşladığı­nı, ancak 13 haftalık ortalamanın hâlen tarihsel ortalamaların üze­rinde seyrettiğini görüyoruz. Bu da, kredi büyüme hızının tüm kısıt­lamalara ve yüksek faizlere rağmen sadece sınırlı ölçüde yavaşladığını ve geçen yıl gözlenen reel daralma­ya kıyasla hâlen daha güçlü bir eği­lim sergilediğini göstermektedir.

Ayrıca nisan ayına ilişkin açıkla­nan üretim göstergeleri, özellikle iç talebin görece güçlü kalmaya de­vam ettiğine işaret etmektedir. Pe­rakende satış endeksi, nisan ayın­da bir önceki aya göre yüzde 2.8 oranında oldukça yüksek bir artış kaydetti. Bu veri için öncü gösterge olarak takip ettiğimiz, mevsimsel­likten ve enflasyondan arındırıl­mış kredi kartı harcamaları mayıs ayında da artış eğiliminin sürdüğü­nü düşündürüyor. Bu eğilim devam ederse, ikinci çeyrekte perakende satışlarda yüzde 2-3 arası bir çey­reklik büyüme görmek şaşırtıcı ol­mayacak.

Diğer taraftan, hizmet üretim endeksi nisan ayında, bir önceki aya kıyasla yüzde 0.5 oranında ge­rilemiştir. Ayrıca birinci çeyrek or­talaması ile karşılaştırıldığında da benzer ölçüde bir düşüş görülmek­tedir. Bu durum hizmet sektöründe bir yavaşlamaya işaret etmekle bir­likte, bunun kalıcı olup olmadığını değerlendirebilmek için önümüz­deki verilerin izlenmesi gerektiği­ni düşünüyoruz.

Sanayi üretimi ise nisan ayın­da yüzde 3.1 oranında daraldı. An­cak burada özellikle İHA gibi aske­ri ekipmanları içeren “diğer ulaşım araçları” üretimindeki düşüş belir­leyici oldu.Bu kalem hariç tutuldu­ğunda, sanayi üretiminde önceki aya göre yüzde 1’in hafif altında bir artış olduğu, birinci çeyrek ortala­masına göre ise hafif bir daralma yaşandığı görülüyor.

Sonuç olarak, kredi büyümesi ve üretim göstergeleri ekonomide öl­çülü bir yavaşlama eğilimine işaret ediyor. Ancak son aylarda yüzde 2 civarına gerileyen aylık enflasyon eğiliminin yılın ikinci yarısında he­deflendiği gibi yüzde 1.5 seviyesine, hatta altına gerilemesi için mevcut yavaşlama eğiliminin sürdürülme­si gerektiğini düşünüyoruz.

Zaten Temmuz ayında olası bir faiz indirimi sürecine yaklaşılır­ken, finansal koşulların geçen yılın son çeyreğinde olduğu gibi bir mik­tar gevşeyebileceği ve kredi büyü­mesinin hızlanabileceği dikkate alındığında, kredi büyüme kısıtla­rında gevşemeye gitmek için henüz erken olduğunu değerlendiriyoruz.

Faiz indirimi yok, ama neler var? - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar