Faiz sorunsalına dönüş: Makroekonomik gelişmeler ve para politikası beklentileri
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Mayıs ayı enflasyon oranı, aylık bazda %1,53 olarak gerçekleşerek yıllık enflasyonu bir önceki aya kıyasla 2,45 puan düşüşle %35,41 seviyesine indirdi. Bu değer, Mayıs 2024'te ulaşılan %75,45'lik zirve noktasından bu yana 12 aylık sürekli bir düşüş serisini işaret etmektedir.
Mayıs ayı enflasyonunun %2'lik beklentilerin altında gerçekleşmesi, gözlerin 19 Haziran'da toplanacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu'na (PPK) çevirmesine neden oldu.
Küresel ekonomideki gelişmeler ve ticaret savaşları
17 Nisan 2025 tarihli PPK toplantısında, küresel ekonomiye ilişkin olarak ABD ticaret politikalarının izleyeceği seyir ve diğer ülkelerin vereceği karşılıklara bağlı olarak küresel ticaret tarafında ortaya çıkan risk faktörlerine dikkat çekilmişti. Ayrıca, muhtemel tarife artışlarının, özellikle gelişmiş ülkelerde beklenen enflasyon düşüşünü yavaşlatacağı ve merkez bankalarının faiz indirim süreçlerine temkinli yaklaşacağı beklentisi dile getirilmişti.
Bu tarihten günümüze yaşanan gelişmelere bakıldığında, ticaret savaşları konusunda bir miktar ılımlı hava gözlemlense de, 4 Haziran itibarıyla Donald Trump'ın ABD’ye ithal edilen çeliğe uygulanan gümrük vergisini %25'ten %50'ye çıkaran kararnameyi imzalamasıyla birlikte küresel ticarette tekrar kara bulutların toplandığı söylenebilir. Yeni tarifelerin birçok sektörde maliyetleri artırmasının yanı sıra, Avrupa Birliği gibi ticaret ortaklarının misilleme önlemleri alabileceği de yeniden tartışılmaya başlanmıştır. Bu durum, küresel tedarik zincirleri ve enflasyon dinamikleri üzerinde ek baskı yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Avrupa ve Çin merkez bankalarının adımları
Avrupa Merkez Bankası (ECB), 5 Haziran tarihli toplantısında Haziran 2024'ten bu yana sekizinci kez faiz indirim kararı alarak mevduat faiz oranını %2,25'ten %2 seviyesine düşürmüştür. Bu karar, Mayıs ayı enflasyon rakamlarının beklentilerin altında %1,9 olarak gerçekleşmesinin ardından gelmiştir. Eurostat verileri ise bölge ekonomisinin ilk çeyrekte %0,3 olan beklentilerin iki katı olan %0,6 büyüdüğünü göstermiştir. Bu veriler, büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği tarafında makroekonomik tablonun ilk çeyrekte kötümser beklentileri çok fazla desteklemediğini ortaya koymaktadır. ECB'nin bu adımı, küresel likidite koşulları ve döviz kuru dinamikleri üzerinde de etkili olacaktır.
Çin tarafına bakıldığında ise, hükümetin ekonomiyi destekleme çabaları kapsamında 20 Mayıs itibarıyla yedi ay sonra gösterge faiz oranını düşürdüğü görülmektedir. 10 baz puanlık bu faiz indirimi, özellikle ticaret gerilimlerinin büyüme rakamları üzerinde baskı yarattığı bir konjonktürde Pekin'in ekonomiyi daha yoğun destekleme kararı aldığı şeklinde yorumlanmıştır. Çin'in bu genişlemeci adımı, küresel büyümeye katkı sağlama potansiyeli taşırken, aynı zamanda küresel rekabet dinamiklerini de etkileyebilir.
Türkiye ekonomisinin lk çeyrek performansı
TÜİK tarafından 30 Mayıs tarihinde açıklanan Türkiye ekonomisinin 2025 yılı birinci çeyrek Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ilk tahmini, zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %2,0 artış kaydetmiştir. Ilımlı iyimser olarak değerlendirilebilecek bu rakamın sektörel bazlı alt kırılımlarında, tarım sektöründe %2, sanayi sektöründe %1,8 azalış görülürken, büyümeye en büyük katkının %7,3 ile inşaat sektöründen geldiği gözlemlenmiştir. Mal ve hizmet ihracatı neredeyse değişmezken (%0,01 azalış), ithalat kalemi %3 oranında artmıştır. Bu durum, yurt içi talep koşulları ve dış ticaret dengesi açısından incelenmesi gereken önemli bir ayrıntıdır.
TCMB'nin haziran toplantısından beklentiler
Gerek yurt içi gerekse yurt dışı veriler birlikte değerlendirildiğinde, TCMB'nin makro ihtiyati çerçeveye ilişkin kararlarının ipuçları izlenebilmektedir. Çok önemli bir jeopolitik risk unsuru ortaya çıkmazsa, TCMB'nin Haziran ayı toplantısında ılımlı düşüşe devam eden enflasyon ve beklentilerin bir miktar altında gerçekleşen büyüme oranlarını göz önüne alarak, başta politika faizinin düşürülmesi olmak üzere genişlemeci politikalara yönelmeye başlayabileceği öngörülebilir. Ancak, küresel ticaretteki belirsizlikler ve potansiyel misilleme önlemleri gibi risk faktörleri, TCMB'nin karar alma sürecinde temkinli hareket etmesini gerektirebilir. TCMB'nin bu toplantıda alacağı kararlar, yalnızca kısa vadeli ekonomik göstergeler üzerinde değil, aynı zamanda beklentilerin yönetimi ve orta vadeli enflasyon patikası üzerinde de belirleyici olacaktır.