Hane halkı varlıkları 1,5 trilyon doları aştı

Naki BAKIR
Naki BAKIR MAKRO BAKIŞ [email protected]

Türkiye’deki hane halk­larının finansal ve fi­nansal olmayan var­lıklarının toplam değerinin 2024’ün üçüncü çeyreği iti­barıyla 1,5 trilyon lirayı aştı­ğı hesaplandı. Merkez Ban­kası’na göre varlıklardaki değerlenme yurt içi talebi et­kileyerek harcamaları artırı­yor, o da enflasyonu azdırıyor.

Merkez Bankası’nca yapı­lan bir araştırmada Türki­ye’deki hane halklarının mev­duat, hisse senedi, altın, konut gibi farklı alanlarda değerlen­dirdikleri tasarrufları ile olu­şan varlıklarının toplam bü­yüklüğü ve alım satım işlem­leri ile mevcut varlıklarındaki değerleme etkisiyle yaşanan değişimler hesaplanarak, bu­nun büyüme ve enflasyon üzerindeki etkileri ölçüldü.

Kiradaki konutların değeri 701 milyar dolar

Banka’nın 2025’in 1’in­ci enflasyon raporunda yer alan araştırmada, Tür­kiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) İstatistiklerle aile ve­rilerinden alınan hane halkı sayısı ile bina ve konut Nite­likleri Araştırması il bazın­da verilerinden alınan kiracı oranı verileri kullanılarak ki­radaki toplam konut ade­di hesaplandı.

Merkez Bankası’nın Konut Fiyat Endeksi verilerinden alınan il ba­zında med­yan birim konut fiyat­ları kullanılarak kiradaki ko­nut adedinin il bazında değe­ri hesapladı. Hesaplamalar­da konutların 100 metrekare olduğu varsayıldı, il bazında­ki değerlerin toplanmasıy­la çeyrekler itibarıyla Tür­kiye geneli için toplam kira­daki konut değeri 701 milyar dolar olarak belirlendi. Kiradaki konut stoku çeyrekler itiba­riyle sabit tutularak çeyreklik fiyat değişimleri kiradaki ko­nutların değerleme etkisi ola­rak kabul edildi.

505 milyar dolarlık finansal varlık

Aynı tarih itibarıyla Tür­kiye’deki hane halklarının fi­nansal varlık stokunun değe­ri de 505 milyar dolar olarak hesaplandı. Kur ve fiyat de­ğişimine duyarlı olmayan ka­lemler; TL cinsi para ve kur korumalı hariç TL mevduat­lar, TL cinsi krediler ile diğer alacaklardan oluşuyor. Kur değişimlerine duyarlı kalem­ler yabancı para (YP) cinsi efektif ve mevduat, Kur Ko­rumalı Mevduat (KKM), tü­rev varlıklar ile YP cinsi kre­diler kalemlerini içeriyor. Fiyat değişimine duyarlı ka­lemler ise hisse senedi ve ya­tırım fonları, TL cinsi borç­lanma senetleri ile sigorta teknik rezervlerini; kur ve fiyat değişimine duyarlı ka­lemler ise YP cinsi borçlan­ma senetlerini kapsıyor.

Yastık altında 311 milyar dolarlık altın

Merkez Bankası, bundan önce Türkiye’nin altın stoku­na ilişkin araştırmayı 2012 yılında yapmış, anılan yı­lın üçüncü çeyreği itibarıy­la stok 115,5 milyar dolar ola­rak hesaplanmıştı. 1984 yılı stoku sıfır varsayılarak, izle­yen dönemde çeyrekler itiba­rıyla yastık altı altın stokuna altın üretim ve ithalat mik­tarlarının eklenmesi, altın ihracatının ise düşülmesi yo­luyla güncellenen seriye göre 2024’ün 3’üncü çeyreği itiba­rıyla hane halkının elindeki fiziki altın stoku 311 milyar dolar olarak hesaplandı. Al­tın üretim miktarı için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verileri, altın ithalat ve ihra­catı için ise TÜİK dış ticaret verileri kullanıldı. Ons cin­sinden hesaplanan fiziki al­tın stokundaki değerleme, iki stok arasındaki değişi­minden net işlem çı­karılarak hesap­landı.

Türk halkı “altıncı”

OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye’de hane halkının 2024’ün 3’üncü çeyreği itibarıyla 1 trilyon 517 milyar dolar olarak hesaplanan toplam varlıkları içinde fiziki altın ve kiradaki konutlardan oluşan finansal olmayan varlıklar yüzde 67 ile, finansal varlıklardan daha yüksek paya sahip. Hisse senedi, yatırım fonu, borçlanma senedi gibi finansal varlıklar, toplam varlıkların ancak üçte birini oluşturuyor.

Merkez Bankası’nın Finansal Hesaplar istatistiklerine göre, Türkiye’de hane halkının finansal varlık ve yükümlülüklerinin Gayrisafi Yurt içi Hasıla’ya (GSYH) oranı, seçilmiş OECD ülkelerine kıyasla oldukça düşük düzeyde. Bunun başlıca nedeni ise hane halkının geleneksel olarak fiziki altın ve konut gibi finansal olmayan varlıklara yöneliminin Türkiye’de yüksek oluşu.

Hane halkı yatırımları içinde finansal olmayan araçların payının daha yüksek oluşu, para politikasının hane halkı tüketim eğilimi üzerine etkisini geciktiren bir unsur olarak öne çıkıyor.

Değerlenme enflasyonu azdırıyor

Araştırmada, hane halkının sahip olduğu finansal varlıklar ile fiziki altın ve kiradaki konut gibi finansal olmayan varlıklarındaki değer artışları incelendi. Yabancı para ve altın cinsi varlıklarda kur etkisi; hisse senedi, menkul kıymet, konut gibi varlıklarda da fiyat etkisinden kaynaklanan değerlenme yaşandığı, bunun da tüketim harcamaları kanalıyla yurt içi talebi etkileyerek ekonomik büyüme ve enflasyon üzerinde etkili olduğu belirlendi.

TL’de değer kaybının yüksek olduğu dönemlerde kura endeksli finansal varlıklar, Borsa’daki fiyat hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde ise fiyat hareketlerine duyarlı finansal varlıklar kaynaklı olarak yaşanan değerleme etkisinin öne çıktığı belirtildi.

Araştırmaya göre 2021 yılı son çeyreğinde, finansal varlıklardaki değerleme kaynaklı artış, çeyreklik GSYH’nin yüzde 33,4’ünü buldu. İzleyen dönemde de yüksek seyreden bu etki, 2024 yılı ikinci çeyreği ile birlikte ivme kaybetmeye başladı.

Hane halkı varlıklarının stok değerinde gözlenen toplam değerlemenin, varlık etkisi kanalı ile harcamaları artırarak talepte sıkılaşma kaynaklı yavaşlamanın gecikmesine yol açtığı, yani talebin dirençli olmasında etkili olduğu belirtildi.

Bununla birlikte 2024 yılı 2’nci çeyreği ile birlikte başlayan varlık değerleme etkisindeki zayıflamanın, para politikasının etkinliğini artırarak dezenflasyon sürecini hızlandırmasının beklendiği ifade edildi.

Enflasyonda beklentiler hâlâ risk unsuru

Bu yıla ilişkin enflasyon tahmi­nini yüzde 21’den yüzde 24’e re­vize eden Merkez Bankası’nın 2025 yılının 1’inci Enflasyon Raporunda, enflasyon tahmin­leri üzerindeki temel riskler ve olası etki kanalları da değerlen­dirildi. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiği vurgulandı.

Piyasa katılımcılarının, firma­ların ve tüketicilerin enflas­yon beklentilerinin, fiyatlama davranışları, portföy tercihleri ve tüketim/kredi talepleri üze­rinde önemli rol oynadığına işaret edilerek, beklentilerdeki yüksek seyrin tüketim eğilimi ve kredi talebi üzerinde yuka­rı yönlü risk oluşturabildiğine dikkat çekildi.

Rapor döne­minde piyasa katılımcılarının beklentilerindeki gerilemenin devam ettiği, hane halkının ve reel kesimin enflasyon bek­lentilerindeki aşağı yönlü gün­cellemelerin belirginleşmek­le birlikte dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmayı sürdürdüğü kaydedildi. Bek­lentilerin düzeyi yanında kısa dönem veri sürprizlerine olan duyarlılığın da önem arz ettiği vurgulandı.

En çok prim yapan altın ve kira

Hane halkının varlıklarında­ki değerleme incelendiğinde; 2021 yılının 4’üncü çeyreğin­den başlayarak varlıklardaki değer artışının GSYH’ye oranı­nın önceki dönemlere kıyasla oldukça yüksek seyrettiği ve değer artışında yastık altı al­tın ve konuttaki fiyat artışının finansal araçlardaki değer ar­tışından daha yüksek olduğu görüldü.

Varlıklardaki değerle­menin çeyreklik GSYH’ye oranı yüzde 105 ile en yüksek düzeye 2022 yılının 1’inci çeyreğinde ulaştı. Bu dönemde hane halkı varlıklarındaki değerlemede kiradaki konutlardaki değer ar­tışı baskın oldu. Son dönemde kur, altın ve konut fiyatlarında yaşanan dengelenme sonucu bireylerin değerleme kaynaklı varlık artışlarının ivme kaybe­derek 2021 yılı öncesi oranlara yakınsamaya başladığı göz­lendi.

Fiziki varlık tutan hane halklarının bu varlıklarının stok değerinde 2021-2024 arasında kur ve fiyat hareketleri kaynaklı olarak belirgin artış yaşandığı dikkati çekiyor. Kalem bazın­da bakıldığında; incelenen dö­nemde hane halkı varlığındaki en yüksek değer artışı kirada­ki konutlardan gelirken, onu yastık altı altın izliyor. Finansal varlıkların ise bu dönemdeki değerlemesinin pozitif olduğu ancak nispeten daha düşük ge­tiri sağladığı görülüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar