Madem tarih tekerrürden ibaret!

Fikret AYDEMİR
Fikret AYDEMİR fikret.aydemir@dunya.com

Hani bir “öküz oturur” ya göğsünüzün tam orta yerine, 24 gündür kalkmıyor… Enkazın altında, tam göğsünüzün orta yerine. “Cüce ay Şubat”ın 6’sı saat 04:17’den beri oturuyor göğsümüzün tam ortasında.

Tam 24 gündür bütün dünyada olduğu gibi Avrupa Birliği’nin merkezinde de Türkiye var. Türkiye’ye “tam üyelik tarihi” verildiği 2002 “Kopenhag Zirvesi” döneminde olduğu gibi AB’nin bütün başkentlerinde ana gündem maddesi yine Türkiye.

Avrupa’dan da birçok ülke arama kurtarma ekipleri gönderdi Türkiye’nin 11 iline. Bütün Avrupa başkentlerinde ve AB içerisinde Türkiye yardım kampanyaları düzenleniyor. Televizyon ve radyolar özel kampanyalar başlattı. Sanatçılar yardım konserleriyle bağış topluyor. Sporcular dayanışma içerisine giriyor.

Telekom operatörleri özel hatlar açıyor. Siyasi partiler kamuoyuna Türkiye hakkında olumlu mesajlar veriyor. AB, depremin hemen ardından “Sivil Koruma Mekanizması”nı harekete geçirdi. AB üyesi 23 ülke Türkiye’de aktif olarak insani yardım, arama kurtarma ve sahra hastanesi kurma faaliyetlerinden bulundu.

Bu kampanyanın “AB’nin gerçekleştirdiği en büyük insani misyon olduğu” ifade ediliyor. Yardımların bundan sonraki süreçte de devam etmesi bekleniyor. AB Dönem Başkanı İsveç ve AB Konseyi öncülüğünde 16 Mart’ta “Bağışçılar Konferansı” düzenleyeceğini duyurdu.

Brüksel’den yansıyanlar, bu durumun önümüzdeki dönem Türkiye-AB ilişkilerine olumlu etki yapacağı. Moda deyimle “milenyum”un başlarında olduğu gibi… Tarihi “Kopenhag Zirvesi 2002” sonuç bildirgesinde, “AB, Türkiye’yi reform sürecini enerjik bir şekilde sürdürmeye teşvik eder.

AB, Aralık 2004’te AB Komisyonu’nun rapor ve tavsiyesine dayanarak Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verdiği takdirde, Türkiye’yle katılım müzakerelerini gecikmeksizin başlatacaktır” ifadelerine yer verildi. Biraz geriye dönecek olursak… Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un imzaladığı Roma Anlaşması (1957) ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu.

Türkiye, iki yıl sonra topluluğa üye olmak için başvurdu. 1963 Ankara Anlaşması’nın imzalanmasıyla ilk adım atıldı. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’ndan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na evrilen “birliğe” yeni üyelerin katılmasıyla AET’nin ismi daha sonra Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirildi. Aralık 1997’deki “Lüksemburg Zirvesi”nde aday olarak açıklanmaması üzerine Türkiye, AB ile siyasi diyaloğu kesti. Türkiye 17 Ağustos 1999, saat 03:02’de depremle sarsıldı.

Lüksemburg’dan Helsinki’ye…

1999 depreminden 4 ay sonra Helsinki Zirvesi’nde AB-Türkiye ilişkileri yeni bir boyut kazandı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yoğun çabaları sonucu, 1999 Helsinki Zirvesi’nde oy birliğiyle “Türkiye’nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı” açık ve kesin bir dille ifade edildi.

2002 Kopenhag Zirvesi sonuç bildirgesinde, “Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verdiği takdirde, Türkiye’yle katılım müzakerelerini gecikmeksizin başlatacaktır” denildi. Avrupa Parlamentosu’nun 15 Aralık 2004’teki toplantısında tüm Avrupa dillerinde ve Türkçe olarak “evet” yazılı pankartlar taşıyan parlamenterler Türkiye’nin AB üyeliğine “yeşil ışık” yaktı.

İki gün sonra AB devlet ve hükümet başkanları resmi olarak “Türkiye tam üyeliği olabilir” açıklamasına imza attı ve müzakerelerin başlangıç tarihi 3 Ekim 2005 olarak belirlendi. AB tam üyeliği konusunda çok hızlı yol aldık 2010 yılına kadar... Sonra, Türkiye-AB ilişkilerinde bilinen yakın tarih.

17 Ağustos’tan 6 Şubat’a…

Ve Türkiye 6 Şubat 2023 saat 04:17’de bir kez daha depremle sarsıldı. Madem “tarih tekerrürden ibaret”! 6 Şubat 2023 depremi sonrası yine aynı ivmeyi kazanmanın yolu bir kez daha açıldı. Tanzimat’tan beri yönümüzü döndüğümüz “Batı”ya doğru yol almak bizim elimizde. Yeter ki biz isteyelim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar