Osmanlı’daki İsviçre çakısı

Osmanlı çakısı günümüzde milyar dolarlık değere ulaşan İsviçre çakısının bir jenerasyon üstü sayılır. ‘Made In Rumeli’ Osmanlı çakısı da türün ilk fonksiyonel örneklerinden.

Dünyanın en fazla mede­niyetine ev sahipliği ya­pan bölgelerinden biri olan Anadolu, kullandığımız bir­çok alet ve ekipmanın da ataları­nın yaratıldığı yer aslında. Dün­yanın en zengin mutfağı olma­sının nedenlerinden biri de işte bu zengin kültür yapısı. Geçen ay sizlere bu köşeden çatalın İs­tanbul’da başlayan yolculuğunu yazmıştık. Bugün ise biraz daha markalaşma özelinde gidelim, Osmanlı çakısından bahsedelim istedim. Çakı, günümüzde mil­yar dolarlık değere ulaşan İsviç­re çakısının bir jenerasyon üstü sayılır aslında.

İnsanoğlu bıçağın metal önce­si ve en ilkel halini milattan önce 10 binli yıllarda öncesinde ken­dini savunmak, avlanmak için kullanmış. Metalurjinin keş­fiyle keskinleşen bıçak, cebimi­ze sığacak boyuta Roma döne­minde gelmiş. Katlanır bıçakla­rın bilinen en eski örnekleri MS 1’inci yüzyıl civarındaki antik Roma'ya kadar uzanıyor. Roma­lı askerler, tüccarlar ve gezgin­ler genellikle et kesmek, yemek hazırlamak ve odun oymak gibi günlük işler için küçük katlanır bıçaklar taşıyorlardı. Bu erken katlanır bıçaklar günümüz stan­dartlarına göre ilkeldi, genellik­le oyulmuş bir sapa döndürül­müş basit bir bıçaktan oluşu­yordu ve bıçağı açık tutmak için herhangi bir kilitleme mekaniz­ması yoktu. Ancak kompakt ve taşınabilirdi, bu da onları çok amaçlı bir alete ihtiyaç duyan Roma vatandaşları için oldukça pratik hale getiriyordu.

Kentler, bıçakla ünleniyor

Viking Çağı olarak bilinen, yaklaşık MS 8-11’inci yüzyıl ara­sında şekillenen katlanır bıçak, Orta Çağ boyunca çeşitli kültür­ler tarafından benimsendi. Ge­nellikle demir veya bronzdan ya­pılan bu alet, teknolojik gelişme­ler ve sanatın etkisiyle günlük insanlar için daha uygun fiyatlı ve erişilebilir ve adeta bir sek­tör haline geldi. Avrupa genelin­de bıçak üreticilerinin ve uzman zanaatkarların yükselişine yol açan alet, Almanya'daki Solin­gen ve İngiltere'deki Sheffield gibi şehirleri, günümüze kadar devam eden bir üne sahip olan yüksek kaliteli bıçaklarıyla bili­nir hale getirdi.

Rönesans'ta bıçak yapımı bir sanat formu haline gelmişti; de­mirciler ile zanaatkarlar aris­tokrasi için kullanışlı aletler ve süs bıçakları üretiyordu. Genel­likle karmaşık tasarımlarla ve fildişi, değerli metaller gibi pa­halı malzemelerle bezeli bu süs­lü bıçaklar, soylular tarafından taşınan statü sembolleriydi. An­cak bıçaklar daha ayrıntılı hale gelse bile toplumun tüm sınıfları katlanır cep bıçağının temel fay­dasını takdir etmeye devam etti.

“Made In Rumeli”

Katlanır bıçağın, savaşlarda etkisi Orta Çağ’ın hemen ardın­dan başladı. O dönem tarihçi­leri muammaya sokacak şekil­de, katlanır bıçağa kaşık, çatal gibi fonksiyonlar eklendi. İşte Osmanlı ordusunda karşılaştı­ğımız bu tür de aynı bu şekilde. 19’uncu yüzyılın ilk yarısına; ki­milerine göre Yeniçerilerin var­lığını sona erdiren 1826’nın ön­cesine dayanan Osmanlı çakısı da bu türün ilk fonksiyonel ör­neklerinden. Belki de ilki. Ru­meli usta işi, gümüş üzeri savat işçilikli bu alette üç dişli çatal, tek tarafı keskin bıçak ve geniş hazneli hareketli kaşık, dikdört­gen yuvaya katlanılarak kulla­nılmış. Servi motifli bu çakı faz­lasıyla İsviçre çakısını andırı­yor.

Osmanlı’daki İsviçre çakısı - Resim : 1

Orduya İkinci Dünya Savaşı’yla girdi

İsviçre çakısı olarak bildiği­miz çoklu ekipmanlı alet ilk kez, 1884 yılında, Ibach adlı İsviçre köyünde üretildi. Bu çakıyı ya­pan Karl Elsener, yaşadığı köy­deki komşuları için mutfak bı­çakları ve çocukları için de çakı­ları üreterek bu işe merak saldı. Ardından İsviçre ordusunun çakı alımı yapacağını duyan El­sener, ilk tasarımını ortaya çı­kardı. İlk çakıda bıçak, tornavi­da ve konserve açacağı bulunu­yordu. Cepte taşıması zor olan ilk tasarımı küçülttü ama işle­vini artırdı. Çakıya “Schweizer offizier messer” yani “İsviçre as­keri çakısı” adını verdi. Marka ise günümüzde Victorinox ola­rak biliniyor. 2 bine yakın çalışa­nı, yarım milyar doların üzerin­de cirosuyla dünyanın en önemli üreticilerinden biri.

Ancak bu aletin küreselleşme süreci İkinci Dünya Savaşı’na kadar bekledi. Savaşın ardından Avrupa’daki ABD askerleri, ül­kelerine dönerken hediye olarak bu çakılardan büyük miktarlar­da aldılar. Orijinal ismini söyle­mekte zorlandılar ve ismi “İsviç­re ordu çakısı” olarak kalıplaş­tı. İsviçre’yi kalitenin sembolü haline getiren bu çakının farklı modellerinde törpü, kaşık-çatal, kalem, makas, hatta flash bellek bulmak mümkün… Benim için en ilginci ise bir kredi kartına bu fonksiyonların yerleştirilmesi.

Bıçağın tarihi binlerce yıllık geçmişe sahip. Onu kullanım­da çeşitlendirmek ise yüzlerce yıllık bir tarihe. Osmanlı çakı­sının, İsviçre’ye model olup ol­madığı bilinmez. Ama sahipsiz kaldığı kesin.

Osmanlı’daki İsviçre çakısı - Resim : 2

Başkanların çakı düşkünlüğü

Tarihe dokunan ünlü isimlerin ünlenmiş cep bıçakları vardı. Örneğin ABD’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln'ün, en ikonik ve kalıcı cep bıçağı tasarımlarından biri olan Barlow bıçağı oldukça ünlü sayılır. Basit tasarımı, sağlam yapısı ve uygun fiyatıyla bilinen Barlow bıçağı, Amerikan öncüleri ve sınır muhafızları arasında favori bir bıçaktı. ABD’nin kurucu babalarından olan ilk başkan George Washington'ın bir arazi ölçümcüsü ve asker olarak geçirdiği dönemde çeşitli görevlerde kullandığı bilinen cep bıçağı ülkede çoklu fonsiyonel çakılara olan ilginin sembolü oldu. Ünlü yazar ErnestHemingway bilinen en ünlü bıçak koleksiyoncusuydu. Savaşlara katılacak kadar macera tutkunu olan ünlü yazar, keşfetme dürtüsüyle başladığı bıçak hevesini avlanma,balık tutma gibi uğraşlarla birleştirmiş ve yüzlerce parçalık bir koleksiyon kurmuştu

Yazara Ait Diğer Yazılar