Otomotiv ekosistemini yeniden tasarlamak
Otomotiv ekosistemi; otomotiv sektöründe iş birliği yapan ve etkileşimde bulunan şirketler, kuruluşlar ve tüketicilerden oluşan karmaşık bir ağdır. Bu ekosistem, geleneksel otomobil üreticilerinin yanı sıra tedarikçileri, teknoloji şirketlerini ve hizmet sağlayıcılarını da kapsar.
Elektrifikasyon, otonom sürüş, bağlantı ve yazılım gibi dönüştürücü trendlerin yönlendirdiği bu ekosistem, dikey olarak entegre bir modelden, paylaşılan kaynaklara, inovasyona ve yeni hizmetlerin geliştirilmesine odaklanan yatay, veri odaklı bir ortama dönüşüyor.
Otomotiv ekosisteminin temel bileşenleri
Otomobil üreticileri, araç tasarımı, üretimi ve satışına odaklanan ekosistemin geleneksel kalbini oluştururken; tedarikçiler, motorlardan ve şasilerden gelişmiş yazılım ve bataryalara kadar uzanan bileşenleri sağlayan kademeli bir ağ kurar. Günümüzde bütün bunlara eklenen, önemli bir bileşeni ise teknoloji şirketleri oluşturuyor.
Önümüzdeki dönemde otonom sürüş, bağlantı ve dijital platformlarda inovasyonu yönlendiren yazılım geliştiricileri ve ileri teknoloji firmaları dahil olmak üzere yeni katılımcıları daha da fazla göreceğiz. Hizmet sağlayıcıları, bağlantılı araç platformları üzerine kurulu olarak araç paylaşımı, konum tabanlı pazarlama ve veri analitiği gibi hizmetler sunan şirketlerden oluşurken; veri ve bulut sağlayıcıları ise araç içi ve çevresel verilerden içgörü elde etmek için bulut altyapısı ve veri işleme hizmeti sunan kuruluşları kapsar.
Teknoloji ve yeni dünya: Değişimin anahtarı
Dijital teknoloji yeni dünyada bir ‘dönüm noktası’ yaratırken, bilgi öylesine geniş bir alana yayılıyor ki farklı ekonomik yaklaşımlarla iş birliğine dayalı yeni bir dünya düzeni ortaya çıkıyor. Dijital teknolojinin tetiklediği artan bireysel tüketim ise önemli bir ekosistem ekonomisi oluşturuyor.
Teknoloji, ülkelerin ‘güç ekonomisi’ne dair tartışmalarını önemli bir noktaya taşırken, bu tartışmalar çoğunlukla teknolojinin dijitalleşme ile birlikte ekosistemi nasıl dönüştürebileceğine odaklanıyor. Ülkeler bu dönüşümde öncü olmaya ve bu sayede ekonomileri için gelir sağlamaya odaklanıyor. Ülkeler, değişen ekosistemle birlikte ‘teknolojiyle yakından bağlantılı’ olmaya odaklanırken; teknoloji hem şirketler hem de toplum genelinde yaratabileceği etkiler açısından da inceleniyor.
Elektrikli araç endüstrisindeki dönüşüm hızlanacak mı?
Otomotiv sektöründe uzun yıllardır görmeye alıştığımız yenilikler hızlanırken, artık cep telefonları, internet, tabletler, akıllı saatler, nesnelerin interneti, nanoteknoloji ve elektrikli araçlar gibi alanlarda da son 35 yılda hayatımızda hızlı, hatta neredeyse her gün değişiklikler yaşıyoruz.
Dünya, daha önce yıllar gerektiren bu değişim sürecini artık bir günde yaşıyor. Bununla beraber, 2024’te bağlantılı cihazların sayısı dünya çapında %13 artarak 18,8 milyara yükseldi. Bugün bağlı cihazların 2030 yılına kadar 40 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. 2050 yılına kadar ise şaşırtıcı bir rakama ulaşacağı öngörülüyor. Elektrikli araç endüstrisi artık yeni teknik özelliklere sahip araçları baş döndürücü bir hızda üretebiliyor. Bu yeni ekosistem modeli, akıllı kokpitler ve akıllı sürüş yazılımları üretmenin yanı sıra, gelişmiş batarya tedarik zincirlerinden yararlanmak için yapay zekâ sektörüyle de sıkı bir entegrasyona dayanıyor.
Buna karşılık, otonom makinelerde uzun yıllara dayanan tecrübeye sahip ülkeler ve kıtalardaki otomobil üreticilerinin, elektrikli araçlarda inovasyon yarışının 2025 sonrasında, önümüzdeki 10 yılda daha da belirginleştiğini göreceğiz. Çin, elektrikli araç endüstri modelini anlamaya ve aradaki farkı kapatmaya çalışırken, Avrupa ve Amerika da bu alanda adımlarını hızlandırıyor ve korumacılık gibi önlemleri devreye alıyor.
Yazılım, akü, temel araç şasisi formülü, teknoloji şirketlerinin sahaya katılmasına ve hızla yeni arabalar yaratmasına olanak tanıyacak. Motorlarda ve teknik özelliklerde daha az farklılık olduğu için otomobil üreticileri genellikle tekliflerini yazılım ve kullanıcı deneyimiyle farklılaştırıyor. Arabalar, ekranlar, bilgi-eğlence sistemleri, büyük tabletler ile yapay zekâ destekli gelişmiş sürücü destek sistemleri veya ADAS artarak kullanılmaya devam edecek.
Otomotiv ve değişen yeni dünya
Otomotiv teknolojisi, araçları insan zekâsına benzer şekilde kendi başına hareket edebilecek otonom hale getirirken, aynı zamanda bizi bağlantılı araçlar aracılığıyla buluta bağlayarak dijital dünyada varlığımızı genişletiyor. Bu bir gelecek senaryosu değil; tam da bulunduğumuz zaman diliminde gerçekleşiyor ve hızlanarak devam edecek.
Gelecek toplumunu hayal ürünü olarak görenlere karşı, teknolojinin doğasında bulunan sürekli gelişim perspektifiyle, bazı teknolojilerin beynimize entegre olarak hafızamızı güçlendirmesi bile mümkün görünüyor. Elbette, otonom araçlar ve bu teknolojik gelişmeler her alanı etkilerken, tüm insanlığın fiziksel ihtiyaçları karşılanabilecek, zihinlerimizi genişletebilecek ve hayatımız daha da kolaylaşacak.