Para politikası için zor dönem
Bu hafta TCMB ve FED’in faiz kararlarını izleyeceğiz. Küresel ve yerel gelişmelerin para politikası açısından bu kadar belirsizlik yarattığı bir dönem muhtemelen son 25 yılda hiç olmadı.
Türkiye’de enflasyon tarafında olumlu gelişmeler yaşanırken gerek yurt içi siyasi ortamın gerilmesi, gerek yurt dışında artan ekonomi politikalarındaki belirsizlikler merkez bankalarının önünü görmesini zorlaştırıyor. Geçtiğimiz hafta İsrail ve İran arasında başlayan “çatışma” süreci daha da zorlaştırdı. Artan jeopolitik risklerin yanında petrol gibi makroekonomik dengeler için önemli girdi fiyatlarında artışlar meydana geldi.
Nisan ayında tekrar sıkılaşan finansal koşullar ise ekonomik aktiviteyi baskılamaya devam ediyor. Sanayi üretimine dair öncü göstergeler üretimdeki düşüşü onaylıyor. Bununla birlikte ihracat tarafında bazı pozitif gelişmeler yaşanabilir. Satın alma yöneticileri endeksinde yer alan alt bilgiler ana metal sanayi ve kara-deniz taşıtları ihracat siparişlerinde artış olduğuna işaret ediyor.
Bu durum son dönemde Almanya imalat sanayinde yaşanan göreli toparlanma kaynaklı olabilir. Diğer taraftan, ABD’nin Çin ve diğer ekonomilere uygulamaya başladığı yeni ithalat oranları tedarik zincirinde değişimi beraberinde getirecek. Daha pahalı hale gelen Çin karşısında Türkiye’de bazı sektörler ABD ihracat pazarında avantaj yakalayabilir.
Haziran ayında enflasyon gelişmeleri üzerinde Bayram fiyatlamaları, petrol fiyatlarındaki artışlar ve yaşanan don olayı sonrası meyve fiyatlarında gözlenen artışlar etkin oldu. Bora Kaya tarafından hesaplanan WEBTÜFE göstergeleri Haziran ayında lokanta ve oteller, ulaştırma, gıda ve alkolsüz içecekler kalemlerindeki fiyat artışlarının göreli olarak yüksek olduğuna işaret ediyor (https://www.webtufe.com/).
Giyim ve ayakkabı, eğlence kültür, sağlık ve eğitim faaliyetlerindeki fiyat değişimleri çok daha sınırlı. Mevsimsel etkileri bir yana koyduğumuzda yaz aylarında enflasyonun TCMB’nin tahminleri doğrultusunda hareket etme ihtimali yüksek. Bu noktada artan petrol fiyatlarını bir risk olarak not etmekte fayda var. Bir önceki enflasyon raporunda 76.5 dolar olarak varsayılan petrol fiyatı son enflasyon raporunda 65.8 dolara güncellenmişti.
Petrolün mevcut 73 dolarlık fiyatı yıl sonu tahminlerimizi değiştirmek açısından henüz risk yaratmıyor. Fakat İran’ın Hürmüz boğazından petrol geçişini engellemesi ve çatışmaların derinleşmesi durumunda petrol fiyatlarının 90 doların üzerine çıkması bütün dünyada makro dengelerin bozulmasına neden olur. Bu bağlamda, hem ABD’nin hem de Rusya’nın arabulucu rolü ve bölgede tansiyonun düşürülmesi çabaları yakından takip edilmeli.
Perşembe günü yapılacak PPK toplantısında nasıl bir karar çıkar?
Son günlerde haftalık repodan fonlama miktarının artırılması neticesinde ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti %46’ya geriledi. Bu köşede daha önce belirttiğimiz üzere politika faizinde indirimden önce koridor uygulaması ile ilgili normalleşme adımı atılması gerekiyor.
Bir başka deyişle, koridorun aktif kullanımına son verilip fonlamanın ana fonlama kanalı olan haftalık repo ile sağlanmaya başlanmalı. Faiz koridorunun aktif olarak kullanıldığı durumda özellikle ticari kredi faizleri koridorun üst bandı referans alınarak fiyatlanıyor. TCMB’nin normalleşme adımı atması ve faiz koridorunu simetrik hale getirmesi ile referans faiz tekrar %46 olacaktır ki bu durum kredi faizleri için yaklaşık 300bp’lik indirim alanı anlamına geliyor. Gelecek verilere bağlı olarak politika faizinde ilk indirimin Temmuz ayında yapılma ihtimali ise daha yüksek.
Erken bahar ortamı yaratılmamalı
TCMB Aralık 2024’te ilk faiz indirimini yapmış ve indirimlerin devam edeceği yönünde kamuoyunda bir algı oluşmuştu. Bu algı neticesinde erken bir bahar havası esmişti. Benzer bir durum Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesini zorlaştırabilir. Para politikası tarafında disiplin sürdürülürken şirketlerin finansman konusunda yaşadıkları sorunlar için alternatif çözümler üretilmesi (seçici KGF gibi) faydalı bir çözüm olarak görünüyor.