Para politikası ve tüketim

2000’li yılların başında uygulamaya baş­ladığımız enflasyon hedeflemesi poli­tikası temel olarak para politikası faizinin toplam talep üzerindeki etkisine dayanıyor. Standart aktarım mekanizmasına göre mer­kez bankasının kısa vadeli faizleri artırması hanehalkları için tasarrufu daha cazip hale getirirken tüketimi baskılıyor. Şirketler ta­rafında yatırımların ve karlılıkların düşme­sine neden oluyor, dolayısıyla yatırım proje­leri erteleniyor.

Böyle bir ekonomide diyelim ki iki temel tasarruf aracı var: Hisse senedi ve tahvil. Artan faizler en azından kısa vade­li tahvillerin fiyatlarını düşüreceği için top­lam servetin azalmasına yol açacaktır. Yine artan faiz ortamında hisse fiyatlamalarının da gerilmesini bekleriz. Bu kanalın da azalan servet etkisi nedeniyle tüketimi aşağı yönlü etklemesi beklenir. Bu etkileri bir araya ge­tirdiğimizde toplam talebin düşmesini, do­layısıyla ekonomide enflasyonist baskıların azalmasını bekleriz.

Pandemi dönemine kadar olan dönemde, merkez bankalarının bu aktarım mekaniz­ması üzerine kurduğu sistem beklendiği gi­bi çalıştı. Fakat son dönemde basitleştirerek anlattığımız bu aktarım mekanizmasının es­kisi kadar etkin çalışmadığı yönünde kaygı­larımız artıyor. Bu kaygılarımı yazıya dök­memde ekonomist Erkin Işık’ın 17 Eylül ta­rihinde Dünya Gazetesi’nde çıkan yazısı da vesile oldu.

Erkin Işık yazısında yastık altın­daki altın stokunun son bir yılda 104 milyar dolar, banka mevduatlarındakinin 17 milyar dolar, kamudaki stokun 17 milyar dolar kâr elde ettiğini gösteriyor. Yastık altı altınlar için oluşan servet etkisi milli gelirin yakla­şık yüzde 8’i kadar. Hanehalkının harcama kabiliyetini artıran bu durum muhakkak iç talebi artırıyor. Talebin nereye yönlendiği ise enflasyon ve cari açık dinamikleri açısın­dan önemli.

Altın yatırımcısı kadar fazla

Tüketim dinamiklerini son yıllarda değiş­tiren diğer bir faktör ise finansal okuryazar­lığın artması ve alternatif yatırım araçları­nın yatırımcılara sunulması. Alternatif ya­tırım araçları arasına türev ürünler, kripto paralar, yurt dışı hisse senedi ve tahvil piya­saları katıldı. Bir başka deyişle, yurt içinde­ki yatırımcılara küresel piyasalarda yatırım imkanları sunuluyor ve bu yatırımlar yurt içi gelişmelerden etkilenmiyor. Örneğin, yıl başında ABD’de NASDAQ endeksine yatı­rım yapan bir yatırımcı yılbaşından günü­müze dolar bazında %12 getiri sağlamış du­rumda.

NVDIA hissesine yatırım yapan bir yatırımcı yine dolar bazımda %27’lik getiri sağlamış durumda. Yıl başında ethereum sa­tın alan bir yatırımcı dolar bazında %36 kar etmiş durumda. Bu yatırım araçlarına Türki­ye’de yatırım yapan kişilerin sayısı altın ya­tırımcısı kadar fazla olmasa da tüketimin ül­ke içindeki dinamiklerden bağımsız olarak artmasına nedne olacak bir etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Martin Guzman ve Joseph Stiglitz (2021) reel ekonomik göstergelerden bağımsız ola­rak artan varlık fiyatları kaynaklı servet ar­tışlarını sahte servet artışı olarak adlandı­rıyor. Bir ülkede gerçek servet artışı üretken üretim kapasitesindeki artışa bağlı olmalı­dır. Ülkenin üretim kapasitesinden bağım­sız olarak altın fiyatlarının iki katına çıktı­ğını düşünelim. Bu durum ülkede bir servet artışı yaratacaktır.

Fakat en azından kısa va­dede ülke üretim kapasitesinde bir değişik­lik olmayacaktır. Bu noktada para politikası açısından önemli olan nokta servet artışları sahte olsa da tüketimde dalgalanmalara ne­den olmasıdır. Guzman ve Stiglitz son yıllar­da ABD’de gözlenen kripto varlık fiyatı dal­galanmalarının tüketim üzerinde de dalga­lanmalara neden olduğunu iddia ediyor.

Denge faiz oranı artıyor

Yatırım evreninde kripto varlık, popüler hisseler (meme stocks) gibi ürünlerin daha fazla ilgi görmesi ve özellikle fiyat hareketle­rinin yukarı yönlü olması durumunda tüke­tim ekonomik gerçeklikten uzaklaşabiliyor. Bu durum para politikasının da tüketim ka­nalı üzerindeki etkinliğini zayıflatıyor. Enf­lasyonist bir ortamda iç talebi baskılamak is­teyen merkez bankaları için denge faiz oranı artıyor. Bir başka deyişle, merkez bankaları enflasyonu düşürebilmek için olması gere­kenden daha yüksek bir politika faizini daha uzun süre uygulamak zorunda kalıyor.

Kaynak: Guzman, M, and J E Stiglitz (2021a), “Pseudo-wealth and consumption fluctuations”, The Economic Journal 131(633): 372–91.

Yazara Ait Diğer Yazılar