Sadece getiriyi değil riski de sorgula..

Nominal getiri tek başı­na yetmez; risk, sabır ve disiplin olmadan kalıcı başarı mümkün değildir.”

Geçen hafta kaleme aldığım ya­zıda, yatırım yapmayı doğanın döngüsüne benzetmiştim. Çün­kü yatırım, sabır isteyen bir sü­reçtir. Tohumun toprağa ekilip, mevsimlerin geçmesiyle büyü­yüp meyve vermesi gibi… Biri­kimler de zaman, emek, disiplin ve doğru risk yönetimiyle değer­lenir. Kimi zaman engellerle kar­şılaşılır; bazen sabır, bazen de de­neyim devreye girer. İşte yatırım yolculuğu tam da böylesine uzun ve meşakkatli bir süreçtir.

Bu noktada hiç unutmadığım bir anımı paylaşmak isterim. Bir toplantıda portföyün performan­sını değerlendiriyorduk. Henüz kariyerinin başında bir portföy yöneticisi, getirinin düşük ol­duğunu söyledi. Ona ilk sorum şuydu: “Neye göre düşük?” Ce­vap veremedi. Çünkü karşılaştır­ma yaptığı bir ölçüt, bir referans noktası yoktu.

Ardından ona şöyle bir tek­lif sundum: “Yıllık dolar bazında yüzde 15 getiri sağlayan bir yatı­rım var, almak ister misin?” Genç yönetici tereddütsüz “Evet” dedi. Ben de “Tamam, sattım” dedim. Sonra aklına asıl soru geldi: “Pe­ki bu yatırım nedir?” Gülümseye­rek “Tahvil” dedim. Yüzünde bir rahatlama belirdi: “Harikaymış.” dedi. Ama sorular bitmedi: “Ki­min tahvili?” İşte bura­da asıl ders ortaya çıktı. Çünkü söz konusu tah­vil, ödeme güçlüğü çe­ken ve borçlarını yeni­den yapılandıran bir şir­kete aitti.

Buradaki mesele şuy­du: Getiri tek başına bir illüzyondur. Önemli olan, o getiriyi elde et­mek için alınan riskin boyutudur. Yüksek görünen bir getiri, arkasında çok büyük risk­ler barındırıyor olabilir.

İki köprüden geçiş

Bu durumu daha somut anlat­mak için sık kullandığım bir ben­zetmeyi paylaşmak isterim. Bir kasabada iki köprü vardır.

*Birinci köprü sağlam taşlar­dan yapılmıştır. Üzerinden ge­çenler yavaş ilerler ama sallan­madığını hisseder. Güvenlidir ama karşıya geçmek uzun sürer.

*İkinci köprü ince tahtalardan yapılmıştır. Daha kısa bir yol su­nar, karşıya geçmek daha hızlıdır. Ancak köprü sallanır, tahtalar gı­cırdar, hatta geçmişte bazıları düşmüştür.

Kasabanın bilge ada­mı gençlere şu soruyu sorar: “Hangisini seçersiniz? Daha hızlı ama riskli köprü mü, yoksa yavaş ama güvenli köprü mü?”

Gençlerden biri, cesaret­le ikinci köprüyü seçer. Diğe­ri ise temkinlidir ve taş köprü­yü tercih eder. Bilge gülümser: “Hayatta da, yatırımlarda da me­sele budur. Yüksek getiri çoğu za­man sallanan köprü gibidir. Da­ha hızlı yol vaat eder ama riskli­dir. Taş köprü ise daha yavaştır ama güvenlidir. Önemli olan, se­nin hangi köprüde yürürken ra­hat olacağındır. Üstelik bazen taşıdıklarını iki köprü arasında bölmek, yani riski dağıtmak da mümkündür.”

Rakamlarla örnek: İki portföy

Geçtiğimiz günlerde iki farklı portföyü değerlendirdik. İkisi de aynı büyüklükteydi.

*Portföy A: 3 aylık dönemde dolar bazında %3,75 getiri sağla­dı. Oynaklığı %1,75 oldu.

*Portföy B: Aynı dönemde %7,35 getiri sağladı. Oynaklığı %4,5 seviyesindeydi.

İlk bakışta Portföy B daha ca­zip görünebilir. Ama işin içine risk katıldığında tablo değişir. Basitçe Sharpe oranına bakarsak:

*Portföy A: %3,75 / %1,75 ≈ 2,14

*Portföy B: %7,35 / %4,5 ≈ 1,63

Yani risk ayarlı getiride Port­föy A daha verimlidir. Bu örnek bize, nominal getirinin tek başı­na bir anlam taşımadığını, önem­li olanın risk ile birlikte değer­lendirilmesi gerektiğini gösterir.

Sadece getiriyi değil riski de sorgula.. - Resim : 1

Etkin sınır ve yatırımcıya düşen görev

Finans dünyasında bu yaklaşı­mı “Etkin Sınır” kavramı temsil eder. Yatırımcı, risk ve getiri düz­leminde kendi profilini doğru be­lirlemeli ve kendine uygun nok­tayı seçmelidir. Burada yatırım­cının kendisine dürüst olması çok önemlidir: “Ne kadar oynak­lığa katlanabilirim? Uykumun kaçmaması için hangi risk sevi­yesinde yatırım yapmalıyım?”

Bunun için aşağıda bir kontrol listesi paylaşıyorum. Bu sorula­ra verilecek cevapların yatırım­cı için iyi bir yol gösterici olaca­ğı inancındayım.

1-Para Birimi: Yatırımlarıma hangi para birimi cinsinden ba­kıyorum? TL, USD, EUR? Yani performans değerlendirmesin­de hangi para birimini dikkate alıyorum.

2-Risk Profili: Kısa vadeli dalgalanmalarda panikler mi­yim, yoksa uzun vadeli düşüne­bilir miyim?

3-Enstrümanlar: Hisse, tah­vil, fon gibi araçların oynaklığı nedir?

4-Beklenen Getiri: Enflas­yon ve alternatif maliyetlerle karşılaştırıldığında tatmin edi­ci mi? Mutlaka fon yöneticisine sorulmalı ve öğrenilmelidir.

5-Fon Yöneticisi: Kimdir, tecrübesi nedir, geçmiş perfor­mansı nasıldır?

6-Likidite: Nakit ihtiyacım olduğunda yatırımlarıma kolay­ca erişebilir miyim?

7-Vergi ve Düzenlemeler: Hangi vergilere tabiyim? Yurt dışı yatırımlarımda ek yükümlü­lükler var mı?

8-Yatırım Vadesi ve Hedef­ler: Emeklilik, ev alımı, çocuk eğitimi gibi amaçlarım nedir?

9-Çeşitlendirme: Tek bir ül­keye, sektöre veya araca bağım­lı mıyım?

10-Karşı Taraf Riski: Yatırım yaptığım kurum güvenilir mi?

11-Maliyetler: Komisyon, yö­netim ücreti ve diğer giderler ge­tiriyi azaltıyor mu?

12-Stres Senaryoları: Piyasa düşüş olduğunda portföyüm ne olur? Faizler yükseldiğinde na­sıl etkilenirim?

13-Çıkış Stratejisi: Hangi du­rumda kâr alırım, hangi durum­da zarar keserim?

14-Davranışsal Eğilimler: Piyasa düştüğünde panik mi ya­parım, yoksa disiplinli bir şekil­de portföyümü tutar mıyım?

Yatırım yapmak, sadece yük­sek getirinin peşinde koşmak değildir. Önemli olan, risk ile getiriyi birlikte değerlendir­mek, yatırımın sürekliliğini sağ­lamak ve kendine uygun bir yol haritası çizmektir. Taş köprü­den mi, sallanan köprüden mi geçeceğinize karar verirken asıl mesele, o köprüde yürürken kendinizi ne kadar güvende his­settiğinizdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar