Şirketlerin kristal topu

Her yılın son çeyreği­ne girerken şirket­lerde ve bankalarda ye­ni yıl bütçesi için hum­malı bir hazırlık başlar. İlk adımda, bankaların ekonomik araştırma ra­porlarından enflasyon, kur, faiz gibi makroeko­nomik göstergelere dair beklentiler toplanır. Ar­dından, bu verilere dayanarak sa­tış hedefleri, maliyet tahminleri, borçlanma düzeyleri ve bilançoyu etkileyen diğer birçok paramet­re, tüm departmanların katkısıy­la şekillendirilir. Neredeyse her bütçe döneminde tekrarlanan o meşhur cümle ise genelde bu sü­recin kapanışında duyulur: “Se­neye çok zor bir yıl bizi bekliyor.”

Daha önceki yazılarımda da de­ğinmiştim. Rahmetli Üzeyir Ga­rih ile Yeditepe Üniversitesi’nde “İş Yönetimi” başlıklı bir prog­ramda tanışma ve ondan men­torluk alma şansına sahip oldum. Kendisinden dış görünüşten yö­netsel detaylara kadar pek çok konuda değerli bilgiler edindim. Ancak bana en çok etki eden öğre­ti, şirket yönetiminde nakit akı­mının ne kadar hayati olduğuydu.

Garih’in, iş dünyasında sık­ça anılan şu benzetmesi hâlâ ku­lağımda çınlar: “İş insanları, üç topla oynayan cambazlara ben­zer. Bu toplardan ikisi lastiktir (satış ve kâr), biri ise kristalden yapılmıştır (nakit akışı). Lastik toplar yere düşerse yeniden zıp­lar. Ama kristal top yere düşerse kırılır, oyun biter.”

İş hayatım boyunca defalarca tecrübe ettiğim bir gerçek var: Bu söz, şirketlerin sürdürülebilirliği açısından çok kritik. Ancak hâlâ birçok şirketin nakit akışına ye­terince önem vermediğini göz­lemliyorum. Bunun en büyük ka­nıtı da son dönemde hızla artan konkordatolar ve iflaslar.

Şirketler yeni yıl bütçesi ha­zırlarken, makroekonomik ko­şulların yaratacağı riskleri ve bu risklerin nakit akışı üzerindeki etkilerini gerçekten detaylı ana­liz ediyorlar mı? Değişken kur, faiz, tahsilat sorunları gibi para­metreler altında nakit akışlarını stres testine tabi tutuyorlar mı? Emin değilim.

Ama emin olduğum bir şey var: Kristal top yere düşmemeli. Ve bunun tek yolu, sağlam finan­sal politikaları, özellikle de nakit akımı yönetimini kararlılıkla uy­gulamaktır. Yine klasikleşmiş bir söylemle devam edeyim: Evet, bu yılın son çeyreği ve 2026 yılı da şirketlerimiz için kolay geçme­yecek. Peki neden?

1-Enflasyon, gelirleri eritiyor

Artan enflasyon ve sıkı para politikaları, özellikle orta gelir grubunu giderek daha aşağı se­viyelere itiyor. Harcanabilir gelir azalıyor, talep daralıyor. Üst gelir grubu için tablo farklı olabilir; fa­iz gelirleri ve servet artışı devam ediyor. Ancak genel talep koşul­ları ciddi biçimde bozulmuş du­rumda.

2-Belirsiz talep ortamı

Bu tablo içinde şirketlerin ge­leceğe dönük satış tahminleri yapmakta zorlandıkları açık. Ma­liyet yönetimi kadar, gelir tarafı da ciddi bir muamma.

3-Kamu borçlanmasındaki artış

Devletin bütçe açığı, gelir ada­letsizliğini daha artırması nede­niyle artık vergi artışlarıyla kolay kapatılamıyor. Hazine, borçlan­ma miktarını artırmak zorunda kalıyor. 2026 Haziran’ına kadar yapılacak iç borç anapara ve fa­iz ödemesi 3 trilyon TL’yi aşıyor. Bu borcun çevrilebilmesi için fa­iz dışı fazla gerek. Ancak bu da ya vergi yükünü artırmayı ya da ka­mu harcamalarını kısmayı gerek­tiriyor. Gelir dağılımının daha da bozulmaması için kamu tasarru­fu şart ama maalesef uzun süre­dir bu yönde güçlü bir adım gör­müyoruz.

2018’den bu yana iç borç çevir­me oranı ortalama yüzde 140 ci­varında. Yani her 100 TL’lik itfa karşısında 140 TL yeniden borç­lanılmış.

Bu durumun 2026’da da süre­ceği tahmin ediliyor. Öte yandan uzun vadeli TL tahvillere olan ta­lep düşük, döviz cinsi iç borçlan­ma öne çıkıyor ama bunlar da kur riski barındırıyor. Yani TL değer yitirse iç borç stoku durduğu yer­de artacak. Bu belirsizlikler için­de şirketlerin nakit yönetimin­de çok daha hassas davranmaları gerekiyor.

Nakit akımı şirketlerin hayatta kalma planıdır

Önümüzdeki dönemde likidi­te yönetimini önceliklendiren, riskleri önceden görerek şimdi­den önlem alan şirketler, krizler­den güçlenerek çıkacaktır. Ge­rekirse likidite primi ödenmeli, kısa vadede bu bir maliyet gibi görünse de uzun vadede şirketin sürdürülebilirliği için hayati bir adımdır. Finans dünyasında sık­ça duyulan iki cümleyle bitire­yim: “There is no price for liqui­dity.” (Likiditenin fiyatı yoktur) “Cash is the King.” (Nakit kral­dır)

Eğer kristal topun kırılmasını istemiyorsak, onu yere düşürme­yecek bir titizlikle yönetmeliyiz.

Şirketlerin kristal topu - Resim : 1

Şirketlerin kristal topu - Resim : 2

Yazara Ait Diğer Yazılar