Sonu gelmeyen tartışma: Türk Lirası, aşırı değerli mi, yoksa düşük değerli mi?

Dış ticaret tartışmaları söz konusu oldu­ğunda, Türk lirasının (TL) aşırı değerli olup olmadığı sıkça gündeme geliyor. Bu tar­tışma, yerel paranın alım gücünün yabancı paralara kıyasla ne seviyede olduğuyla ilgili temel bir soruyu barındırıyor. Bir para biri­minin değerinin doğru bir analizi için, yal­nızca nominal kur değişimlerine bakmak yetersizdir. Bu nedenle, ulusal paranın de­ğeri genellikle enflasyondan arındırılmış, yani Reel Efektif Döviz Kuru (REDK) en­deksi ile ölçülür.

REDK, bir ülkenin para biriminin, ticaret ortakları karşısındaki reel değerini göste­ren önemli bir makroekonomik göstergedir. Endekste 100, para biriminin “denge” sevi­yesinde olduğunu gösterir. Endeksin 100’ün üzerinde olması, yerel paranın aşırı değerli olduğunu, yani dış ticaret ortaklarına kıyas­la alım gücünün yüksek olduğunu ifade eder. Tam tersi, 100’ün altında olması ise para bi­riminin düşük değerli olduğunu, yani alım gücünün göreli olarak zayıf olduğunu gös­terir. REDK’nin düşük değerli olması, ihra­catı artırma ve ithalatı azaltma potansiyeli taşısa da, bu durumun ekonomi üzerindeki enflasyonist baskı, ekonomik büyüme ve ya­tırım ortamı gibi olası yan etkileri de yakın­dan takip edilmelidir. Düşük REDK, ithal ürünlerin maliyetini artırarak yerli üretici­lerin girdi maliyetlerini yükseltebilir ve bu da nihai tüketici fiyatlarına yansıyarak enf­lasyonist bir döngüyü tetikleyebilir.

Verilere dayalı değerlendirme ve tarihi seyir

Türk lirasının son 20 yıllık REDK verileri, para biriminin değerleme durumu hakkında net bir tablo sunuyor:

-2005 – 2011 Dönemi: Bu dönemde RE­DK değeri genellikle 100’ün üzerindeydi. Türk lirası, reel olarak aşırı değerliydi. Bu durum, Türkiye’nin ihracatını uluslararası pazarlarda daha pahalı hale getirerek reka­bet gücünü zayıflatıyor, buna karşın ithalatı oldukça cazip kılıyordu. Türkiye’nin dış ti­caret açığı, bu dönemde artış eğilimi göster­miştir.

-2012 – 2014 Dönemi: TL’nin reel değe­ri nispeten denge seviyesine yaklaştı ve en­deks 100 civarında seyretti. Bu, ekonominin dış denge açısından daha sağlıklı bir seviye­ye ulaştığına işaret ediyordu.

-2015 – 2018 Dönemi: TL, bu dönemde 100’ün altına inmeye başladı ve reel olarak düşük değerli hale geldi.

-2019 – 2025 Dönemi: REDK sürekli 100’ün altında seyretti. 2025 yılının ilk çey­reğindeki 69.87 değeri, Türk lirasının reel olarak oldukça düşük değerli olduğunu gös­teriyor. Bu durum, teorik olarak ihracatın rekabet gücünü artırırken, ithal ürünlerin maliyetini de önemli ölçüde yükseltir.

Bu verilere ek olarak, The Economist ta­rafından yayımlanan Big Mac Endeksi de benzer bir tablo çiziyor. Endeks, bir para bi­riminin satın alma gücünü gayriresmi ola­rak ölçer ve yayımlandığı ilk yıllardan bu­güne kadar Türk lirasını dolar karşısında sürekli olarak düşük değerli göstermiştir. Özellikle son yıllarda, yüksek enflasyon ve nominal kurun bu enflasyon oranına yeti­şememesi, TL’nin satın alma gücü paritesi­ne göre değer kaybını daha da derinleştirdi.

Halkın algısı ve gerçeklik arasındaki fark

Makroekonomik veriler, Türk lirasının reel olarak düşük değerli olduğunu gösterir­ken, halk arasında yaygın bir “TL aşırı de­ğerli” hissi bulunabiliyor. Bunun temel ne­deni, yüksek enflasyonun bireylerin satın alma gücünü ciddi şekilde düşürmesidir. Nominal kurdaki artış, yüksek enflasyon oranını tam olarak telafi edemediği için, bi­reylerin kendi paralarıyla satın alabilecek­leri mal ve hizmet miktarı sürekli azalıyor. Bu durum, kişisel bütçeler üzerinde yarattı­ğı baskı nedeniyle paranın değerini kaybet­miş hissetmelerine yol açıyor.

Sonuç olarak, makroekonomik veriler ve bilimsel literatür, Türk lirasının şu anki du­rumunda aşırı değerlenme olgusunun mev­cut olmadığını gösteriyor. Aksine, mevcut göstergeler TL’nin reel olarak düşük değerli olduğunu teyit ediyor. Bu iki farklı algı ara­sındaki ayrım, ekonomik politikaların ka­muoyuna doğru bir şekilde anlatılması ve enflasyonla mücadelede kararlılığın sürdü­rülmesi açısından büyük önem taşıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar