TCMB doğru olanı yaptı

Son dönemde oluşan belirsizlik ortamı son 25 yılın zirvesine çıktı diyebiliriz. Hem yurt içi siyasi gelişmeler hem yurt dışında Trump 2.0 politikalarının yarattı­ğı belirsizlik ortamı geleceğe yönelik ka­rar alan ekonomik birimler için zorlu bir ortam oluşturmaya başladı.

Nitekim, BloombergHT tüketici güve­ni ön endeksi Nisan ayının ilk yarısında gerileme kaydetti. Artan belirsizlik orta­mında tüketimin ötelenmesi gayet doğal bir tepki. İlk üç aylık enflasyon %10 sevi­yesinde ve reel ücretleri azaltmaya devam ediyor. Kur artışları, mevduat ve tahvil fa­izlerindeki artışlar ve hisse senedi piya­sasındaki sert hareketlerin de tüketim eğilimini azalttığı kanaatindeyiz. Diğer taraftan, tüketici kredi faizlerinin Mart ortasından beri 300 baz puan artarak %73 seviyesine geldiğini gözlemliyoruz. Bu durumun da borçlanarak tüketim eğilimi­ni azaltacağını söyleyebiliriz.

Şirketler kesimi için artan borçlanma maliyetlerinin şirketlerin yatırım ve üre­tim kararlarında etkili olmaya başladığı­nı söyleyebiliriz. Mart ortasında %55 se­viyesinde olan ticari kredi faiz oranları Nisan başında %63’e yükseldi. Bu 2024 Temmuz ayından beri gördüğümüz en yüksek oran. Artan maliyetlere yurt dışı belirsizlikleri eklediğimizde mevcut ya­tırım ve üretim stratejilerinin gözden ge­çirilmesi ve ertelenmesi kaçınılmaz görü­nüyor.

Üretim ve tüketim tarafındaki gelişme­leri genel olarak değerlendirdiğimizde çok parlak bir resim çıkmıyor. Enflasyon tarafına baktığımızda Mart ayında enf­lasyonun %38.1’e gerilediğini görmüştük. TCMB’de enflasyonda eğilimin aşağı yön­lü olduğu iletişimini yapmıştı. Mart-Ni­san arasında TL sepet bazında %9.8 de­ğer kaybetti. Dolar bazında ise %5.5 civa­rında bir değer kaybı söz konusu. Elektrik zammının etkisini 0.45 yüzde puan ola­rak hesaplıyoruz. Petrol fiyatlarının ise enflasyonu aşağı yönü etkilemesini bek­liyoruz. Bu gelişmeler neticesinde Nisan enflasyonun %3 ile %3.5 arasında gerçek­leşme ihtimali yüksek. Geçen yılın Nisan enflasyonu %3.18 seviyesindeydi. Bu yıl bu rakamın üzerinde gelmesi durumun­da yıllık enflasyonda artış göreceğiz. Bir başka deyişle, enflasyon görünümü de pa­ra politikası açısından çok iç açıcı değil.

Ülke risk primi göz önünde bulundurul­ması gereken diğer bir konu. TCMB’nin acil toplantı ile gecelik borçlanma faizi­ni %44’ten %46’ya yükseltmesi ve hafta­lık repo ihalelerine ara vermesinin ardın­da yatan sebep risk primindeki ani ve sert artıştı. Risk primindeki artış döviz tale­bini artırmıştı. Yurt içi gelişmelerin üze­rine bir de Donald Trump’ın tarife artışı şoku geldi. Bu gelişmelerin de risk primi üzerinde yukarı yönlü etkisi olduğu söy­lenebilir. Bu çerçeveden bakınca risk pri­mindeki artışın kısa sürede kalıcı bir şe­kilde gerilemesini beklemiyoruz.

Merkez Bankası ne yaptı?

Yukarda özetlediğimiz ortamda TCMB neler yapabilirdi? Faiz koridorunun mev­cut yapısını koruyabilirdi. Böyle yaptı­ğında risk primindeki artışın geçici oldu­ğu varsayımı ile hareket etmiş olacaktı. Fakat TCMB politika faizini %46’ya, ge­celik borç verme faizini %49’a yükseltti. Anladığımız kadarıyla TCMB haftalık re­po üzerinden piyasayı fonlamaya başla­yacak. Dolayısıyla ağırlıklı ortalama fon­lama maliyeti yine %46 seviyesinde olu­şacak. Fakat bu kararla TCMB 300bp’lik yukarı yönlü bir esneklik yarattı kendine. Özellikle yurt içi siyasi gerilimin yüksek, yurt dışı piyasalarda stresin tarihi yük­sek seviyelerde olduğu bir ortamda Kurul üyelerinin verdiği kararı çok olumlu bu­luyoruz.

Şunu da belirtmekte fayda var. Beklen­tilerin bozulduğu ve ekonominin yavaşla­dığı bir ortamda artan faizler reel sektör için daha zorlu bir ortama işaret ediyor. Önümüzdeki aylar herkes için zor geçe­cek. Diğer taraftan, daha önceki tecrü­beler gösteriyor ki TL’nin değerini koru­mak için geç atılan adımların maliyeti da­ha yüksek oluyor. Bu nedende TCMB’nin aldığı kararı doğru buluyoruz ve gelecek dönemde risk primindeki olası düşüşler sonrasında faiz indirimi için elinin daha güçlendiğini düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar