Türkiye ekonomisinin negatif arz şoklarına karşı dayanıklılığı
Türkiye ekonomisi, COVID sonrası dönemde küresel ekonomilerde yaşanan sıkıntılarla birlikte negatif arz şoklarına karşı dayanıklılığını test etmiştir. Makroekonomik göstergeler ve yapısal özellikler dikkate alındığında, Türkiye’nin bu tür şoklara karşı orta veya düşük derecede dayanıklı olduğu söylenebilir. Bu değerlendirme, özellikle aşağıdaki ana başlıklara dayanmaktadır:
Yüksek enflasyon ve enflasyon beklentileri: Türkiye, uzun süredir yüksek enflasyon ile mücadele etmektedir. Negatif arz şoklarının neden olduğu maliyet artışları, mevcut yüksek enflasyonist ortamda daha hızlı bir şekilde genel fiyat seviyelerine yansır. Bu durum, enflasyon beklentilerini de yukarı çekerek ücret-fiyat sarmalına neden olabilir ve şokun etkilerini derinleştirebilir.
Enerji ve ara malı ithalatına bağımlılık: Türkiye’nin enerji ihtiyacının önemli bir kısmını ve üretiminde kullanılan ara mallarının büyük bir bölümünü ithalat yoluyla karşılaması, küresel emtia fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı ekonomiyi savunmasız hale getirmektedir. Küresel enerji fiyatlarındaki ani artışlar, doğrudan üretim maliyetlerini yükselterek enflasyonist baskıyı artırmakta ve ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemektedir. Benzer şekilde, küresel tedarik zinciri aksaklıkları ve ithalat fiyatlarındaki artışlar, yerel üretimi ciddi şekilde sekteye uğratabilmektedir.
Döviz kuru volatilitesi: Türk lirasının döviz kurları karşısındaki yüksek oynaklığı, ithal girdilerin maliyetini doğrudan etkileyerek enflasyonu daha da körüklemekte ve negatif arz şoklarının etkilerini derinleştirebilmektedir. Yüksek kur geçişkenliği, arz şoklarının fiyatlar üzerindeki etkisini hızlandıran önemli bir faktördür.
Cari açık: Yüksek enerji ve ara malı ithalatı, Türkiye’nin cari açığını önemli ölçüde etkilemektedir. Negatif arz şokları, ithalat maliyetlerini daha da artırarak cari açığı büyütme potansiyeline sahiptir, bu da ekonominin dış şoklara karşı kırılganlığını artırır.
Geleceğe yönelik değerlendirme ve çözüm önerileri
Mevcut makroekonomik yapı ve küresel dinamikler ışığında, Türkiye ekonomisinin negatif arz şoklarına karşı dayanıklılığını artırmak, acil ve kapsamlı yapısal düzenlemeler gerektirmektedir. Özellikle enerji bağımlılığının azaltılması, yerli ve katma değerli üretimin artırılması, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi gibi adımlar hayati önem taşımaktadır. Bu yöndeki politikalar, enflasyonla mücadele, kur istikrarının sağlanması ve sürdürülebilir büyümenin temellerini atarak, gelecekteki olası şoklara karşı Türkiye ekonomisini daha dirençli hale getirecektir.