Türkiye’nin iki kazanımı

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ ragipkutay.karaca@dunya.com

Pazartesi günkü yazımı “İsveç’in üyeliği şimdilik başka bir tarihe kalmış gözüküyor” diye bitirmiştim.“Şimdilik” ile kastım İsveç’in önümüzdeki dönem üye olacağını vurgulamanın yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Fidan ve İletişim Başkanı Altun’un demeçlerinin sertliğinin bu zirvede İsveç adına bir sonuç yaratmayacağını vurgulamaktı.

Sonuçta uluslararası ilişkilerde 2+2’nin 4 etmediğine bir kez daha şahit olduk. Türkiye, İsveç’in üyeliği konusundaki çekincelerini “terörü destekleme” ve “savunma teknolojisi” satmama üzerine kurmuştu.

Ancak zirveye hareketinden önce “Üçlü Mutabakat çerçevesinde teröre yönelik somut adımlar atılması” şartını kaldırmış ve yerine “Türkiye’nin AB üyeliğinin önünün açılması” şartını getirmiştir. Bu açıklama, birçok uzman tarafından el yükseltme olarak yorumlandı.

Her iki üyeliğin yöntemsel farklılığı, Erdoğan’ın üyelikten çok AB ile olan serbest dolaşımının devreye sokulması, Gümrük Birliği Anlaşmasının yenilenmesi, Türkiye’ye yönelik savunma ürünlerinin satışının serbest bırakılması gibi konuların çözümünü hızlandırmak istediği düşünülmeliydi. Bu konularda sağlanabilecek bir mutabakat, Türk iç kamuoyunda İsveç’in üyeliğe kabulünün karşılığı olarak gösterilebilecekti.

Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi, Türkiye’ye yönelik savunma ürünlerinin satışının serbest bırakılması gibi konuların İsveç’in üyeliğiyle çözülebileceğini düşünmekteyim. Serbest dolaşım konusundaki karamsarlığım ise vize kolaylığı ile iyimser hale geliyor. Konunun diğer ayağı olan F-16 satışı ve modernizasyonu ise ABD’yle ilgiliydi.

Keza ABD Başkanı Joe Biden “Türkiye, F-16’ların modernizasyonunu istiyor. Ayrıca Yunanistan Başbakanı (Kiryakos Miçotakis) da yardım istiyor. Ben, açıkçası Türkiye ve Yunanistan’ı askeri kapasite açısından güçlendirdiğimiz ve İsveç’i NATO’ya kabul ettiğimiz bir konsorsiyum oluşturmaya çalışıyorum” sözleriyle bir nevi İsveç’in üyeliğini F-16 satışına bağladı.

Hemen sonrasında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Türkiye’ye F-16 satışının ABD’nin çıkarları ile uyuştuğunu vurgulayarak, “Biden, Kongre ile de istişare ederek bu süreci ilerletmek istiyor” ifadesini kullandı.

Dolayısıyla, Türkiye’ye F-16 satışı ve modernizasyonu ile Yunanistan’ın F-35 projesine alınması önümüzdeki dönem karşılaşacağımız gelişmeler olarak gözüküyor. Konunun NATO dışındaki ayağı ise Rusya Federasyonu’ydu.

Keza (Ukrayna lideri Volodimir) Zelensky’nin Türkiye ziyaretinde Ukrayna’nın NATO üyeliği talebine tam destek verilmesi, çatışmaların sona ereceği tarihe kadar Türkiye’de kalması gereken Azov Taburu komutanlarının Ukrayna’ya gönderilmesi bugüne kadar Batı baskısına rağmen engelsiz yürüyen Türk-Rus ilişkilerini sorgular hale getirmişti.

İsveç’in üyeliğiyle bir likte daha fazla Batı’ya yaklaşan bir Türkiye görüntüsü bu ilişkinin önümüzdeki günlerde dikenli hale gelmesine neden olabilir. Zirve yaklaştıkça İsveç’in üyeliği konusunda Türkiye’ye yönelik baskıların artacağı aşikardı. Buna karşın dış ticaret açığı büyük olan ve ekonomik yapısını düzeltebilmek için dış sermayeye ihtiyaç duyan ülkelerin bu baskılardan etkilenmemesi mümkün değil. Uluslararası ilişkilerde faydacı yaklaşımlar göz ardı edilemez.

Tek korkum! Yunanistan’ın 1980 yılında, AB içerisinde Türkiye’ye “İmtiyazlı Ortaklık” statüsü verilmesini savunan Fransa’nın 2009 yılında NATO’nun askerî kanadına dönüşüne razı olan, Kıbrıs’ta 2004 yılında Annan çözüm Plânı’na destek veren Türkiye’nin bu olaylarda elde edemediği siyasî ve askerî çıkarların bir benzeriyle bugün karşılaşmasıdır.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sevgiliye kavuşmak; Şuşa 04 Ağustos 2023
NATO, terör ve İsveç 10 Temmuz 2023