Ücretleri baskılayarak enflasyon düşer mi? Bedeli kim öder?
Temmuz ayı yaklaşırken asgari ücrete ara zam yapılmayacağını, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine %16, memur ve memur emeklilerine ise ortalama %15 enflasyon farkı verileceği ayrıca bir iyileştirme yapılmayacağını düşünüyorum.
Türkiye’de yüksek enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan politikalar arasında, ücret ve maaş artışlarının sınırlı tutulması dikkat çekiyor. 2024 yılında yalnızca Ocak ayında zam alan asgari ücret, yılın ikinci yarısında sabit kalırken, 2025 Ocak ayında asgari ücrete %30 oranında zam yapıldı. Emekli aylıkları yaşanan enflasyonun altında artırılıyor. Peki bu politika gerçekten enflasyonu düşürür mü? Bu yaklaşımın toplum üzerindeki etkileri neler olabilir?
Amaç ne? Politika neyi hedefliyor?
Ücretlerin ve emekli aylıklarının düşük tutulmasıyla:
-Talep enflasyonunun azaltılması,
-Üretici maliyetlerinin sınırlanması,
-Kamunun sosyal harcama yükünün azaltılması,
-Enflasyon beklentilerinin yönetilmesi hedefleniyor.
Bu yaklaşım, para politikasının yanında mali disiplinle fiyat artışlarını yavaşlatmayı amaçlıyor. Ekonomi yönetimi, bu yolla harcamaları kısmak, kredi talebini azaltmak ve döviz talebini frenlemek istiyor.
Enflasyon düşer mi? Evet, ama…
Kısa vadede bu tür politikalar, talebi sınırladığı için enflasyon oranlarında düşüş sağlayabilir. Ancak bu düşüş, yapay ve geçici olabilir. Çünkü Türkiye’de enflasyonun temel nedenleri sadece ücret artışları değil:
-Döviz kuru oynaklığı,
-Enerji ve ithalat bağımlılığı,
-Tarımda üretim düşüklüğü,
-Güvensizlik ve belirsizlik ortamı,
-Yapısal reformların eksikliği gibi nedenler de enflasyonu besliyor.
Dolayısıyla tek başına ücretleri baskılamak, kalıcı enflasyon düşüşü için yeterli değildir.
Toplum ne yaşar? Kaybeden kim olur?
Bu politikanın ilk ve en sert etkisi çalışanlar, emekliler ve dar gelirliler üzerinde görülür. Çünkü:
-Alım gücü hızla düşer.
-Yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı artar.
-Sosyal yardıma bağımlı kesim genişler.
-Sağlık, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar zor karşılanır.
-alışma isteği azalır, kayıt dışılık artar.
Emekliler, zaten en kırılgan grup olarak enflasyonun yükünü en ağır şekilde taşır. Bugün birçok emekli, asgari ücretin dahi altında bir aylıkla geçinmeye çalışıyor. Bu durum, emekliliğin güvenli bir yaşam sunma işlevini tamamen ortadan kaldırıyor.
Uzun vadede ne olur?
-Enflasyon geçici olarak düşse bile, toplumun refahı kalıcı olarak zarar görür.
-Gelir adaletsizliği büyür.
-Tüketim düşer, ekonomi yavaşlar.
-İş gücü motivasyonu ve üretkenlik azalır.
-Sosyal huzursuzluk artar.
Ücretlerin baskılanması, aslında enflasyonu değil, halkın yaşam standardını düşürür.
Nasıl bir yol izlenmeli?
Gerçek enflasyonla mücadele, üretimi artırarak, maliyetleri azaltarak ve yapısal reformlarla sağlanabilir:
1-Ücretler, enflasyona ezdirilmeden, dengeli bir şekilde artırılmalı.
2-Emekli aylıkları, geçim düzeyine göre düzenlenmeli.
3-Tarım, enerji ve sanayi alanında üretim desteklenmeli.
4-Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele edilmeli.
5-Güvenilir ve tutarlı ekonomi politikalarıyla beklentiler yönetilmeli.
Sonuç olarak;
Ücretleri ve emekli maaşlarını baskılayarak değil, adil gelir dağılımını sağlayarak ve üretim ekonomisini güçlendirerek enflasyonla mücadele edilebilir. Aksi halde “düşen enflasyon” yalnızca istatistikî bir başarı, ancak toplum için gerçek bir yoksullaşma hikâyesi olur.
Asgari ücreti düşük tutarak, asgari ücretli sayısını azaltmak mantıklı olabilir ancak asgari ücretli sayısının tüm çalışanlara oranının yüksek olduğu bir durumda yani asgari ücretin ortalama ücrete çok yakın olduğu bir durumda asgari ücreti arttırmamak milyonlarca çalışanın alım gücünü düşürmeye devam eder.