Ümit verici dış ticaret verileri yeterli mi? Türkiye ekonomisinin makroekonomik dengeleri
Türkiye ekonomisi için makroekonomik politikaların nihai hedefi, istikrarlı bir ekonomik büyüme, tam istihdam, fiyat istikrarı ve dış dengenin sağlanmasıdır. Son dönemdeki dış ticaret verileri her ne kadar umut verici bir tablo çizse de, bu tek başına Türkiye'nin "güneşli günlere" ulaşması için yeterli değildir. Dört ana hedefin tamamında ilerleme kaydedilmesi, sürdürülebilir refah için elzemdir.
Dış ticaret verilerinde umut veren eğilimler
Son 36 aylık süreçte Türkiye'nin ihracatı, önemli rekorlara imza atmıştır. 2023 yılında 255,4 milyar dolarla, 2024 yılında ise %2,5 artışla 261,9 milyar dolarla Cumhuriyet tarihi rekorları kırılmıştır. 2025'in Ocak-Mayıs döneminde de %3,4'lük artışla 110,9 milyar dolara ulaşan ihracat, bu pozitif trendi sürdürmektedir. Bu, küresel pazarlardaki rekabet gücümüzü ve ürünlerimize olan talebi gösteren gerçekten umut verici bir gelişmedir.
Ancak, ithalat tarafında da önemli bir hareketlilik gözlenmektedir. Özellikle 2022'de küresel enerji fiyatları etkisiyle yükselen ithalat, 2024'ün ikinci yarısında sıkı para politikaları ve iç talepteki yavaşlama sayesinde %5,0 azalarak 340,3 milyar dolara gerilemiş ve dış ticaret açığı %22,7 oranında daralarak 82,2 milyar dolara düşmüştür.
Ne var ki, 2025'in Ocak-Mayıs döneminde ithalatın tekrar %5,8 artarak 152,1 milyar dolara ulaşması, tablonun tam anlamıyla iyimser olmadığını göstermektedir. İhracatın ithalatı karşılama oranının %72,9 seviyesinde kalması, özellikle enerji ve ara malı ithalatına olan bağımlılığın devam ettiğini ve dış ticaret açığının hala önemli bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır.
Makroekonomik dengeler ve kalan riskler
Dış ticaret verilerindeki olumlu gelişmelere rağmen, Türkiye'nin makroekonomik dengeleri hala önemli riskler barındırmaktadır:
-Ekonomik büyümede yavaşlama: Son beş yılın en düşük çeyreklik büyümesi olan 2025 ilk çeyrekteki %2,0'lık oran ve Haziran PMI verileri, özellikle enflasyonla mücadele politikalarının etkisiyle büyüme tarafında zorlu bir sürece girileceğini düşündürmektedir. Hızlı büyüyen bir ekonominin sağladığı dinamizm ve istihdam olanakları için bu yavaşlama bir risk oluşturmaktadır.
-Fiyat istikrarı (enflasyon) en büyük sıkıntı: Makroekonomik hedefler arasında fiyat istikrarı Türkiye için en büyük sorun olmaya devam etmektedir. Yıllık enflasyon 2022 ve 2023'te %64'ün üzerinde seyrederken, 2024'te %44,38'e gerilemiş, ancak Nisan 2025'te %37,86 ve Mayıs 2025'te %35,41 seviyelerinde kalmıştır. Enflasyonun hala hedeflenenin çok üzerinde olması, para politikasında sıkılaşmanın devam etmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Ancak, enflasyonu çok daha hızlı kontrol altına alma çabası, iç talebi daha da yavaşlatarak büyüme ve istihdam üzerinde orta vadede büyük baskı yaratabilir. Kazanımlar, azalan büyüme maliyetlerinin altında kalabilir.
-İstihdam piyasası: Öncelik sırasında geride mi? İşsizlik oranları olumlu seyir izleyerek 2022'deki %10,4'ten 2025 Mayıs'ta %8,4'e düşmüştür. Bu iyileşme işgücü piyasası için olumlu görünse de, büyümedeki potansiyel yavaşlama, istihdam yaratma kapasitesini olumsuz etkileyebilir. Özellikle uzun süreli işsizlik gibi yapısal sorunlar ve işgücü piyasasının esnekliği, tam istihdam hedefine ulaşmada hala önemli engellerdir.
Sonuç: Kapsamlı ve koordineli politikalar şart
Dış ticaret verilerindeki umut verici gelişmeler, Türkiye'nin ekonomik resminin sadece bir parçasıdır. Makroekonomik istikrar ve refah için sadece ihracattaki artış yeterli değildir. Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve tam istihdam gibi diğer hedeflerde de ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir.
Mevcut durumda, enflasyonla mücadele odaklı politikaların büyüme ve istihdam üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri dikkate alınarak, makroekonomik politikaların çok daha dengeli ve koordineli bir şekilde uygulanması büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, bir alandaki kazanımlar diğer alanlardaki kayıplarla gölgelenebilir ve Türkiye'nin ekonomik "güneşli günlere" ulaşma süreci uzayabilir.