Yeni dönemin sesi müşteri deneyimi
Müşteri deneyimi artık yalnızca çağrı merkezine zamanında ulaşmak, şikayetlere hızla yanıt almak ya da mağazada güler yüzle karşılanmakla sınırlı değil. Yeni çağın müşteri algısı çok daha kompleks, çok daha beklentili. Deneyim, bir hizmet biçimi olmaktan çıkıp markayla kurulan ilişkinin özü haline geldi. Bu dönüşümün merkezinde ise üç ana unsur var: Teknoloji, veri ve insan. Dijitalleşmeyle birlikte müşteri artık her yerde. Fiziksel mağazadayken dijital yorumlara bakan, sosyal medyadan marka temsilcisine ulaşan, alışverişi online başlatıp mağazada tamamlayan bir profil söz konusu. Böyle bir müşteriye tutarlı, hızlı, kişisel ve duygusal bağ kuran bir deneyim sunmak markaların temel sınavı haline geldi. 2024 yılı itibarıyla veri analitiği, müşteri deneyiminde neredeyse her sürecin kalbinde yer alıyor. McKinsey’nin ‘State of Customer Care’ raporuna göre, CX yatırımı yapan şirketlerin yüzde 73’ü veri destekli karar mekanizmalarıyla sadakat oranlarını yüzde 25’e kadar artırdı. Bu sadece davranışsal veriyi değil; duygusal veriyi, bağlamı ve öncelikleri de anlamayı kapsıyor. Bu dönüşümün en önemli tetikleyicilerinden biri ise yapay zekâ. Zendesk’in 2024 CX raporuna göre, kullanıcıların yüzde 59’u yapay zekânın müşteri hizmetleri deneyimlerini tamamen dönüştürmesini bekliyor. Ancak aynı araştırma, bu teknolojiyi kullanırken duygusal bağı unutan markaların hızla müşteri kaybettiğini de gösteriyor. Yani deneyim, verinin rehberliğinde ama insanın diliyle yaşanmak zorunda.
Çalışan deneyimi = müşterideneyimi
Unutulmaması gereken en önemli eşitliklerden biri de bu: Çalışan memnuniyeti olmadan sürdürülebilir müşteri memnuniyeti sağlanamaz. Gallup’un global araştırmasına göre, çalışan bağlılığı yüksek şirketlerde müşteri sadakati yüzde 21 daha fazla. Özellikle saha personeli, çağrı merkezi çalışanları ve mağaza ekipleri; markanın yüzü, sesi ve vicdanı olarak görülüyor. Bu nedenle çalışan deneyimi tasarımı, artık yalnızca İK’nın değil, CX liderlerinin de gündeminde. Bu yaklaşım, son dönemde "employee experience design" başlığı altında hızla kurumsal ajandalara girmiş durumda. Danışmanlık firması PwC'nin 2024 Küresel Deneyim Araştırması’na göre, çalışanlarıyla empatik ve açık iletişim kurabilen şirketler, kriz anlarında bile müşteri kaybı yaşamıyor.
Omnichannel: Deneyimi uçtan uca sahiplenmek
Müşteri deneyimi artık tek bir kanalın değil, tüm temas noktalarının ortak hikayesi. Firework’un raporuna göre, müşterilerin yüzde 80’i, bir satın alma sürecinde birden fazla kanalı kullanıyor. Ancak çoğu marka hâlâ bu geçişleri pürüzsüz hale getirebilmiş değil. Sorun, teknolojik altyapıdan çok, bütünsel bakış açısının eksikliği. Tüm kanal deneyimlerinin ortak bir hedef ve aynı ‘ses tonu’ ile yönetilmesi gerekiyor. Aksi takdirde müşteri için değil, sadece sistem için iyi çalışan ama kullanıcıya temas etmeyen bir yapıyla baş başa kalınıyor. Forrester’ın 2024 ABD CX Endeksi’ne göre, markaların yalnızca yüzde 6’sı, müşterileriyle gerçekten anlamlı bir duygusal bağ kurabiliyor. Bu, her teknolojik gelişmenin merkezine insanı koyma gerekliliğini yeniden hatırlatıyor. Empati, güven, sadakat ve tutarlılık… Bunlar veriyle analiz edilebilecek ama yalnızca ilişkiyle inşa edilebilecek değerler. Deneyimi yalnızca hız, kolaylık ve maliyet üzerinden tanımlamak, markaları insanla temassız kılıyor. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen 12. Müşteri Deneyimi & Teknolojileri Zirvesi, bu dönüşümün farklı cephelerine ışık tuttu. Zirveyi organize eden Nice Medya’nın Satış Müdürü Karin Erkan, “Bu yıl zirvemizi ‘etkileşimin gücü’ temasıyla gerçekleştirdik. Zirvede yapay zekânın deneyimi nasıl kişiselleştirdiği, çalışan memnuniyetinin müşteriye nasıl yansıdığı ve veri etiği gibi konular da tartışılan başlıklar arasındaydı. Müşteri bir sorun yaşamadan önce çözüm sunmak artık rekabet avantajı sağlıyor. Bu yıl proaktif destek, sadakati nasıl artırır, bunu konuştuk” diyerek zirvenin ana mesajını özetledi.