Yeni dünya düzeni ve kazananlar

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası emrah.lafci@dunya.com

Dünya ticaretinin dünya GDP’sine oranı 2008 krizinden beri %41’le %48 arasında dolaşıyor. ABD’nin tarife kararlarına, Çin’in içeriden tedarik amaçlarına rağmen dünya ticareti hala canlı.

Doğrudan yabancı yatırımlarda ilgili dönemde düşüş var, FDI/GDP oranı(doğrudan yatırım/üretim) %3.4’ten %2.5’a gelmiş durumda. Bu köşede daha önce “jeopolitik fragmentation” kavramından bahsetmiştim. Artan küresel gerginlikler şirketlerin ticaret ve yatırım kararlarında her geçen gün daha fazla etkili oluyor.

Bunun sonucunda da friend-shoring, near-shoring gibi kavramlarla tanımlanan dost ülkelerle ya da yakın ülkelerle daha fazla ekonomik münasebette bulunuluyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde IMF ekonomistleri tarafından “Changing Global Linkages: A New Cold War?” başlığıyla bir makale yayımlandı.

“Değişen global bağlantılar; yeni bir soğuk savaş mı?” şeklinde çevirebiliriz. Günümüz dünyasındaki Çin’le ABD arasındaki özellikle ticaret üzerinden baş gösteren gerginlikler soğuk savaş dönemindeki iki kutuplu dünyaya benzetilmiş. Mevcut dünya 3 bölüme ayrılmış.

Çin ve Çin’e yakın ülkeler, ABD ve ABD’ye yakın ülkeler ve bu iki grup dışında kalanlar. Soğuk savaşın “bağlantısızlar” grubuna benzetebiliriz bu ülkeleri. Bir de ismi var bu grubun; “connectors”. Yani aradaki bağlantıyı sağlayanlar. Bu ülkelerin artan önemi sonucu kutuplaşmanın dünya ticareti ve doğrudan yatırımlar üzerinde beklenildiği kadar olumsuz etki yaratmadığı sonucuna varılmış. Peki kim bu ülkeler ve etkileri ne kadar?

Bağlantı sağlayan ülkeler

 2023 sonunda Bloomberg’in yaptığı bir çalışmada 5 ülke bu kapsamda ön plana çıkıyor; Vietnam, Polonya, Meksika, Fas ve Endonezya. Bu ülkelerin toplam GSYH büyüklükleri 4 trilyon USD kadar. Dünya GSYH’sının %4’ü kadar. Özellikle 2017’den sonra hem uluslararası ticaret hacmi hem de çektikleri doğrudan yatırımlar bakımından bahsettiğim ülkeler ön plan çıkıyor.

Bu ülkelerin dünya üretiminden aldıkları pay %4 olmasına rağmen; 2017 sonrasında dünyadaki sıfırdan yapılan doğrudan yatırımların %10’unu(550 mia USD) çekmeyi başarmışlar. Çinli üreticilerin üretimlerini Vietnam, Meksika gibi ülkelere kaydırmaları da bu konuda önemli bir etken. Yani aslında ABD-Çin arasındaki ayrışma rakamlara yansıdığı boyutta değil. Kısa kısa ülkelere bakalım.

Vietnam’ın ABD’ye olan ihracatı 2017-2022 arası %174 artarken, Çin’den ithalatı %104 artmış. Ucuz işgücü, güçlü altyapı Vietnam’ı cazip kılan faktörlerden. Özellikle teknoloji temelli tedarik zinciri içinde daha fazla yer aldıkça Vietnam’ın adını daha fazla duyacağız. Şimdiden elektronik sektörünün toplam ihracatı içindeki payı %32 seviyesinde. Bu rakam 10 yıl öncesinin 2 katı.

Polonya, elektrikli araç üretimi konusunda hem kendi markasını yaratma hem de yabancı markaların üretim üssü olma konusunda atılımlar yapıyor. Diğer taraftan Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük batarya üreticisi konumunda.

Toplam ihracatının %2.4’ü bataryalardan oluşuyor. Bataryaların üretiminde kullanılan hammaddede Çin’e bağımlılık diğer her yerde olduğu gibi buradaki ana risklerden biri. Çin-ABD gerginliğinden en çok fayda sağlayan ülkelerden biri Meksika. Önümüzdeki 2 yılda sanayi bölgelerinde açılan her 5 işletmenin 1’inin Çin menşeli olması bekleniyor.

Halihazırda zaten yüksek bir Çin etkisi varken bu etkinin katlanarak artması bekleniyor.Elektrikli araç devriminden en fazla faydalanan ülkelerden biri de Fas. Hem fosfat gibi kritik bir hammaddeye sahip olması hem de yabancı yatırımcı dostu bir ülke olması ön plana çıkmasını sağlıyor. 2022’de 15.3 mia USD doğrudan yabancı sermaye çekmiş ki bu son 5 yılın toplamı kadar. Son olarak Endonezya. Hem 270 milyonluk nüfusa sahip olması hem de doğal kaynaklar bakımından zenginliği Endonezya’yı öne çıkaran unsurlar.

Elektrikli araç ve batarya konusunda Endonezya da pastadan pay almaya çalışan ülkelerden. Yeni dünya düzeni ve bu alanda öne çıkan ülkelerin yakından takip edilmesi gerekiyor. Özellikle jeopolitik gerginlikler ve elektrikli araçlar başta olmak üzere teknolojik dönüşüm birçok fırsat ve riskleri beraberinde getiriyor. Böyle dönemlerin başında fırsatları ıskalayan ülkelerin bir daha arayı kapatmaları çok zor hale geliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar